VELÂYET’TEN SİYÂSET’E

ŞEYH BEDREDDİN SİMÂVÎ

İhtisas alanı iktisat ilmi olan, İktisat Teorisi ise târihi birleştiren çalışmalar da yapan Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar’ın, bir diğer farklı çalışma sâhası ise portre yazarlığıdır. Edindiği tecrübelerin kendisinde oluşturduğu güven duygusuyla bu defa çok tartışılan, hakkında tâmamen zıt bilgiler üretilen bir şahsın, Şeyh Bedreddin’in portresini son eserinin mevzuu olarak seçiyor.  

Şeyh Bedreddin 1368 yılında günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Simavna şehrinde doğdu. (Adına ekli ‘Simâvî’ kelimesinden mülhem, Kütahya’nın ilçesi Simav’da doğduğuna dâir bilgi yanlıştır.) 52 yaşında iken, 1420 yılında Yunanistan’ın Makedonya bölgesindeki Serez şehrinde idam edildi. 1924 yılında kemikleri Türkiye’ye getirilerek, Çemberlitaş’da bulunan Sultan İkinci Mahmud Han Haziresi’nde toprağa verildi.  

Babası İsrâil, bir görüşe göre Simavna kadısı idi. Başka bir görüşe göre de kadı değil, Osmanlı ordusunda ‘gazi’ olan komutandır. Annesi, Rum asıllı bir Hıristiyan iken İslâmiyetle şereflenen Melek Hâtun’dur. 

Şeyh Bedrettin din ve fen ilimleri sahâsında çok iyi bir tahsil gördü. Evlendikten sonra tasavvufa yöneldi. Kahire’de şeyhinin ölümü üzerine şeyhlik makamına geçti ise de, kendisini çekemeyenlerin şerrinden çekindiği için Anadolu’ya geldi. İsyancılardan Borklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile tanıştı. 

Yıldırım Beyazıd’ın ölümünden sonra oğullarından Mûsa Çelebi, kardeşi Süleyman Çelebi’yi mağlup edip Edirne’ye hâkim olunca Bedreddin, Kazaskerliğe tâyin edildi. Mûsa Çelebi ile Mehmet Çelebi arasındaki savaşta, Mehmed Çelebi galip gelince İznik’e sürgün edilerek göz hapsine alındı. İznik’te, geniş bir mürid çevresi oluşturdu. Geniş kapsamlı siyâsî faaliyete girişti. Yakalanıp idam edileceğini anlayınca, Bulgaristan’da Dobruca’ya yerleşti. Burada da kendisine çok sayıda taraftar edindi. Çelebi Sultan Mehmed’in gönderdiği ordu, Şeyh Bedreddin’i esir alarak pâdişahın huzuruna götürdü. Din âlimi olduğu için hakkında karar vermek üzere bir heyet oluşturuldu. Heyet, şeyhin idam edilmesi gerektiğine karar verdi.  Hüküm infaz edildi. 

Hakîkaten büyük bir âlimdi. Siyâsî ihtiraslarının kurbanı oldu. 

Şeyh Bedreddin hareketinin bir ayaklanma mı, yoksa saltanat dâvâsı mı olduğu dâima tartışılagelmiştir. Kendisi, düşünceleri ve hareketleri; târih, felsefe ve edebiyat eserlerine mevzu olmuş, ölümünden sonra adına Simavîyye tarikatı kurulmuş, Târikat, 1700’lü yılların ilk yarısına kadar Anadolu ve Rumeli’de faaliyet göstermiştir. 

Bir hakîkattir: Şeyh Bedreddin’in fikirlerini ve felsefesini ilmî olarak inceleyen bir kitap yazılmamıştır. Yazıldı ise de yayınlanmamıştır. Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, büyük bir cesâretle meselenin derinliğine inmiş, ‘Velâyet’ten Siyâset’e Şeyh Bedreddin’ isimli eseri yazmış, Ötüken Neşriyat, kültür hayatımıza kazandırmıştır. 

Prof. Sayar’ın ifâdesiyle ‘Şeyh Bedreddin ummanına hangi sâhilden gidilirse gidilsin, atılan zorlu kulaçlarla, iddialı bir yüzücünün de tâkatinin bir yerde kesileceği muhakkaktır.’

