Karalama kâğıdı gibidir zihin; düşünür ve unutursun. Bense unutmayanlardan.  "Bir noktada tıkanıyorum gelip hop orada kalıyorum. Yazmanın da bir anlamı yok belki bu satırları… Fazlasıyla biliyorum farkındayım. Ne de olsa sözcüklerin insanlara ne düşündürdüğünü, ne hissettirdiği göreceli bir durum benim nezdimde. Belki de sığınıyorum sadece sözcüklere, geceye, sayfalara, kalemime... Kendinden bir haber yürüyen, yaşayan huzursuz bedenleri izliyorum. ACIYORUM! 

İhtirasların arasından sıyrılmak, gitmek, “BAŞARMAK" kavramını bu yazılarımla gerçekleştirmeye çalışıyorum. Sessiz, tarafsız, habersiz ama gerçek bir varlık olarak... Söylesenize ben bu köşeme, hangi başlığı kullanmalıyım? Derken evet buldum. Başarmanızın sırrı. Siz olduğunuz için isminizden cisminizden ayrılıp siz olduğunuz için başardınız… Ak kara karmakarışık yaşıyoruz işte. At izi bilmem ne izine karışmış vesselam cinsinden. Ben hiç kusursuz olmadım; haşa hatasız kul mu olur muş? Kendimden hiç korkmadım. Pişman olmadım hiçbir adımımdan ve ders aldım hatalarımdan. Hepsinin bir yararı oldu şu varlığıma, ben olmama arınışlarıma. Ben korkuyorum sahte hayattan. Barındırdığı ihtişamın acısı yıllar geçse de gitmez üstünüzden. Yine de zaman zaman karşılaşılan yıkıcı kelimelere ihanetlere, haksızlıklara inat hala gülüyor olabilmek ve hayallerin kıyısındaki uç noktalarda zevkle gülebilmek benim için en büyük meziyet olduğu gibi çoğunuzun da öyledir sanırım! Bir konuda anlaşalım öncelikle. Etrafınızda binlerce insan var… Fakat yalnızlığınız baki... Tırnağın varsa kaşı o kafayı. Garantici ve mükemmeliyetçilik güzeldir.  İnsanlara güvenim de kalmamıştır evet. Bazı zamanlar rahat, geniş, vurdumduymaz insanlara şaşkınlıkla ve hatta hayranlıkla bakarım ama sonra öyle olmadığım için şükrederim. Kontrolü çok seviyor olmam bazen n’apıyorum ben dememe sebep olur ama vazgeçemem o kontrol tutkumdan. Ay ben onu taşıyamam, ay ben ona dokunamamcı cici kızlar gibi olmadığım için binlerce şükürler olsun yaradana… 

Konumuza dönelim. Aslında matematik çok basit;En çıkmaz sokaklarda Şöyle bir bakın gökyüzüne, derin bir nefes alın bir kez daha çekin içinize ve sonra anlayın ki ‘’Net’’ adımlar da götürüyor sizi istediğiniz yere... Sadece biraz geç olabilir kişiye göre farklılık gösterebilir... Acelemiz yok yahu... Neticede gidilecek yer belli. Sihirli cümle nedir biliyormuşsunuz? ‘’BAŞARMAK’’ Farkınıza varın... Kimsenin gölgesinde mühürlü dillerinizle yaşamayın. Sizi Görmezden gelenlerin gözlerine baka baka deşin kalplerini, kalbinizin sesini duymayın. Ayak sesinizi duyurun! Duruşunuzu koyun ortaya.  

Velhasıl Aslında gerçek başarı azim istek sabır sonucunda gelişir. Bu kadar bozuk döngüde her şeyin menfaat olduğu bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncılık düşüncelerinin her geçen gün başköşeye oturduğu bir dönemde bir şeyler yapılmalı değil mi? İnsanlığınıza dair. Şunu satırlarımda özellikle ifade etmek isterim ki başarısızlık denen bir şey yoktur yalnızca hatalarımız vardır ve o yolda pes etmeden hatalarımızı tespit edip başarıya doğru yürümeliyiz. Ama elimizden gelen her şeyi denedik, yaptık hala başarılı olamıyorsak bireylerde bir yanlış yapıyoruzdur. Geriye dönüp nerede yanlış yaptığımıza bakalım. Elbet buluruz. Ama umutsuzluğa kapılmadan tekrar tekrar deneyerek. Naçizane üstadım şunları söyler bende işe çok yaramıştır… 

Ustaya sormuşlar; 

-Her şeyi kaybettik, ne yapacağız? 

Bilge kişi cevap verir; 

-Çay koy, yeniden başlayacağız… Çünkü insan istediklerini yapabildiği sürece tekrar tekrar denediği için var. Var olmanın sana kattığı güçte omuzlarındaki yükü taşımana yeter. Olmadı mı? Olmuyor mu? Çay koyun tekrardan başlıyoruz… 

EMİN OLUN OLUYOR… 

Saygılarımı sunarım.