Kırım’a dikkat!

Abone Ol


Günümüzde, ABD ile Rusya arasında, Ukrayna'daki hükümet değişikliği  nedeniyle yaşanmakta olan krizin bir benzeri, 1962'de Küba'ya yerleştirilen füzeler nedeniyle yaşanmış ve iki süper güç, dünyayı felakete sürükleyebilecek bir nükleer savaşın eşiğine gelmişlerdi. Sovyetler Birliği Lideri Kruşçev'in bastırması sonucunda kriz, ABD'nin Karadeniz kıyılarımıza konuşlandırdığı füzelerin sökülmesi ile son bulmuştu. Ukrayna krizinin çözümünde de, başta "Suriye'nin yeni düzeni/Tartus Üssü" ve "Büyük Kürdistan" projesi olmak üzere, Türkiye'yi yakından ilgilendiren konular gündeme gelebilir.
Ukrayna'daki siyasi kriz, başkent Kiev'den, Rusya'nın en büyük deniz gücünü konuşlandırdığı Kırım'a taşındı. Ülkeyi 25 Mayıs'ta seçime götürecek geçici hükümet Meclis'ten güvenoyu alırken Kırım Bölge Parlamentosu Rus yanlısı  Berkut polisleri tarafından işgal edildi. İşgal altındaki parlamento,  Rus kökenli üyelerin katılımıyla gerçekleştirdiği bir oturumda Kırım'ın statüsü konusunda referandum kararı aldı.
1944'teki sürgünün acılarını bir daha yaşamak için Ukrayna'dan ayrılmak istemeyen Kırım Türk ve Tatarlarının gözü kulağı Türkiye'de; "Tek dayanağımız Türkiye. Kırım Bölge Parlamentosu'nda alınan karar geçerli değildir; Türkiye sesimizi dünya kamuoyuna duyurmalıdır" diyorlar. İç sorunlarına yoğunlaşan Türkiye'nin bu feryatlara kulak vermesi ve elinden geleni yapması gerekir.
DİKKAT! Demirel döneminde Ukrayna ile yapılan anlaşmayla, Kırım Türk ve Tatarları,  kültürel azınlık olarak koruma altına alınmıştı. Bu anlaşma, Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılmasını ne ölçüde engelleyebilir, bilemeyiz, ama Kırım Türk ve Tatarlarına sürekli olarak Ukrayna vatandaşlığı sağlar düşüncesindeyiz.
Ukrayna'da hükümet değişikliği ile son bulan olayları irdeleyen "Ukrayna ve kıbrıs" ve "Ukrayna'da Neler Oluyor?" başlıklı yazılarımızda, Ukrayna, Kırım ve Kıbrıs'ta yaşanan gelişmelerin, geçmişte olduğu gibi, geleceğimizde çok önemli rolleri olacağını belirtmiştik. Çünkü, Ukrayna değildi orası, Eflak-Boğdandı, Kırım'dı.. Geçmişi çok eskilere uzanan tarihi, kültürel ve ekonomik bağlarımız olan bir coğrafyaydı. Mısır/Kıbrıs konulu gelişmeler de tarihimizin önemli dönüm noktaları olmuştur.
Batılı stratejistlerin Osmanlı'yı tarih sahnesinden silebilmek için oluşturdukları planın özeti şuydu: "Osmanlı'yı tarihe gömmek istiyorsak, öncelikle Kırım'ı ve Mısır/Kıbrıs'ı kontrol altına almamız gerekir." Bölgemizdeki gelişmeleri bu starateji çerçevesinde okursak, yarınlarda bizi ne gibi tehlikelerin beklediğini daha net görebiliriz. Çünkü, emperyalist ülkelerin Osmanlı ile hesaplaşmaları henüz tamamlanmış değildir.
I. Dünya Savaşı sonrasında kağıt üzerinde oluşturulan yapay devletlerin sınırları, Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında, günün koşullarına göre yeniden oluşturulmaktadır. Bu düzenlemeleri çıkarlarına aykırı bulan Rusya ile Batılı devletler arasında yaşanmakta olan paylaşım kavgası, tarihte olduğu gibi günümüzde de bizi yakından etkilemektedir. Rusya ile Batılılar arasında enerji merkezli yaşanmakta olan kavgada Ukrayna/Kırım ve Kıbrıs kilit coğrafyalar durumuna gelmiştir.
Bugünlerde Ukrayna coğrafyasında, küresel liderliğini Ortadoğu enerji kaynakları üzerinden sürdürmek isteyen ABD ile "Bu paylaşımda ben de varım" diyen Rusya arasında, I. Dünya Savaşı'dan bu yanan çok tehlikeli bir güç gösterisi yaşanmaktadır. Ukrayna krizine kısa zamanda bir çözüm bulunamaması halinde, iki  nükleer güç arasında tırmanacak tartışmalar, küresel bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir.