Sözü edilen eser peşin hükümlerle değil, belgelere dayanılarak hazırlandığı için değerlidir. Prof. Sayar’ın Şeyh Bedreddin hakkındaki görüşlerinin; dedesi Yusuf Bahri (Nefesli)’nin Şeyh Bedreddin’e duyduğu sempati ile şekillendiğini iddia edecekler bulunabilir. 496 sayfalık eserin tamamı dikkatle okunduğunda müdde’ilerin, şişirip gökyüzüne saldığı balonların her biri, inandırıcı belgelerle ve açıklamalarla patlatılmış olarak yere inecektir.  

Ahmed Güner Sayar’ın rahmetli pederi, Abbas Sayar (1923-1999) değerli diğer eserleriyle birlikte ‘Yılkı Atı’ isimli romanın yazarıdır. Bu roman, 1970 yılında ‘TRT Roman Başarı Armağanı’nı kazanmıştır. Hiç alâkası olmadığı halde, kitapları ‘solcu’ olarak bilinen yayınevleri tarafından basıldığı için, sol kültüre mensup olduğu zannedilir. Zannın sorumlusu, o dönemde ‘muhafazakâr’ olarak anılan ‘milliyetçi’ yayınevleridir. Onlar sâhiplenmediği için Abbas Sayar’ı sâhiplenmişlerdir.  

Muhtemelen Şeyh Bedreddin’e suç isnat edenler de, bir taraftan bilgi noksanlığıyla mâlûl olanlarla, ‘Beni, Stalin yarattı’ diyen Hikmetov yoldaş tarafından yazılan ‘Şeyh Bedreddin Destanı’nın tesirinde kalanlardır. Şeyhliği tartışılmaz olan Bedreddin’in, şeyh olmadığı bile iddia edilmiştir.  

İkinci Meşrutiyet öncesinde Nâmık Kemâl (1840-1888), sonrasında Ahmed Midhat Efendi (1844-1912), Mizancı Mehmed Murad (1854-1917) Şerâfeddin Yaltkaya (1879-1947) ve daha pek çok muharrir, Şeyh Bedreddin ırmağının ilim ve tasavvuf mecrasında aktığını yazdı. Böylece Şeyh Bedreddin tanındı ve daha iyi anlaşıldı. Gazeteci ve muharrir Şaban Er (d: 1964), ‘Şeyh Bedrettin Hakkında Son Söz’ isimli eserinde, Torunu Hâfız b. İbrâhim’in telif ettiği ‘Menâkıb’ için; ‘Şeyh Bedreddin hakkında yazılan en muteber eser budur’ diyor. Sayın Er kitabını yazdığı târihte muhtemelen Sayın Sayar’ın eseri yayınlanmamıştı. 

Prof. Sayar’ın kitabındaki bölüm başlıklarının bâzıları: *Mutasavvıf Şeyh Bedreddin, *Fakih Şeyh Bedreddin, *İktisâdî Görüşleri, *Siyâsî Görüşleri, *Aksiyon Öncesi Zihnî Haraketlilik – Norm Arayışı, *Kadıasker Şeyh Bedreddin, *İsyân, *Yargılama ve Örf ile Verilen Fetvâ: Ölüm, *Tashihe Açık Bir Sonuç

Siyâsî görüşleri izah edilirken Şeyh, ‘Sultan olacak kişinin Kur’ân-ı Kerîm hükümlerine göre tesbit edilmesi’ gerektiğini belirtiyor. ‘Zorbalıkla, kahır ve galebe ile sultan olanları bâği (âsî, serkeş, eşkıya) olmakla’ itham ve bâğileri iki kısımda mütalâa ediyor: 1-İhtiyaç sebebiyle isyân edenler: Bu tür isyanları çıkaranların devlete karşı âsî hükmünde olamayacağı ve bunların mallarına el konulamayacağı belirtiliyor.  2-Devletten bir talebe yönelik isyanları çıkaranlarla, evvelâ idâreci tarafından görüşme sağlanacak ve ikna edilerek isyân bir neticeye bağlanacaktır. İsyân durdurulamaz, bastırılırsa âsîler cezâlandırma yoluna gidilir. Cezâlar, isyânın eriştiği boyutlara göre, ölüm cezâsına kadar gidebilir.’ Deniliyor. (s: 261, 262)

