Renkli devrimler organizatörü, para sihirbazı George Soros, başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton’un kampanyasına 10 milyon dolarlık bir destek verdiği için, Trump döneminde  sıkıntılar yaşamaya başlamıştı. Trump’ın başkan seçildiğinde başına gelecekleri tahmin ettiği için ürkmüş ve seçimlerin iptal edilmesi için ülkenin çeşitli eyaletlerinde mitingler, gösteriler düzenlemiş, fakat sonuç alamamıştı. Trump da, el altından organize ettiği bir kampanya ile, Soros’un terörist ilan edilmesini isteyen 75 bin imzalı bir dilekçenin Beyazsaray’a verilmesini sağlamıştı. 

Bu dilekçenin uygulamaya konulması Soros’un sonu olurdu. Kendi geleceğini kurtarmak için, Rothschild Ailesi’ni terketmeye, Pentagon’la çalışmaya razı oldu. Soros şimdilerde, Rothschild Ailesi’nin Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıdığı Macron eliyle oluşturmaya çalıştığı Avrupa Ordusu’nu “Sarı Yelekliler Ordusu”yla engelleme çabasında. 

Küresel çapta yaşanan çekişmelerin yerel etkilerini görebilmek açısından, önce, G-20 Zirvesi’nin yapıldığı Arjantin’in Başkenti’nden başlayarak bir ufuk turu yapalım. Bunu yaparken, “ABD, Türkiye’nin hemen yanı başında bu kadar askeri neden tutuyor?” sorusu da kendiliğinden yanıt bulmuş olabilir. 

Buenos Aires’te, AB’nin, “Putin’e ve Suudi Krallığı’na karşı tavır koyun” çağrısı nedeniyle gergin başlayan G-20 Zirvesi’nde medyaya yansıyan görüntüler, Avrupa’nın yalnız ABD’ye değil, doğalgaz konusunda bağımlı olduğu Rusya’ya da mesafeli olduğunu gösteriyor. 

19 ülke devlet ya da hükümet başkanlarıyla AB temsilcilerini biraraya getiren zirve nedeniyle, 30 ve 31 Kasım Bounes Aires’te ulusal tatil ilan edildi; halkın sokağa çıkması yasaklandı.

G-20 zirvelerinde ağırlıklı olarak ekonomi konuşulur, ama bu zirvenin ana gündemi Kaşıkçı cinayeti, Prens Muhammed bin Selman, Ukrayna, Yemen krizleri ve Suriye sorunuydu. Bu zirveye liderler, küresel barışı tehdit eden ekonomi sorunlarına çözüm üretmek için değil, güç gösterisi sergilemek için katılmışlardı. 

G-20 Zirvesine katılmak üzere yola çıkmaya hazırlanan Almanya Şansölyesi Merkel’in uçağının “arıza yapmasından” belliydi; Uçağı Köln’e zorunlu iniş yapan Merkel Arjantin’deki zirveye tarifeli uçakla gitmek zorunda kaldı. BND’yi CIA’in yörüngesinden çıkarma çabasında olan Merkel’in uçağı gerçekten arızalanmış mıydı, yoksa birileri Merkel’e, “Avrupa Ordusu’ndan vazgeç!” mesajı mı vermişti?

Buenos Aires’te liderler, küresel ekonomi sorunlarına çözüm bulmak için değil, medya üzerinden dünya kamuoyuna bazı mesajlar vermek için biraraya gelmişlerdi. Zirveyi izleyen gazeteciler, “Hangi ekonomik soruna hangi lider nasıl bir çözüm önerecek?” sorusuna yanıt aramıyorlardı, “Kim kiminle görüşecek, nasıl bir görüntü verecekler?” telaşındaydılar.. 

TRUMP DA PUTİN DE PRENSİN PEŞİNDEYDİ

Zirvede Trump ile Putin görüşmedi. Fakat, iki lider de Prens Muhammed bin Selman’ı sahiplenme yarışındaydı. Zirve öncesinde Trump da, ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA de Prens Muhammed bin Selman ile Kaşıkçı cinayeti arasında bir bağ olabileceğini ima etmişken, Putin’in Veliaht Prens’le görüşeceği haberi Amerika yönetimini telaşlandırdı. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Senato’da yaptığı konuşmada, “Prensi Kaşıkçı cinayeti ile doğrudan ilişkilendiren bir kanıt olmadığını” söylüyordu, fakat Ankara’ya gelerek, cinayetle ilgili ses kayıtlarını bizzat dinleyen CIA Başkanı Gina Haspel ortalarda görünmüyordu. 

