Kırım Savaşı henüz bitmedi
Kırım Savaşı, Çarlık Rusyası’nın Boğazlar üzerinden sıcak denizlere inme hamlesini çıkarlarına aykırı bulan İngiliz ve Fransızların Osmanlı'nın yanında yer almasıyla, Rusları Kırım Yarımadası'ndan kuzeye sürme savaşıydı.
Kırım Savaşı hem Osmanlı hem de insanlık tarihi açısından pek çok ilklerin yaşandığı bir savaştı. Kırım Savaşı, günümüzde olduğu gibi, yeni bir dünya düzeni hedeflediğinden, savaş üreten bir savaş olmuştur ve henüz bitmemiştir. Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı olarak süren Kırım Savaşı, Rusya’daki 1917 Ekim Devrimi ve Türk Kurtuluş Savaşı ile kesintiye uğramıştı. II. Dünya Savaşı’nda yeni aktörlerin eklenmesiyle oluşan cepheler birbirinin gücünü sınamış, Soğuk Savaş döneminin bitimiyle tek kutuplu hale gelen dünyamızda Kırım Savaşı, aynı hedefleri gerçekleştirmek üzere, kaldığı yerden sürdürülmektedir. Hatırlanacak olursa, I. Dünya Savaşı’ndan galip ülkeleri, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarını parsellerken, kağıt üzerinde oluşturdukları devletlerin sınırlarını, ilerde, küçük bir müdahale ile kaos ortamı ve iç savaş üretecek şekilde çizmişlerdi; çünkü, Osmanlı mirasının paylaşımı henüz tamamlanmamıştı.
Kırım Savaşı’nın asıl nedeni, Osmanlı’yı Avrupa’dan söküp atmak, mirasını paylaşmak konusunda her zaman elele veren Batılı devletlerle (İngiltere, Fransa) Rusların paylaşma konusunda anlaşamamalarıydı. Kırım Savaşı’da İngiliz ve Fransızların Osmanlı’nın yanında yer almasının nedeni de, Rusların sıcak denizlere inmesini engellemek, Ortadoğu’nun zenginliklerinden ve enerji kaynaklarından pay almasını engellemekti.
BATILILAR, RUSLARIN KAFKASLARDAN BASRA KÖRFEZİ’NE İNME HAMLESİNE KÜRDİSTAN’LA KARŞILIK VERMİŞLERDİ.
Kırım Savaşı sonrasında Boğazlar yoluyla sıcak denizlere inme umudunu yitiren Rusya’nın Kafkaslar üzerinden Ermenistan aracılığı ile Basra Körfezi’ne ulaşma hamlesine Batılılar Güneydoğu Anadolu’dan kuzeye uzanacak bir Kürdistan haritası ile karşılık verme girişimleri başlatmışlardı.
Günümüzde yeni bir dünya düzeni bağlamında gündeme gelen Büyük Ortadoğu Projesi (Kuzey Afrika’nın da eklenmesiyle Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi), Çin, ABD ve İsrail gibi bazı yeni aktörlerin de katılımıyla, kaldığı yerden sürdürülen Kırım Savaşı’dır.
1 Körfez Savaşı sonrasında 36. Paralel boyunca pasta dilimi bölünen Irak’ın kuzeyinde tam teşekküllü bir Kürt devleti kurma hazırlıkları başlatılmıştı. İncirlik’te üslenen Çekiç Güç’ün kanatları altında üçe bölünen Irak’ın kuzey parselinde bir Kürdistan yönetimi kuruldu. Fakat, denizle bağlantısı olmayan bu devletin nefes alması mümkün değildi. Batısındaki Suriye’nin de Şii-Sünni-Kürt ve Nusayri parsellere ayrılması, Kürt parselinin kuzey Irak’la birleştirilerek Akdeniz’e ulaşması gerekiyordu. Günümüzde Suriye bağlamındaki gelişmelere, Irak’ın kuzeyinden Suriye’ye PKK ve peşmerge desteği kaydırılmasını Kırım Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu’da oluşturulmak istenen “Büyük Kürdistan” hedefi çerçevesinde değerlendirmek gerekir. “Büyük Kürdistan” yalnızca Rusların sıcak denizlere inme hamlesi önüne çekilecek bir set olmayacak, Türkiye’nin İslam Alemi, Türk Dünyası, Akdeniz, Kıbrıs ve İran ile olan ilişkisini kesecek bir engel oluşturacaktır. “Büyük Kürdistan”, Türkiye’nin Ortadoğu’nun enerji terminali olmasını engelleyecek, İsrail’in önünü açmış olacaktır.
BÖLGEMİZDE KIRIM SAVAŞI’NIN DEVAMI DİYEBİLECEĞİMİZ BİR STRATEJİK SAVAŞ SÜRDÜRÜLMEKTEDİR
Kırım Savaşı’nda bir tarafta Rusya, diğer tarafta İngiltere, Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu vardı. Bugün bir tarafta ABD/İsrail ve AB, diğer tarafta Rusya, Çin ve İran/Suriye yer almaktadır. Eski Osmanlı toprakları olan Ortadoğu’da, bu coğrafyada yer alan ülkelerin kaderlerini derinden etkileyecek olan bir ölümcül satranç oynanmaktadır. I. Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan Ortadoğu haritası, yeni dünya düzeni bağlamında yeniden dizayn edilmektedir. Bölgemizde, Kırım Savaşı’nın devamı ve ‘III. Dünya Savaşı’nın ön kapışmaları’ olarak niteleyebileceğimiz bir stratejik savaş sürdürülmektedir.
