Bilim adamları insanı insan yapanın ayna nöronlar olduğunu düşünüyor. Psikoloji araştırmalarının temelini oluşturan ayna nöronlar, "sürü psikolojisinin" ortaya çıkmasında aktif rol oynuyor. Maç izleyen insanların birbirlerini taklidi, toplu gösterilere katılanların şiddet içeren aşırılık ve taşkınlıkları ayna nöronları yüzünden. 

Beş duyu organımızla algıladığımız duyumlar, elektriksel sinyallere dönüşerek beyne yani nöronlara aktarılır. Beyinde kısmen özelleşmiş olan nöronlar bu duyumla ateşlenir. (Elmayı kavrayınca ateşlenmesi gereken nöronlar ateşlenir.) Nöronların milyonlarca bağlantısı sayesinde binlerce nöron bu duyum karşısında ne yapmamız gerektiğini söyler. Ayna nöronların diğer tüm nöronlardan farkı; elmayı kavrarken ateşlenmesi gereken nöronlara, karşıdaki kişi elmayı tutunca ateşlenmesi gerektiğini söyleyen sinyaller göndermesidir.

Beyindeki bu hücreler, sadece bir hareket ortaya konduğunda değil ayrıca kişinin hem bir fiil ortaya koyduğunda hem de o fiili gözlemlediğinde ateşlenmekte. 

Nörobilimciler, bu “aynalamanın”  başkalarının zihnini “oku”yabilen ve onlarla empati kuran bir mekanizma olduğunu düşünüyor. Ayna görevi üstlenen nöronlar, karşıdaki hareketi kopyalıyor. Zihin okuma işlemi bu sayede gerçekleşiyor. Bu durum; bir kişinin acısını hissetmemiz, somurtan birisini gördüğümüzde somurtmamız ya da gülen bir yüzü gördüğümüzde gülümsememize benziyor.

İnsan beyni yaklaşık yüz milyar nöron kullanılarak inşa edilen mükemmel bir sistem. Bu sistem içinde ayna nöronlar daha çok beynimizin parletal lobunda (beynin arka üst kısmı) bulunuyor. Hareketten sorumlu motor bölgeler, konuşma ve işitileni anlama, duygulardan sorumlu limbik sistem ve düşünce oluşturmakla görevli frontal bölgedir.

Ayna nöronun vazifeleri arasında gözlerle çevrenin görüntüsünün algılanmasının yanında, kulakla seslerin algılanması da var. İnsan karşısındakinin sadece mimik ve davranışlarını değil, sesini de taklit eder. 

Şizofreni, otizm ve diğer bazı psikiyatrik bozuklukların temelinde de ayna nöronların rol oynayabileceği düşünülüyor. Buna "kırık ayna teorisi" deniyor. Bu tip psikolojik hastalığı olan kişiler karşısındakine ayna olamıyor, yani empati kuramıyor veya aynasındaki görüntü kırık oluyor. Aynadaki bu kırıklar arasındaki bağlantı iyi kurulup yapıştırılamayınca, hasta kişi karşısındakinin hisleri konusunda doğru bir yoruma ulaşamıyor.