Washinton’dan gönderilen sıcak mesajlar, ABD’nin, Prens Muhammed bin Selman’ın kontrolden çıkmasına izin vermeyeceğini gösteriyordu. ABD’nin bu konuda bir takım kuşkuları ve kaygıları olmalıydı. Nitekim, Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun Cumhuriyet Parti’li Başkanı Senatör Bob Corker, “Suudi Arabistan müttefik bir ülke, ancak, elimizde kontrolden çıkmış bir veliaht prens var” diyordu. 

Suudi Prens Muhammed bin Selman, Kaşıkçı cinayeti sonrasında ilk kez uluslararası bir toplantıda boy gösteriyordu. Avrupa Komisyon Başkanı Donalt Tusk, Kaşıkçı cinayetine doğrudan atıf yapmadığı konuşmasında, Suudi Krallığı’nın gazetecileri hedef alan tehditlerine dikkat çekti ve Rusya Lideri Putin’in Ukrayna’ya yönelik tavrını eleştirerek, “Azak Denizi’nde yükselen tansiyondan dolayı kaygılıyız” dedi. Ukrayna’nın yardım çağrısına NATO henüz bir yanıt vermiş değil.

ERDOĞAN PUTİN’LE DE TRUMP’LA DA GÖRÜŞTÜ

Avrupa Ordusu konusunun yeniden alevlendiği dönemde, Erdoğan’ın Trump’la, AB ülkeleri ve İngiltere temsilcileriyle görüşüp görüşmeyeceği merak ediliyordu. ABD’nin kurulmasına el altından öncülük ettiği Arap Birliği Ordusu’na karşılık Avrupa Ordusu ciddi olarak gündemdeydi. Türkiye’nin, elemanları Suriye’nin kuzey parselindeki ABD üslerinde eğitilen Arap Birliği Ordusu’ndan ne derece rahatsız olduğu, “Avrupa Ordusu’na katıl” davetine ne ölçüde sıcak baktığı anlaşılmaya çalışılıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvede hangi liderle biraraya geleceği, bu görüşmelerden nasıl görüntüler yansıyacağı dikkatle izlenmekteydi. Avrupa Ordusu, ABD’nin “Küresel Lider” sıfatını sonlandırabilecek bir girişimdi ve oluşumun arka planında ciddi bir hazırlık vardı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump’la da, Putin’le de görüştü. Görüşmelerin ana konuları İdlib, Münbiç ve Fırat’ın doğusuydu. Trump-Erdoğan görüşmesinden objektiflere “samimi iki dost” görüntüsü yansıyordu, ama ABD Münbiç’te gözlem kuleleri inşa etmeye devam ediyordu. Putin ise, Türkiye’nin 15 Ekim’e kadar süre istediğini, fakat bu süre içinde İdlib’teki terörist unsurları bütünüyle temizleyemediğini ima ediyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ve Putin ile yaptığı görüşmelerin arka planında Türk Akımı, Avrupa Ordusu ve Suriye vardı. Anlaşılan o ki, ABD de, Rusya da, kendilerininki dışında, hiçbir silahlı gücün Suriye’de kalıcı olmasına sıcak bakmıyorlar. 

Arjantin’nin başkentinde G-20 Zirvesi devam ederken, Ortadoğu’da, Akdeniz’de, Karadeniz’de, Avrupa kentlerinin sokaklarında küresel sorunların yansımaları yaşanıyordu. Fransa’da, Hollanda’da ve Belçika’da fosforlu sarı yelekler giymiş binlerce kişi, akaryakıt zamlarını protesto gerekçesiyle sokakları ateşe veriyor, polisle çatışıyorlardı. Bu ayaklanmaları değerlendiren bazı yorumcular, “Arap Baharı’ndan sonra Avrupa Baharı’nı yaşıyoruz” diyorlardı. 

“Arap Baharı” rüzgarlarını kimlerin, hangi hedefe ulaşmak için estirdiğini bilenler, sarı yeleklilerin öncülüğünde başlayan bu ayaklanmaların Avrupa ülkelerini, yönetim değişikliğine neden olacak kaosa sürüklemesinden endişe duyuyorlar. 

KİM BU SARI YELEKLİLER?

Son dönemlerde yaptığı ani bir dönüşle Pentagon’un yörüngesine giren Açık Toplum Vakfı Başkanı, Macar kökenli para sihirbazı Soros’un organize ettiği “Sarı Yelekliler”, Paris sokaklarından sonra, şimdi de Hollanda ve Belçika kentlerinin sokaklarını ateşe veriyorlar. 

