Son birkaç gündür spor sayfalarında yoğunluklu biçimde ne henüz ikinci haftasını geride bıraktığımız Süper Lig, ne de 2 Eylül Pazartesi günü kapanacak olan transfer sezonu ön planda. Herkesin ağzında Galatasaray ve FETÖ söylemleri dolanıp duruyor.

Öncelikle ve her şeyden önce bu konudaki düşüncemi belirtmekte yarar görüyorum. Her kulübün içinde bu melanet şebekesiyle, çeşitli zaman ve farklı sürelerle ilintisi olmuş isimler yer almıştır. Bu isimler, kesinlikle bir kulüp ya da camiayı bu hainliğin bir parçası kılmaz.

15 Temmuz’un hemen ardından ortaya çıkan tabloya baktığımızda, bu vatan ve demokrasi hainlerine karışmış birçok ismin ülkemizin çeşitli kurum, kuruluş, kulüp, yerel yönetim ve devletin çeşitli işletmelerinin içinden olduğunu görmedik mi? En basiti, o alçak darbe kalkışması Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belirli nokta ve düzeylerince kurgulandığını görmedik mi? 

Eeee, bazı rütbelilerin bu işin planlayıcısı, şerefsiz Fetullah Gülen’in kukla ve piyonları olduğunu görmedik mi?

İşte bu nedenle, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un, her ne kadar direkt olarak ifade etmese de, dolaylı yoldan Galatasaray’ı Fetullahçı Terör Örgütü olan FETÖ ile özdeşleştirmesini cidden yakışıksız buldum. Ali Koç gibi belirli bir vizyon ve misyon sahibi bir iş ve spor adamının böyle bir yakıştırmayı, bazı donelere dayandırdığını vurgulasa bile ölçüp biçerek, sağlamasını yaparak tüm camiayı yaralayacak şekilde ifade etmemesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Tabi burada bir parantez açarak, bu söyleme neden olana Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’in de, ‘Ezeli rakip, Ebedi dost’ Fenerbahçe’nin ‘Fener Ol’ kampanyasına dair yaptığı konuşmadaki üslup ve söyleminin de hiçbir şekilde masum bir açıklama olmadığının da altını çiziyorum.

Yani, Galatasaray başkanının sırf camia ve taraftara şirin görünmek adına yaptığı anlamsız ve saçma sapan söylem ne kadar yanlışsa, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un da Galatasaray ve Fatih Terim üzerinden yaptığı hamle de o kadar yanlıştır diyorum. Tıpkı, Terim’in de bazı medya kuruluşlarının muhabirleriyle muhatap olmayıp, sorularını yanıtlamayacağını söylemesi gibi (!)

Özellikle son yıllarda, hayli yükselen toplumsal tansiyonun, küçücük kıvılcımlarla çıkan yangınlara dönüştüğüne defalarca tanık olduk. Böylesine önemli sivil toplum kuruluşları ve onların önderlerinin ağızlarından çıkan her kelimeyi kırk kez düşünüp, ondan sonra seslendirmeleri gerekir.

Ayrıca Ali Koç’un Fenerbahçe başkanlık koltuğuna oturmasıyla, iki kulübün arasında tavan yapan gerilimi düşüp, camialar arasında barışçıl bir hava estiğine tanık olduk. Şimdi, bu tür söylemlerle, sakin ortamın geçmişte olduğu gibi yeniden gerilip ısınmasına ve yeni olaylar patlak vermesine fırsat verilmemeli diyor, etkili ve yetkili ağızların çok daha dikkatli söylemler üretmesinde yarar olduğunu belirtiyorum.

Hoşçakalın…