Bu hafta siz aziz okurlara yeni çıkan dost kitaplarından söz edeceğim. İlk kitabımız "Muhsin Yazıcıoğlu Adam Gibi Adam" ismini taşıyan eserin sahibi Selim Çoraklı. Merhum Mühsin Yazıcıoğlu'nun hayat hikayesini mücadele arkadaşı Selim Çoraklı'nın kaleminden Popüler Kitaplar (0212 5212929) arasında neşredildi. Selim Çoraklı, "Muhsin Yazıcıoğlu-Adam Gibi Adam" ismini verdiği kitabında Yazıcıoğlu'nun çileli hayatını, mücadelesini, geçirdiği kaza etrafında oluşan şüpheleri, arkasından yazılanları bir araya getirerek 400 sayfalık bir eser ortaya koydu. 1993 yılında Muhsin Yazıcıoğlu hakkında ilk kitabı kaleme alan yazar Selim Çoraklı, yeni çıkan eserinin giriş yazısında, "Muhsin Yazıcıoğlu, dost ve düşman herkesin ittifakıyla bu milletin içinden çıkmış, himmeti milleti olmuş son Alperenler'dendi. İdealist bir dava adamının nasıl olacağını hayatının bütün safhâlârında yaşayarak göstermiş olan Yazıcıoğlu, güzel bir hayatın ardından güzel bir ölümle aramızdan ayrılarak ebedi âleme göçmüştür" ifadesini kullanarak, "Muhsin Reis" dediği Yazıcıoğlu'nun çok sevdiği Sonsuzluğun Rabbine en güzel şekilde gittiğine inandığını belirtiyor. Kitabın ismini niçin "Adam Gibi Adam" koyduğuna dair soruyu, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz gerçeği bir kez daha çarptı sinelerimize.. O inandığı gibi yaşadı ve yaşadığı gibi gerçek âleme göçtü. Kendi ifadesi ile bir saniyesine hâkim olamadığımız bir hayat için asla eğilip bükülmedi. Dik durdu, dik yaşadı, doğru yürüdü. Davasının adamı oldu. Onun için kitaba bu ismi koydum" diye açıklayan Çoraklı, Yazıcıoğlu'nun nasıl bir dava adamı olduğunu da şu sözleriyle dile getirdi: "Kimin himmeti milleti ise, o kişi tek başına bir millettir. Muhsin Reis bu anlayış ile milleti için bütün himmetini harcadı. Bir karlı kış gününde milletine gerçekleri anlatma uğruna çıktığı yolculukta, her şeyden çok sevdiği Sonsuzluğun Rabbine ulaştı. Milyonlarca insan arkasından hüsn-ü şahadette bulundu. İstikamet ve vakar sahibi bir Müslüman olduğuna şahitlik yaptılar." Başlangıç kısmı hariç sekiz bölümden meydana gelen kitabın birinci bölümünde gerçek bir dava adamı olan Yazıcıoğlu'nun hayatı, ikinci bölümde kazanın oluşu ve defnedilişi sırasında yaşananlar, üçüncü bölümde kaza hakkında kamuoyunda oluşan şüpheler analiz edilmiş. Dördüncü bölümü hayatından kesitlere ayrılan kitabın beşinci bölümü ise Yazıcıoğlu'nun nasıl bir dava adamı olduğunun daha net anlaşılması için siyasi konuşmaları ve röportajlarından seçmeler konmuş. Altıncı bölümde siyasilerin Yazıcıoğlu hakkında söyledikleri, yedinci bölümde ardından yazılanlar ve sekizinci bölümde ise hayatından kareler yer almış. Daha fazal söze hacet var mı? Kitap okuyucunu bekliyor. Bugüne kadar onlarca kitaba imza atan Selim Çoraklı'yı böylesie kapsamlı ve bir o kadar araştırma ürünü kitabı okuyucaya kazandırdığı için tebrik ediyorum. İkinci eser Mehmet Nuri Yardım'ın kaleme aldığı "Sefertası" kitabı Erguvan Yayınları (0212 5270714) arasında çıktı. "Sefertası", Mehmet Nuri Yardım'ın hâtıralardan yola çıkarak yazdığı hikâyelerden oluşuyor. Kitap neşeli bir yolculuk eşliğinde hüzün duraklarına uğrayarak okura zamanda yolculuk yaptırıyor. Velüt kalem Mehmet Nuri Yardım'ın bugüne kadar kaleme aldığı kitaplardan tarz olarak çok farklı. Yazar ilk olarak geçmişte büyük ilgi duyduğu hikâyeye yöneliyor ve telif yazılarını yayımlıyor. Daha önce neşrettiği araştırma ve inceleme kitapları ile edebî şahsiyetler hakkında önemli biyografilere imza atan Yardım, Sefertası'nda yaşadığı hâtıraları, hikâye üslûbu içinde anlatıyor. Hikayeleri eşimle birlikte büyük bir dikkatle ve bir o kadarda zevkle okuduk. On sekiz ayrı hikaye ve öykü şeklinde birbirinden müstakil yazılarda insan yer yer kendini buluyor. Mehmet Nuri Yardım güzel