Zincir ya da kimi yörelerde söylendiği şekliyle zencir, çelik ya da demir halkaların birbirine geçirilmesiyle oluşturulmuş metal halat. Bir varlığı hırsızdan, haramiden korumak için kullanılır. Deve, at, bisiklet, motorsiklet, el arabası gibi şeyleri onunla bağlayarak koruyabilirsiniz. Köleleri, mahkumları da onunla bağlar, elinizden kaçmasını engelleyebilirsiniz. Kolay kopmayan bir alettir. İyi alanda da , kötü alanda da kullanılabilir. Pırangalar da demirden yapılır. Hemen hemen her ikisi de esaretin sağlayıcısıdır. Esaret zincir, kölelik pırangası edebiyatımızda çokça kullanılır. Hasretinden pırangalar eskiten aşıklar vardır. Esaret zincirlerini kıramayarak, makus talihi değiştiremeyenlerin şarkıları gönül tellerini hüzünle titreştirir.
Milletlerin hayatlarında da zincirler vardır. İrfanları zincirin halkaları olan nesillere aktarılır. Milletlere ayak bağı olan zincirler de bir başka konu elbette. Zincir olumlu anlamları da olumsuz anlamları da yüklenen bir kelime.
Ahmet Hamdi Tanpınar hocası ve arkadaşı olan Yahya Kemal ile ilgili olarak yaptığı tanımlamada, ‘Kırılan zinciri yeniden bağlayan adam’ ifadesini kullanıyor. Muhteşem bir değerlendirme.
Yahya Kemal Beyatlı Doğumu 2 Aralık 1884, Üsküp -Ölümü 2 Kasım 1958, İstanbul, Türk şair, yazar, siyasetçi, diplomat. Asıl adı Ahmed Agâh’tır.
Yahya Kemal Osmanlı çocuğu ve Cumhuriyet münevveri. Yaşadığı dönemin fırtınalarını, zelzelelerini, kar ve boralarını derinden yaşamış bir çilekeş. Olan biteni sadece seyretmemiş, varlığının her zerresiyle yaşamış bir insan. Doğup büyüdüğü Rumeli topraklarının Osmanlı’nın elinden kayıp gitmesi, oradaki evladı fatihan’ın öksüz ve yetim kalması, hakimken istenmeyen insanlar haline dönüşmesi, büzülüp daralan vatan topraklarına sığılamaması, Yahya Kemal’i an an kemiren bir illet haline gelmişti. Bunun için yapılacak yeğane iş Kuvayı Milliyi desteklemekti. Milli Mücadeleye her zerresiyle katılmaktı. O da öyle yaptı.
Yahya Kemal, her şeyin bitti sanıldığı 1918 yılı Mütareke şartları altında büyük bir acı içindedir. Hüzün dolu ve mustariptir; fakat buna rağmen ümidini kaybetmez. "1918" başlıklı şiirinde, duygularını şöyle anlatır:
"Ölenler öldü, kalanlarla muzdarip kaldık.
Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık.
Ölenler en sonu kurtuldular bu dağdağadan.
Ve göz kapaklarının arkasında eski vatan,
Bizim diyar olarak kaldı tâ kıyamete dek.
Kalanlar ortada genç, ihtiyar, kadın, erkek,
Harap olup yaşıyor tali'in azabıyla,
Vatanda düşmanı seyretmek ıstırabıyla.
Vatanda korkulu rüya içindeyiz, gerçek.
Fakat bu çok süremez, mutlaka şafak sökecek.
Ateş ve kanla siler, bir gün, ordumuz lekeyi,
Bu, insanoğluna bir şeyn olan Mütareke'yi.
Onun hayat hikayesinde bir Belediye Başkanı oğlu olmasının getirdiği refah hep vardır. Ama annesinin ölümü ve babasının bir başka kadınla evlenmesi üzerine artık evden uçma zamanı gelip çatar.
Üsküp- İstanbul arasında gidip gelmeler olur. Vefa Lisesi’nde lise öğrenimi tamamlanır ve Jön Türk dalgası onu da sarar. Paris’e gidilir. Paris’te 9 yıl kalınacak, şairlerden, edebiyatçılardan, Fıransız okullarından ve ekollerinden etkilenilecektir ama o tarihe meraklıdır. Orada öğrendiği ilim usulleriyle Türk tarihini yeniden yazmak ihtiyacı onu sarıp sarmalayacaktır.