Bu bölümlerde dikkat çeken üç cümle: 1-Şeyh Bedreddin, olayları yönlendiren değil, olayların yönlendirdiği bir konumdadır.’ 2-Şeyh Bedreddin’in yaşadığı huzursuzluğun temelinde politik toplumun Hulefâ-yi Râşidîn (dört halife: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali)’nin sünnetinin terk edilmiş olması gerçeği vardır. 3-Zâlim yöneticiden uzak durmak gerekir

Şeyh Bedreddin, hakkında en çok kitap ve makale yazılmış şahıslardan biridir. Prof. Sayar eserinin sonundaki ‘Kaynakça’ başlıklı bölümde 638 adet makale, dergi, gazete ve kitap ismi bulunduğuna göre müellif, Şeyh hakkında yazılan her ne varsa elde edip incelemiş. Bu sebeple engin ve derin çalışması; Şâir Hâlim Şefik Güzelson (1913-1990)’un; 

Derken efendim

Şehirde limanda trafik mavna   

is bu, sığar mı ele avuca 

Yayıldıkça yayıldı 

Yerleştikçe yerleşti   

Çıktı dağların sağrısına yokladı dorukları   

İndi baştanbaşa doldurdu dereleri   

Durdu terazilendi

Dahası var mı arkadaş dahası   

Ta Fâtih’te Eskiali’de 

Şeyh Bedrettin sokağına kadar girdi 

Ne sisti

mısralarıyla bahsettiği sis örtüsünü tamâmen kaldırıyor. 

13,5 X 21 santim ölçülerinde, 496 sayfalık kitap, Kasım 2018’de yayınlandı. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.   

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

AHMED GÜNER SAYAR:

6.11.1946'da İstanbul'da dünyaya geldi. İlk ve orta tahlilini burada tamamladı. 1968’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezuniyetini tâkiben İngiltere'de Birmingham Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yüksek lisans çalışması yaptı. Mezun olduğu fakültede 1976'da asistan, 1980'de Doçent oldu. 1982'de İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçti. 1988'de profesörlüğe yükseldi. Hâlen Beykent Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanlığı yapan Profesör Sayar, Işık Üniversitesi ve Harp Akademileri'nde de dersler vemiştir. 

Esas ilgi alanı ‘İktisat Teorisi’ ile târihi birleştiren çalışmalardır. Bilhassa 1986 yılında yayınlanan ‘Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması ’ bu sahadaki en önemli yayınlardan biri olma hususiyetini muhâfaza etmektedir. Hocalarına olan minnet borcunu ödemeye çalıştığı ilk eser olan ‘A. Süheyl Ünver: Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri’ isimli çalışmasını,  ‘Bir İktisatçının Entelektüel Portresi: Sabri F. Ülgener ’ tâkip etti.  Bu çizgideki eserlerini ‘Filozof-İktisatçı Terence W. Hutchison’ isimli kitabıyla devam ettirdi. Târih ve Toplum, Toplum ve Bilim, Türkiye Günlüğü, Toplum ve Ekonomi, Dergâh, Türk Yurdu gibi dergilerde makaleleri yayımlanmıştır. 

Yayınlanmış diğer eserleri: *Osmanlı’dan Cumhuriyete Portre Denemeleri, *Osmanlıdan 21. Yüzyıla Ekonomik, Kültürel ve Devlet Felsefesine Ait Değişmeler,  *Hasan Ali Yücel,  *İktisat Metodolojisi ve Düşünce Târihi Yazıları,  *Abdülbâki Gölpınarlı ve *Sahhaf Râif Yelkenci. 

KUŞBAKIŞI

İSLAMOFOBİ: 

21. Yüzyılda Çoğulculuk

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, târihçi ve diplomat, felsefe ve İslam felsefesi sâhasında uzman olan İbrâhim Kalın ile Georgetown Üniversitesine bağlı olarak kurulan ve İslam dünyası ile ilgili araştırmalar ve analizler yapan Hıristiyan-Müslüman Merkezi’nin direktörü John L. Esposito’nun birlikte derledikleri 16 X 23,5 santim ölçülerinde 336 sayfalık kitabı, İsmail Eriş Türkçeye çevirmiş, 2. Baskısı 2018 yılında yayınlanmıştır. 