Küresel ekonomik krizden olumsuz etkilenen ülkelerin kriz öncesi tempolarını yakalayabilmeleri ancak daha çok üretmekle mümkün olabilecektir. Batılılarla Avrasyalılar arasında yaşanan rekabetin temeline dünya enerji kaynaklarının önemli bir bölümünü barındıran Kuzey Afrika, Ortadoğu, Kafkasya ve Türk Dünyası’nın enerji kaynaklarının ve dağıtım yollarının kontrolü savaşı yatmaktadır.
Batılılar, Akdeniz’i bir Batı Gölü’ne dönüştürmeyi ve Kuzey Afrika, Ortadoğu ile İran’ın hidrokarbon yataklarını İsrail üzerinden kontrol altına almayı hedeflemektedirler. İsrail’in Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Balkan ülkeleriyle yaptığı askeri anlaşmalar, askeri tatbikatlar, Türkiye’nin güneyinden Akdeniz’e uzanacak bir Kürdistan coğrafyası, bir anlamda Ortadoğu’nun enerji terminali olma konusunda Türkiye ile İsrail arasında yaşanmakta olan savaşla yakından ilgili gelişmelerdir.
Kırım Savaşı’ndaki Batılıların temsilcisi konumundaki ABD/İsrail Suudi Arabistan, Körfez emirlikleri, Mısır ve Türkiye’nin desteğinde Ortadoğu ile ilgili planlarını hayata geçirme çabası içindedir. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir düş ürünü olmadığı, Amerika’nın eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, “Ortadoğu’da yer alan 22 devletin yeniden dizayn edileceğine ve sınırlarının yeniden çizileceğine” ilişkin sözlerinin de yalnızca bir temenniden ibaret olmadığı artık anlaşılmış olmalıdır.
Batılılar, Osmanlının borç batağına sürüklenerek parçalanmasına neden olan Kırım Savaşı’nda Rusların sıcak denizlere inmesini engellemişlerdi, fakat bugün Rusya, Suriye’nin Tartus’taki üssüyle Akdeniz’dedir ve bu üssü Batılılara kaptırmak niyetinde değildir. Rusya yıllardır Suriye’ye silah yardımı yapmakta ve Ortadoğu politikasında Suriye ile birlikte hareket etmektedir. Olayın ilginç yanı, 2016’da dünyanın ekonomik kaptanı olacak olan Çin de Ortadoğu politikaları konusunda Rusya’ya destek vermektedir. İki ülke de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Batılıların Suriye’ye karşı yaptırım önerilerini birlikte veto etmektedirler. Bu dayanışma ABD’yi ve ortaklarını rahatsız etmektedir. Askeri uçağımızın düşürülmesinin ardından Paris’te düzenlenen “Suriye Halklarının Dostları” toplantısında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Clinton, “Rusya ve Çin’den Suriye yönetimine verdikleri desteği kesmelerini, aksi takdirde bedel ödemek durumunda kalacaklarını” söylemişti. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Ladlov da yaptığı açıklamada, “Suriye’ye yapılacak herhangi bir müdahaleye sessiz kalamayız” demişti. Libya’da gol yiyen Rusya Suriye’de ödün vermek niyetinde değil. Üstelik Suriye konusunda kendisini destekleyen Çin gibi güçlü bir ortağı var.
Suriye, Rusya ve Çin’in verdikleri destekle bir Mısır, bir Tunus, bir Libya gibi kolay yutulan bir lokma olmadığını göstermiş oldu. Suriye küresel güçlerin çıkarlarının kesiştiği bir duyarlı parsel konumunda. Fakat, Suriye’deki gerginliğin sonsuza kadar sürmesi de beklenemez. Sonunda Esed, Suriye’nin bölünmesine ve Rusya’nın garantörlüğü altında oluşturulacak Nusayri Bölgesi’nde saltanatını sürdürmesine razı edilebilir. Esed’in “milletim” diyebileceği bir homojen toplum yok Suriye’de. Esed saltanatını garanti altına alacak her çözüm formülüne razı olacaktır.
BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN..
Bizim için önemli olan bu büyük değişim ve dönüşüm uygulamasında Türkiye’nin çıkarlarını nasıl koruyacağıdır. Uygulanmakta olan, Osmanlı’yı Avrupa’dan söküp atmak, İmparatorluğu besleyen ana kaynak olan Türk Dünyası ile her türlü ilişkisini kesmek ve Anadolu’nun ortasına hapsetmeyi hedef alan planın günümüze uzanan uygulamalarıdır. Bölgemizdeki gelişmeleri bu gerçeklerin ışığı altında izleyip değerlendirmek durumundayız. Çok tehlikeli bir süreçten geçtiğimizin farkında olmalıyız.