1962 KÜBA KRİZİ RUSYA İLE ABD'Yİ
NÜKLEER SAVAŞIN EŞİĞİNE GETİRMİŞTİ


Günümüzde, ABD ile Rusya arasında, Ukrayna'daki hükümet değişikliği  nedeniyle yaşanmakta olan krizin bir benzeri, 1962'de Küba'ya yerleştirilen füzeler nedeniyle yaşanmış ve iki süper güç, dünyayı felakete sürükleyebilecek bir nükleer savaşın eşiğine gelmişlerdi. Sovyetler Birliği Lideri Kruşçev'in bastırması sonucunda kriz, ABD'nin Karadeniz kıyılarımıza konuşlandırdığı füzelerin sökülmesi ile son bulmuştu. Ukrayna krizinin çözümünde de, başta "Suriye'nin yeni düzeni/Tartus Üssü" ve "Büyük Kürdistan" projesi olmak üzere, Türkiye'yi yakından ilgilendiren konular gündeme gelebilir.   
Son zamanlarda Ukrayna'da ve Kırım'da yaşanmakta olan gelişmeler sıradan bir protesto gösterisi ya da spontane oluşmuş bir halk ayaklanması değildir; çok bilinçli bir şekilde organize edilmiş bir toplum mühendisliği örneğidir.
 ABD'nin Ukrayna üzerinden Karadeniz'de bayrak gösterme çalışmaları yeni değildir. Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında Doğu Avrupa'ya olan ilgisi giderek artan ABD, Soros Vakfı'nın desteği ile organize ettiği Turuncu Devrim sayesinde Yanukoviç devrilmiş, yerine Batı yanlısı, örgülü saçlarıyla simgeleşen Timeşenko iktidara taşınmıştı.
Batı yanlısı olan Anavatan Birliği Partisi Başkanı Yuliya Timoşenko, 2005'te ve 2007-2010 tarihleri arasında başbakanlık yapmış ve 2011'de yolsuzluk suçlamasıyla yargılanarak hapse mahkum olmuştu. Perde önünde Timoşenko-Yanukoviç mücadelesi olarak izlediğimiz çatışma aslında, Rusya ile Batılıların Ukrayna coğrafyasında etkin olabilme, Doğu Avrupa'yı Rusya'nın doğalgaz tehdidinden kurtarma mücadelesidir.
ABD Rusya'nın, doğalgaz silahını kullanarak, Ukrayna ve Doğu Avrupa ülkeleri üzerinde kurduğu hakimiyete son verme çabası içindedir. Bunun için de, Ortadoğu'dan ve Kıbrıs'ın güneyindeki Afrodit parselinden alde edeceği doğalgazı Türkiye üzerinden Ukrayna ve Avrupa'ya ulaştırarak Rusya'yı devredışı bırakmayı hedeflemektedir.

PUTİN NATO'NUN UYARILARINA
TATBİKATLA KARŞILIK VERDİ


22 Şubat günü Ukrayna Parlamentosu’nun Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’i görevden almasıyla başlayan gelişmeler, bağımsızlığını kazandığı 1991’den bu yana ülkeyi ilk kez bölünme aşamasına getirmiştir.
Ukrayna parlamentosu, Vatan Partisi Grup Başkanı Arseniy Yatsenyuk'u başbakan olarak seçti, ama ülkede gerginlik sona ermiş değil. Kırım'daki gelişmeler dünya barşını tehlikeye düşürebilecek sonuçlar üretebilir. Çünkü, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmusmen'in  "Kırım'daki gelişmeler konusunda endişeliyim. Rusya'yı bölgede gerilimi tırmandıracak veya yanlış anlamalara yol açacak hareketlerden kaçınması yönünde uyardım" şeklindeki uyarılarılarına karşı Putin, Ukrayna yakınındaki Merkez ve Batı ordularına ortak tatbikat emri verdi. Tatbikata 150 bin asker, 80 savaş gemisi, 90 savaş uçağı ve 120 helikopter katılıyor. Ukrayna krizinde Kırm kilit coğrafya konumunda. Çünkü Rusya'nın en büyük deniz üssü Sivastopol'da; filoda 300 savaş gemisi bulunuyor.

