Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak tarafından yazılıp Kitap Yayınevi’nin Selçuklu Dönemi, Makaleler- Araştırmalar Dizisi’nden 2013 yılında okuyucuya sunulan kitap 16,5 X 21 santim ölçülerinde, 447 sayfadır.
Türkiye ve dünya tarihçiliği; Türk tarihi konusunda ve özellikle Osmanlı tarihçiliğinde sosyoekonomik alanlarda önemli araştırmalar ortaya koydu. Buna karşılık, uzun zamandan beri Türkiye’nin içinde yaşadığı, siyasete kadar yansıyan kültürel bölünmüşlüğün altında yatan, Türk tarihinin belki en hassas meselesi olan İslam konusunda çok yetersiz kaldı.
Prof. Ocak’ın eserindeki makale ve incelemeler, Anadolu Selçuklu döneminde, İslam’ın siyasî, sosyal ve kültürel hayatta bıraktığı izleri anlatıyor. Türkiye tarihinin sosyal ve kültürel cephesinin bu en problemli alanına dair yaklaşım, yöntem ve analiz denemelerini içeriyor. Başka bir ifadeyle, Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Osman Turan, Mehmet Altay Köymen ve İbrahim Kafesoğlu’ndan başka tarihçilerin pek girmediği bir sahanın değişik yönlerine dair yazarının kendi şahsî kalem tecrübelerinden bazılarını bir araya getiriyor. Ocak, okuyucunun kafasında, Türkiye toplumundaki iki kültürlülüğün son yıllardaki sıcak tartışmalarının altındaki bu büyük problemin tarihî arka planına dair kesitler sunmaya çalışıyor.
*
Tarih yazımı da bir anlatıdır. Ahmet Yaşar Ocak anlatıcı tarihçi-yazar olarak, ele aldığı konuyu okuyucuya sevdiriyor.
‘Ortaçağ Anadolu’sunda İslam’ın Ayak İzleri’ isimli kitap; bilgiyi, tarihçi titizliğiyle tarttığı kadar devri anlatabilme gücüne de sahiptir. Balkanlar ve Anadolu, bir bir eserler ve şahsiyetlerle didik didik ediliyor. Bir yanda Mevlana, bir yanda Osman Turan…
Selçuklu dönemi, birbirine bağlı sebepler dolayısıyla üzerinde yeterince durulup tartışılmamış konulardandır. Dahası, bugün tartıştığımız aktüel pek çok meselenin doğuş devri olduğu halde, başta kaynak sıkıntısı ve araştırmacı eksikliği sebebiyle günümüze de ışık tutabilecek pek çok sorunun üstü örtülü durmaktadır. Prof. Ocak’ın kitabında soruyu, kaynaklarıyla birlikte geliştiriyor. İnanç ve siyaset ilişkileri ve bu ilişkilerin tarihi etkilemesinin anlaşılabilmesi bakımından yazarın ortaya koyduğu çalışma çok önemli. Sözgelimi, kitabın en önemli bölümlerinden birisi olan ‘Babailer İsyanından Kızılbaşlığa’ başlıklı bölümdeki yorumlar çok çarpıcıdır. Ocak, bir yandan Safeviler gibi, Sünni bir tarikattan Şii bir devlete dönüşüm hikâyesinin çatısını kurmakta bir yandan da Şiilik, Alevilik ve Türklerin bu ikisi arasındaki konumlarını derinliğine tartışmaktadır. ‘Türklerin Müslümanlığı, Şii kanallarla kabul ettiklerine dair verilere rastlanmamıştır.’ hükmünü verdikten sonra, Şah İsmail ve Anadolu meselesini açıklığa kavuşturmaktadır. Tarih, siyasettir. Ve işte bir romancı muhayyilesini ateşleyip kalemini harekete geçirecek bir cümle; ‘Mühimme defterlerindeki kayıtlarda, toplatılıp İstanbul’a yollanan ve yakılan bir takım Rafizi kitaplardan söz edilmektedir. Bunlardan kurtulabilmiş olanlar incelenmemiştir.’
‘
‘
‘
‘