güzel eserini şöyle tanıtıyor: "Geçen yıl aniden ve genç yaşta kaybettiğimiz araştırmacı yazar Ümit Sinan Topçuoğlu bu hikâyenin doğuşuna vesile oldu. Bu hikâyenin de bu kitabın da kahramanı rahmetli Ümit Sinan'dır. Tabii hicranlı bir hikâyesi var bunun. Ümit Sinan Topçuoğlu Amerikan tarzı fastfood yeme alışkanlığına karşı bir mücadele başlatmıştı. Ayaküstü hızlı yemek yeme alışkanlığına karşı bir direniş başlatmıştı. Millî yemek alışkanlığımızın giderek kaybolduğunu, bunun da çok yanlış olduğunu anlattı ve büyük bir kesime de bu gerçeği kabul ettirdi. Bir anda sefertası sevdalıları çoğaldı ülkemizde. Sitesi kuruldu ve bu yolda ciddî çalışmalar yapıldı. Ne yazık ki bu hayırlı hizmet Ümit Sinan Bey'in kalp krizi geçirerek aniden vefatı ile kazaya uğradı. Ancak duyduğum ve bildiğim kadarıyla takipçileri genç "Sefertasıcılar" yılmadan, bıkmadan aynı kervanı yürütmeye devam ediyorlar. Aslında bizim de, hepimizin de bu anlamlı harekete bir şekilde destek olması gerekiyor." İşte kitap böyle ortaya çıkmış. Değerli dostum gazeteci-yazar Mehmet Nuri Yardım'ın böylesine hoş hikaye ve öykülü "Sefertası" kitabından dolayı tebrik ediyor daha nice eserler vermesini temenni ediyorum. Ben ve eşim kitabı birlikte büyük bir zevkle okuduk. Siz aziz okurlar için de tavsiye ediyorum. Son kitabımız değerli yazar ağabeyimiz Şerif Aydemir'in "Yazık Olmuş Yârsız Ömrü Geçene" isimli kitabı Ağın Haber Yayınları (0212 5012441) arasında neşredildi. Şerif Aydemir edebiyatımızın seçkin isimlerinden birisidir. Onun daha önce yayımlanan Ruhuma Saplanan Şehir isimli hikâye kitabı edebiyat çevrelerinden büyük ilgi görmüştü. Aydemir şimdi de denemelerden, anekdotlardan, hâtıralardan ve intibalardan oluşan yeni kitabı Yazık Olmuş Yârsız Ömrü Geçene adlı kitabıyla edebiyatseverleri selâmlıyor. Şerif Aydemir, İstanbul'daki kültür sanat dünyasının sevilen ve sayılan bir çehresi. Az fakat öz yazan Aydemir, bu kitabında bir bakıma katıldığı toplantılardan edindiği intibaları, ziyaret ettiği şahsiyetleri dile getiriyor. Yıllar boyunda kültür dünyasından süzdüğü duygu ve düşüncelerini okuyucularıyla paylaşıyor. Akıcı, sürükleyici ve renkli üslûp okuyucuyu kitaba bağlıyor. Yazar bu kitabında okuyucuyu, Türk İslâm medeniyetinin edebiyata yansıyan yönüne dikkat çekiyor. Masallarımız, ninnilerimiz, türkülerimiz, şarkılarımız, atasözlerimiz, kısacası bizi biz yapan değerlerimiz bütün güzellikleriyle eseri süslüyor. Yûnus Emre'den Karacaoğlan'a, Sâmiha Ayverdi'den Fethi Gemuhluoğlu'na, Ahmet Kabaklı'dan Sezai Karakoç'a bir çok âbide şahsiyet hikmetli sözleri, seçkin mısra ve sözleriyle okuyucuya sunuluyor. Şerif Aydemir, okunmayan, düşünülmeyen, yazılmayan şehirlerin arka sıralarda küfleneceğini bildiğinden her okunmuşta her yazmışta Ağın'ın, Ağınlıların kokusunu, rengini, sesini, sesinin ritmini arıyor. Nüfusu bin dokuz yüzün kıyısında durmasına rağmen tarihi Hurilere kadar uzanan Elazığ'ın küçük, şirin ilçesi Ağın'ı "Yazık Olmuş Yarsız Ömrü Geçene"siyle bir daha büyütüyor, canlandırıyor. Aydemir, dar vakitlere sığdırdığı kaleminden, çoklarımızın ilk defa karşılaşacağı nezih sıfatlarla, kelime gruplarıyla yalnız Ağınlılara değil, nice şehrine sevdalıların sızısına merhem olacak cümleler kurmuş. Biz okurlarını hasretine, esperilerine, arayışlarına dâhil etmiş, Ağın'a ortaklığımızı perçinlemiş. Aydemir'i okurken "Keşke" diyorum, "Bu kalem yalnızca yazmakla meşgul olaydı." Âşık sazını kucağına çeker gibi kalemine sarılıp her denemesine türkü mısralarıyla ayak veren Şerif Aydemir, 236 sayfa boyunca durmaksızın dolmuş söylemiş, söylemiş dolmuş. Şerif Aydemir Ağabeyi böylesine güzel, etraflı ve kitabı okuyunca hem düşündüren hem güldüren eserinden dolayı tebrik ediyor daha nice eserleri bizlere kazandırmasını diliyorum.