Esposito, Amerikan İstihbarat Teşkila’tı CIA’da önemli görevler üstlenmiş Graham Fuller’in hazırladığı ‘Türkiye’de İslâmcı Akımlar Raporu’nun hazırlanmasına önemli katkılarda bulunmuş bir uzmandır. Raporda şu ifâde dikkat çekmektedir: ‘ABD hükümeti, politikalarını çizerken Türkiye’nin lâik hükümet biçimini desteklemekle, İslamcı güçlerle açıkça yüzleşmekten kaçınmak arasındaki ince yolda yürümelidir.’

İslâmofobi, ‘İslam korkusu’ demektir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı devam ettirile-gelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. ‘Müslümanlara karşı duyulan akıl dışı, sebep-sonuç ilişkisi olmayan mantıklı ve tutarlı açıklaması bulunmayan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme’ anlamına gelir. Bu düşünceye yol açan olaylar, bilinmektedir ki ABD’nde ve Avrupa’nın lider konumundaki ülkelerde bulunan Hıristiyan ve Musevi lobiler tarafından desteklenmektedir. Lobiler söz konusu devletlerin himâyesi altındadır. 

İslamofobi, 11 Eylül 2001’den sonra sayısız ayrım, ırkçılık, fizikî saldırı vakaları yanında İslam karşıtı kampanyalarla da katlanarak artış göstermiştir. 

Dinî hürriyetin yanı sıra insan hak ve hürriyetleriyle alakalı temel ilkeleri ihlâl eden İslamofobik eylemler, birçok farklı görünüme bürünmektedir. Bazı durumlarda câmiler, İslâmî merkezler ve Müslümanların mülklerine saldırılmıştır. İş yerleri, okul ve meskenlerde ise İslâmofobi şüphe, tâciz, alay, red, küçük düşürme ve ayrım biçimini almaktadır.

İslâmofobi isimli kitapta, Müslüman ve gayri Müslim, Amerikalı ve Avrupalı ilim adamlarının uzmanlık ve tecrübelerini bir araya getirerek İslamofobiye yönelik disiplinler arası bir yaklaşım sergilemektedir. Tahlille siyasî tavsiyeleri bir araya getiren yazarlar, mevcut uygulamaları tartışıp değerlendirmekte ve ayrım, yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla başa çıkma konusunda yeni yöntemler sunmaktadırlar. Kitapta, 11 kişinin görüşlerine yer verilmiştir. 

Kitap, İslam düşmanlığının İslamofobiye dönüşmeye başladığı yıllarda ilk baskısı piyasaya verilince büyük alâka görmüş, aklın galip gelerek İslam’a atfedilen terör olaylarının durması ve İslamofobi’nin tesirsiz hâle gelmesi ümitleri doğmuştu. Ne yazık ki beklenenler gerçeklememiş, destekler devam ettiği için terör olayları ile birlikte destekleyicilerinin korkuları da artmıştır. 

İNSAN YAYINLARI:  İstiklal Caddesi Nu: 96 Beyoğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-24955 55 Belgegeçer: 0.212-249 55 56 

e-posta: [email protected]  // intermet: www.insanyayinlari.com.tr  

İBN HALDUN VE DÖNEMİ:

Uzun yıllar Kuzey Afrika'da araştırmalar yapan ABD'deki Georgia State Üniversitesi târih profesörü ve Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Direktörü Allen James Fromherz, İbn Haldun'un* hayatını ve düşüncelerini özetleyen kitabı, Yusuf Selman İnanç tarafından Türkçeye çevrildi. 13,5 X 21 santim ölçülerinde 295 sayfalık eser, Eylül 2018’de yayınlandı. 

İbn Haldun, doğumundan vefatına kadar Akdeniz ülkelerinde dolaşmış ve buralarda hem ilim, hem de siyâset sahasında farklı toplulukların meseleleriyle alâkadar olmuştur. 