KIRIM'IN GERÇEK SAHİPLERİ
UKRAYNA'DAN AYRILMAK İSTEMİYORLAR


Ukrayna'daki siyasi kriz, başkent Kiev'den, Rusya'nın en büyük deniz gücünü konuşlandırdığı Kırım'a taşındı. Ülkeyi 25 Mayıs'ta seçime götürecek geçici hükümet Meclis'ten güvenoyu alırken Kırım Bölge Parlamentosu Rus yanlısı  Berkut polisleri tarafından işgal edildi. İşgal altındaki parlamento,  Rus kökenli üyelerin katılımıyla gerçekleştirdiği bir oturumda referandum kararı aldı. Ülke genelinde yeni Ukrayna hükümet üyelerini belirleyecek 25 Mayıs'ta, Kırım'ın statüsü de oylanacak. Kırım Bölgesel  Parlamento Başkanı Vladimir Kostantinov, geçtiğimiz günlerde, Kırım'ın istikrarsızlığa sürüklenen Ukrayna'dan ayrılması gerektiğini dile getirmişti.  
1944'teki sürgünün acılarını bir daha yaşamak için Ukrayna'dan ayrılmak istemeyen Kırım Türk ve Tatarlarının gözü kulağı Türkiye'de; "Tek dayanağımız Türkiye. Kırım Bölge Parlamentosu'nda alınan karar geçerli değildir; Türkiye sesimizi dünya kamuoyuna duyurmalıdır" diyorlar.
Kırım Tatarlarının lideri Mustafa A. Kırımoğlu, Kırım’da olup bitenleri devlet darbesi denemesi olarak nitelendirerek, havalimanlarının işgal edilmesini ve insanların sokaklarda Rusya bayraklarıyla devriye gezmesini kabul edilemez olduğunu söyledi. Kırımoğlu, yeni Ukrayna hükümetinin Kırım’da kararlı adımlar atması gerektiğini dile getirdi.
İç sorunlarına yoğunlaşan Türkiye'nin bu feryatlara kulak vermesi ve elinden geleni yapması gerekir.
Kırım'ın Türk, Tatar nüfusu Ukrayna çatısı altında yaşamak istiyor. Stalin döneminde, 18 Mayıs 1944'te vatanlarından sürülen Kırımlıların bir kısmı geriye döndüler, ama bugün Kırım nüfusunun yüzde 60'ı Ruslardan oluşuyor. Kırım'ın asıl sahipleri Kırım nüfusunun ancak yüzde 18'i kadar. Kırım parlamentosunda çoğunluğu oluşturan Rusların alacakları bir kararla Rusya'ya bağlanmalarından korkuyorlar ve bu nedenle Ukrayna'dan ayrılmak istemiyorlar.

TÜRKİYE KIRIM KONUSUNDA NE YAPABİLİR?


Demirel döneminde Ukrayna ile yapılan anlaşmayla Kırım Türk ve Tatarlarını kültürel azınlık olarak koruma altına almıştık. Bu anlaşma, Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılmasını ne ölçüde engelleyebilir, bilemeyiz, ama Kırım Türk ve Tatarlarına sürekli olarak Ukrayna vatandaşlığı sağlar düşüncesindeyiz. Gelecekte pişmanlıklar yaşamamak için, Kıbrıs'ta Londra ve Zürih anlaşmalarının, Kırım'da ise Ukrayna ile Demirel döneminde yapılan anlaşmanın önemini hiçbir zaman unutmamamız gerekir.
Ukrayna krizi konusunda sorulması gereken en önemli soru da şu olsa gerek: Rusya ile ABD arasında Ukrayna konusunda bir anlaşma olmazsa, bu sürtüşme küresel çapta bir çatışmayı tetikler mi?