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Türk edebiyatı tarihi içindeTevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Ahmet Haşim ile birlikte "Dört Aruzcular"'dan biridir. Sağlığında Türk edebiyatının zirve ismi olarak kabul edilmiş ancak hiç kitap yayınlamamış bir şairdir.
Yahya Kemal’i her zaman bir şairden başka bir şey olarak telakki ettim. O ince işçiliğe soyunan adamın şiir yazmaktan başka bir hedefi olduğunu sezinliyordum. Parlamenter olarak, diplomat olarak, edebiyat adamı olarak ama bekar yaşayarak, kimilerinin eleştirisini hak ederek ama ince işçiliği hiç bırakmadan yaşadı. Nesir yazdı gazetelerde, fikirleri, düşünceleri vardı kendine ait. Mustafa Kemal ile çok yakın oldu. Devrimleri sırasıyla yaparken Mustafa Kemal ona, ‘Bu milletin Müslüman olduğunu hatırdan çıkarmamak lazım’ deme cüretini gösterebilmiştir.
Türk Sanat Musikisi radyoda yasaklanırken o Itri’ye, Tamburi Cemil neye şiirler yazmıştır.Alfabenin değiştirilerek ırk Türkçe’si üretilirken, güneş dil nazariyesi cinnetiyle tüm dillerin Türkçe’den çıktığını iddia ederken münevverler Yahya Kemal, Mustafa Kemal’in çalışmalar katılması talebi karşısında, ‘Benim lisan ile ilgili sabit vehmim var. Ben ilim adamı değilim. Vehmimle baş başa kalmak isterim’ dediği anlatılır.
1929’da diplomatlıktan alınan Yahya Kemal’in Orada Halife Abdülmecit ile telefonla görüşmesinin sebep olduğunu anlamakta çok zorlanmıyor insan.
İşte Yahya Kemal tüm hayatında kimsenin karşısına dikilmemiştir ama kabullerinden, telakkilerinden, değerlerinden vaz geçmemeye özen göstermiştir. Gidilen yolun nereye çıkacağını keşfettiği zaman da didişmeye girmedi. Ama işinin zor olduğunu kavrayarak ince işçiliğe soyundu. Tarih ile, irfan ile, şiir ve edebiyat ile sadece bir hedef için ilgileniyordu. Yeni bir medeniyet tesis etmek.
O dönemin insanlarında yeni bir medeniyet tesis etmek düşüncesine sıkça rastlanır. Ziya Gökalp de Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak kitabıyla aynı amacı ihsas eder. Mehmet Akif Ersoy da Asım’ın nesli ile aynı hedefi işaret eder. Abdullah Cevdet’in İçtihad evi ve Avrupadan ari ırk erkekleri getirmek hayali bile aynı hedefe yöneliktir. Bediüzzaman’ın ‘Zaman imanı kurtarmak zamanı’ düşüncesi de yeni bir medeniyet tesis etmek arzusudur. Ama kimileri bu ihtiyaç için hayatlarını ortaya koymuşlar, kimileri Yahya Kemal gibi ortaya bir dik duruş koymadan sessiz sedasız hedef için ince işçiliğe soyunmuş.
Yahya Kemal gibi onun yakın arkadaşı Abdülhak Şinasi Hisar da yeni bir medeniyet arayışındadır. Ama o daha çok mevcut medeniyetin ne kadar değerli olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Mehmet Akif Asım’ın neslini yetiştiremedi ama, hedef açıktı. Bediüzzaman hayatını heba ettiği iman meselesini başarıya ulaştırdı. Süleyman Hilmi Tunahan Kur’an okumayı bilen nesillerin devamını sağlamak için koyduğu hedefi tutturdu. Yahya Kemal de sevenleri, talebeleri, dostları sayesinde yeni bir medeniyet tesis etmenin neticelerini gördü. Bugün Kubbealtı Akademisi, Fetih Cemiyeti, Yahya Kemal Enstitüsü, Yahya Kemal Müzesi ile, orada yapılan irfan faaliyetleri ile tesis etmek istediği medeniyetin eserlerini ve insanlarını yaşatıyor.
Yahya Kemal benim için şiirin zirvesidir ama onun asıl hedefi şiir değildi. Kültürle, irfanla, tarih ve edebiyatla yepyeni bir medeniyet tesis etmekti. Ruhu şad olsun.