... Dünden devam
O süreçte Sn. Denktaş, belki de ilk kez bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle görüş ayrılığına düşmüştü! Bunun hüznünü ve hayal kırıklığını yaşıyordu.
O ki, anavatan Türkiyesiz hiçbir şeyin başarılamayacağını tarihin akışıyla gören, yaşayan, bu gerçeği çok iyi bilen, Kıbrıs konusunda ardında bıraktığı yarım asrı aşkın aktif siyaset sürecini, Türkiye’deki hükümetlerle uyum içinde geçiren bir liderdi.
Ama Sn. Denktaş; özellikle AB müzakere sürecinin başlamasıyla birlikte, ortaya çıkan ‘Tuzak Annan Planına’ karşı çıkmış. Bu süreçte K.K.T.C’de yaşananlar, Kıbrıs konusunda yıllardan beri vermiş olduğu mücadelenin, savunduğu ilkelerin ve kendi siyasi tercihlerinin, dönemin Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın siyasi görüşü ve tercihleriyle örtüşmediğini görmüş. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle uyumsuzluk yaşandığı görüntüsünü vermemek adına; gerek kendisinden sonra Kıbrıs konusuna çözüm üretebilecek yeni siyasetçilerin önünü açmak için, gerekse de Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bu müzakere sürecinde elini kolaylaştırmak için aktif siyaseti bırakma kararı almıştı.
İşte bu özellik, bir devlet adamında olması gereken en önemli nitelikti. Bu nitelik, Sn. Denktaş’ta fazlasıyla vardı.
O önemli niteliklerine örnek teşkil edecek şu yaşanmış olayı da anlatarak, tarihe not düşmek isterim: ‘’Tarih: 15 Kasım 2004’’ Denktaş’ın Cumhurbaşkanı olarak katıldığı 21’nci Kuruluş yıl dönümü:
O büyük liderin kendisinden sonra seçilen 2’nci K.K.T.C Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a görevini teslim etmeden önce, kurmuş olduğu K.K.T.C Devletinin 21’nci kuruluş yıl dönümünde Lefkoşa’daki tören alanında; Halkına, Rum tarafına ve tüm dünyaya Cumhurbaşkanı sıfatıyla son kez seslenecekti. Ve o törende yapmış olduğu konuşmasında hem halkına veda etmiş, hem de çok önemli mesajlar vermişti.
Benim de tören alanında bulunduğum o gün; rahmetli can Liderim Denktaş, her zaman olduğu gibi tam zamanında geldi tören alanına…
Törene katılan birlikleri denetlerken gözlerindeki bakışlar; Beşparmak Dağlarında efsaneleşen Mücahit Denktaş’ın 1963, 1964 yıllarındaki direnişini yansıtırcasına, 1974’te Mehmetçikle kucaklaştığı 20 Temmuz günündeki gibi kararlı ve dinçti.
Yıllar boyunca, Mücahitleriyle birlikte, omuz, omuza mücadele veren; ‘Saint- Hilarion’un’ zirvesinden, Anavatan Türkiye’ye, Toros’ların mor lacivert görüntülerine özlemle bakan o gözler: ‘’Cumhurbaşkanlığı görevim bitti ama daha henüz bu topraklara, ‘Bu Gazi Topraklar’ uğruna hayatlarını feda eden Şehitlerimize olan borcum bitmedi ’’ der gibi pırıl, pırıldı…
Gözlerini her kapayıp, açışında bu dava uğruna vermiş olduğu mücadele sanki bir film şeridi gibi bakışlarının önünden geçiyordu adeta…
Cumhurbaşkanı olarak son kez selamladı; gerektiğinde uğruna ölmek için ant içtiği, ‘Mücadele ve Cumhurbaşkanlığı’ yemini ettiği ‘Ay Yıldızlı Sancaklarını.’
Törene katılan birlikleri son kez denetledi. Mehmetçiğin, Mücahit’in hançeresini yırtarcasına söylediği ‘Sağol’ sesini son kez işitti…
Ve sonrasında şeref tribününde yerini aldığında; gözleri dalgın ve hüzün bulutlarıyla kaplanmıştı. Kolay değildi, bu devleti ne mücadeleler sonrasında kurmuş, bir evlat titizliğiyle büyütmüş, ardında kalan o uzun mücadele yıllarına, koskocaman bir ömür, türlü acılar ve zorluklar sığdırmıştı.
Ama sonunda başarmıştı.
İşte Devlet, İşte Millet: Onu bir kez daha şükranla selamlıyordu.
Can liderim Denktaş’ı; K.K.T.C’nin 21’nci kuruluş yıldönümünde vatandaşlarının karşısına son kez Cumhurbaşkanı olarak çıktığında; ben de oradaydım.
Tam iki koltuk arkasında…
Törende yapmış olduğu konuşma aslında halkına devletine veda ama tarih sayfalarına da düşülen not niteliğindeydi…
Konuşmasını sonlandırırken: ‘Halkı ve doğup büyüdüğü topraklar için yaptığı her şeyi helal etti. Halkından da helallik istedi…’ Bu duygu yoğunluklu konuşmasıyla halkını Cumhurbaşkanı olarak son kez selamladı, veda etti…
Konuşmasını sonlandırıp, yerine oturduğunda; güneş gözlüğünün ardına sakladığı gözlerinden akan iki damla yaşı kaç göz fark etmişti bilemem? Ama onun ne kadar duygusal bir kişiliği olduğunu bilen yüreğim, tanıklığını yapan gözlerim; o acılarla yoğrulan Sn. Denktaş’ın yüreğinden kopup, gözlerini nemlendiren o iki damla yaşı fark etmişti…’’
Devam edecek...