Aslında ülkemiz ve ülkemizin can insanları, böylesi bir siyasi yaşam atmosferini/tablosunu hiç de hak etmiyorduk.
Özellikle ülkemizin çevresinde adeta bir ateş topu gibi giderek, büyüyen orta doğuya yayılan bir Suriye iç savaşı yaşanırken…
Ülkemizin iç ve dış borç stokunun giderek arttığı, işsiz sayısının %10’ları aştığı, geçim sıkıntısını yaşayan milyonlara, yeni milyonlar eklendiği yurdumuzda; tüketim ekonomisine dayanan, pek çok öz kaynağımızın yabancı sermayeye haraç, mezat satıldığı bu süreçte her şey yolundaymışçasına pembe bir tablo sergilenmesi, hiç de inandırıcı değildi!
Ülkemizin 1984 yılından buyana yaşadığı P.K.K terörünü sonlandırmak adına; ülkemizin yönetiminde olanların; terör örgütü ve İmralı’daki lideri APO ile pazarlık yaparak, P.K.K’nın silahlarını bırakması karşılığında; adına ‘çözüm süreci’ denilen ve içerisinde pek çok teslimiyeti barındıran kimi açılımları desteklemesi; özellikle ülkemizin bölüneceği yönünde büyük bir endişe yaratmış, toplumumuzun büyük bir bölümünün kabul etmediği bu ‘çözüm sürecine’ bir de inanç ve kimlikler üzerinden politika yapılması eklenince; toplumumuz arasında giderek derinleşen bir ayrışma yaşanmaya başlamıştı!
İşte 07 Haziran 2015’te yapılacak olan milletvekili seçimine ülkemiz böyle bir atmosfer içerisinde girecekti!
7 Haziran 2015 Milletvekili seçimlerinde üç konu öne çıkmıştır:
Birinci konu:
Ülkemizin siyasi partileri, 7 Haziran seçim öncesinde propaganda faaliyetlerini icra ederlerken; Anayasanın ilgili maddesine göre tarafsız olması gereken 12’nci Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk oylaması sonucunda seçildiğini öne sürerek, ‘’Ben milletten tarafım, nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağımı seçilmeden önce söyledim.’’ Diyerek; bu seçimlerde muhalefet parti liderlerinin tarafsızlığını yitirdi eleştirilerine aldırmadan, ‘toplu açılış töreni’ adı altında halka hitap etmeye başlaması, bu seçimlerin en önemli siyasi açılımıydı.
Aslında Cumhurbaşkanı Mart 2015’te Denizli’de STK temsilcileriyle bir araya geldiği yemekli toplantıda; ‘parlamenter sistem bekleme odasına alınmıştır’ diyerek; ‘Türkiye’ye özel bir başkanlık sistemi’ zamanının geldiğini çok açık bir şekilde ifade etmişti.
İşte bu amacına odaklı olarak, 7 Haziran seçimleri sonrasında yeniden yazılması gerekliliğine inandığı anayasanın değiştirilebilmesi için tüm toplu açılışlarda: ‘’400 milletvekili istiyorum.’’ Söylemini tekrarladı.
Cumhurbaşkanı bu seçim sürecinde Mayıs ayından itibaren 41 açılış ve halkla buluşma adı altında toplantı yaparak, halka hitap etmiştir.
Seçimlere hazırlık/propaganda döneminde muhalefet partileri, ‘Cumhurbaşkanı seçim çalışması yapıyor’ diyerek, YSK’ya başvursa da bir sonuç alınamamıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim propagandaları döneminde; açılış ve halkla buluşma adı altında yapılan toplantılarda yurt içinde yapmış olduğu halka hitabının dışında, benzer toplantıları yurt dışında da yaparak; Almanya ve Belçika’da da aynı yöntemi izledi.
Ayrıca, İstanbul’da yapılan fetih törenleri, havalimanı açılışı, meslek örgütleri temsilcileriyle bir araya gelmesi gibi pek çok etkinliklerde; ‘Yeni Türkiye’ için gerekli olduğuna inandığı ‘başkanlık sistemini’ anlatmış, halkımızdan destek istemiştir.
İkinci Konu:
Giderek sıkıntılı bir sürece doğru yol almakta olan ekonomimizi düzlüğe çıkarabilmek için seçime katılan partilerin yapmış olduğu ekonomik vaatlerdir…
Bu vaatlerden öne çıkanlar arasında en önemlileri iktidar partisi AKP; Yeni anayasa ile ülkemizin idari sisteminin ‘başkanlık’ olacağı, temel hak ve özgürlüklerde eksikliklerin giderileceği ve çözüm süreci kapsamında silahların tamamen gündemden çıkacağı bir noktaya ulaşmak için gereken tedbirlerin alınacağı idi. (bu iki önemli vaadin yanı sıra; sosyal yardımlar, ekonominin güçlenerek devam edeceği ve pek çok yeni projenin gerçekleştirileceği ifade ediliyordu.)
Ana muhalefet partisi CHP’nin seçim vaatleri ise; genelde ekonomik ağırlıklı projelerdi. Özellikle bunlar içerisinde öne çıkan aile sigortası, emeklilere her yıl iki maaş ikramiye, asgari ücretin 1500 TL olacağı, 17 milyon yoksula sosyal destek verileceği, çiftçinin kullandığı mazotun 1,5 lira olacağı ve en iddialısı da ‘Merkez Türkiye Projesi’ ile oto yol ve demiryolları ağlarının tam ortasında yer alacak yeni bir şehrin kurulması ve bu proje ile 2 milyon kişiden fazla insanımıza istihdam sağlanacak olmasıydı…
Diğer muhalefet partisi MHP’de ekonomik ağırlıklı projelerle, halkımızı rahatlatmak adına benzer vaatler sıralamıştı.
Kırılmadık ne kaldı? - 100
Atilla ÇİLİNGİR
Yorumlar