Fromherz, İbn Haldun'un gençliğinden itibaren Kuzey Afrika, İspanya ve Mısır'da neler yaşadığını, esâretten siyâsete tecrübelerini, Suriye'de Emir Timur ile görüşmüş, İslâmiyet ile Hıristiyanlık arasındaki farklarla benzerlikleri incelemiştir.  Kitapta İbn Haldun’un Akdeniz çevresindeki yolculuğu devam ederken karşılaştığı zorluklar, aile mensuplarının başına gelenler ve Mısır'a yerleşmesi hikâyeleştirildiği gibi, Kahire'nin ihtişamı ve İslam dünyasının o günkü bazı şehirleri hakkında tefekkür yüklü bilgilere ve bölgenin târihine de yer verilmiştir. Bu meyanda yazar, hayranı olduğu İbn Haldun’u da bütün yönleriyle tanıtmaktadır. 

*İbn Haldun: 

Tunuslu mütefekkir, târihçi ve devlet adamıdır. 1332 yılında, köklü ve asil bir ailenin ferdi olarak doğdu. Dönemin büyük âlimlerinden fıkıh, hadis, tefsir, akaid, mantık, felsefe, matematik, tabiat bilimleri, dil bilimleri, şiir ve edebiyat dersleri aldı. 20 yaşında iken ülke yönetimini elinde tutan Sultan Ebu İshak'ın kâtipliğine getirilmesiyle siyâsî ve devlet adamlığı hayatı başladı. 1362 senesinde İspanya'ya giderek eski bir dostu olan Gırnata Emiri Ebu Abdullah Muhammed'in hizmetine girdi. Bir süre sonra Kuzey Afrika'ya dönerek Bicaye'de başvezirlik makamına getirildi. Bunun yanında ilmî çalışmalarını da devam ettirmiştir.

1366 yılındaki yönetim değişikliği üzerine de görevinden ayrılarak kabileler arasında dolaşmaya başladı. 1374 yılında İspanya'ya gitti ise de ülkeden çıkarıldığından Afrika’ya döndü. Bir kaleye yerleşerek kendisini tamâmen ilmi çalışmalara verdi. 1382 senesinde Mısır'a giderek Kahire'de bulunan medreselerde müderrislik yaptı. Hicaz, Kudüs ve Suriye'ye de seyahatler düzenledi. 1406 senesinde Kahire'de vefat etti. Eserlerinden bâzıları: *Kitab el-Mantık, *Mukaddime, *Kitab el-Hisab.

KETEBE YAYINLARI:  Maltepe Mahallesi, Fetih Caddesi Nu: 6/2 Topkapı, İstanbul. Telefon: 0.212-612 29 30 e-posta: [email protected]  //  www.ketebe.com  

CUMHURİYET’İN POLİTİK-TEOLOJİSİ:

Politika ile ideolojinin birleştirilmesi, bir bakıma dünyevîleşmektir. Aynı zamanda dinî inançların araç hâline kullanılmasına yol açar. Gülbeyaz Karakuş eserinde dinî inançların insan hayatında belirleyici olmaktan çıkarıldığını iddia ediyor.  

Sayfalar çevrildikçe, siyâsetin din dışında tutulmasının mümkün olup olmayacağını araştırmaya başlıyor. Ancak, siyâset hangi durumda dinin içinde olur? Sorusuna açıklık getirmiyor. Öyle anlaşılıyor ki, Cumhuriyet yönetiminde siyâsetin hep dinle iç içe olduğu peşin hükmü ile meseleye yaklaşıyor. Din olgusunu toplum hayatından çıkarmak düşüncesinin uygulanabilirliği meselesine öncelik tanımak, yol haritasını buna göre çizmek gerek. 

13 x 19 santim ölçülerinde 350 sayfalık kitap, Aralık 2018’de yayınlandı. 

CEDİT NEŞRİYAT: Tunus Caddesi Nu: 53/3 Kavaklıdere, Ankara. Telefon: 0.312-426 66 16, Belgegeçer: 0.312-426 66 18 e-posta: [email protected]  //  www.ceditnesriyat.com  

KISA KISA … KISA KISA …

1- EKONOMİDE KURTULUŞ SAVAŞI: M. Kemal Cabıoğlu. Pamer Yayınları. 

2- RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN: Nuri Sağlam: Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış. 

3- ANADOLU SELÇUKLULARI – Alaedin Keykubat ve Zamanı: Yavuz Selim Burgu. Selenge Yayınları. 

4- CANFEDA Hz. FÂTIMA: Sibel Eraslan. Timaş Yayınları. 

5-KARANLIK: E. L. James – Çeviren İstem Erdener Gökalp / Doğan Kitap.