Peki, kim bu “Sarı Yelekliler”?

Yabacımız değil; tanıyoruz biz bu “Sarı Yelekliler”i.. “Sarı Yelekliler”, bu güne kadar dünyanın pekçok köşesinde izlediğimiz halk ayaklanmalarında, Ukrayna’daki Turuncu Devrim’de, Gürcistan’daki Karanfil Devrimi’nde, Lübnan’daki Çınar Devrimi’nde  rol alan Soros’un askerleri.. Sarı yelekleri yoktu, ama Gezi olaylarında da onlar vardı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir konuşmasında bu küresel devrimcilerin Türkiye ayağını şöyle açıklamıştı: "Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi (Osman Kavala) şu anda içeride. Onun arkasında meşhur Macar Yahudisi Soros var." Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği Osman Kavala, Soros vakıflarının uzantısı olan ve “kuruluş amacı, insan haklarını, evrensel hukuku, demokrasiyi geliştirmek ve yaymak” olan Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye şubesinin kurucu başkanı. "Son günlerde vakıf hakkında medyada yer alan asılsız iddia ve ölçüsüz spekülasyonların yoğunlaşması nedeniyle” Açık Toplum Vakfı Türkiye şubesi, renkli devrimler organizatörü Soros’un kararıyla kapatıldı.

İnanılır gibi değil; Soros, vakıfları aracılığı ile 100’den fazla ülkede devrim operasyonları organize etmiş ve bu operasyonlarda toplam 14 milyar dolar para harcamış. 

Elbette Soros, bu devrimleri, zevk için ya da spor olsun diye yapmıyor. Soros, belli odakların hedeflerine ulaşmak için kullandıkları Açık Toplum Vakfı’nın kurucu başkanı. Soros, yönetim değişikliğine neden olan renkli devrimleri, hedef seçilen ülkedeki kanaat önderleri ya da iş adamlarıyla işbirliği yaparak gerçekleştiriyor. Soros, devrim operasyonlarında çok büyük paralar dağıttığı için, biliniyor, fakat engellenemiyordu. Son zamanlarda giderek güç kaybeden Açık Toplum Vakfı’nın çeşitli ülkelerdeki şubeleri peşpeşe kapatılmaya başlanmıştı. 

Ani bir dönüşle Pentagon’un yörüngesine giren Soros ve vakfı tekrar sahnede. Kendi ordusunu kurmakta ısrar eden Avrupa sokakları alev alev.. Algı operasyonu o kadar başarılı ki, akaryakıt zamlarını protesto ettiğine inanan Avrupalılar polisle çatışıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ülke çapında olağanüstü hal ilan etmeye hazırlanıyor. Uçağı “arıza yaptığı için” zirveye tarifeli uçakla gitmek zorunda kalan Merkel, Bounes Aires’teki aile fotoğrafında yoktu, ama bu, “Avrupa Ordusu’ndan vazgeçtim” anlamına gelmiyor. Çünkü, Alman ekonomisini bütünüyle kontrolü altına almış olan Rothschild Ailesi Avrupa Ordusu konusunda ısrarlı. 

SOROS NEDEN YÖRÜNGE DEĞİŞTİRDİ?

Renkli devrimler organizatörü, para sihirbazı George Soros, başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton’un kampanyasına 10 milyon dolarlık bir destek verdiği için, Trump döneminde  sıkıntılar yaşamaya başlamıştı. Trump’ın başkan seçildiğinde başına gelecekleri tahmin ettiği için ürkmüş ve seçimlerin iptal edilmesi için ülkenin çeşitli eyaletlerinde mitingler, gösteriler düzenlemiş, fakat sonuç alamamıştı. Trump da, el altından organze ettiği bir kampanya ile, Soros’un terörist ilan edilmesini isteyen 75 bin imzalı bir dilekçenin Beyazsaray’a verilmesini sağlamıştı. 

Bu dilekçenin uygulamaya konulması Soros’un sonu olurdu. Kendi geleceğini kurtarmak için, Rothschild Ailesi’ni terketmeye, Pentagon’la çalışmaya razı oldu. Soros şimdilerde, Rothschild Ailesi’nin Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıdığı Macron eliyle oluşturmaya çalıştığı Avrupa Ordusu’nu “Sarı Yelekliler Ordusu”yla engelleme çabasında.

“SENİ DEĞİL, BRAD PİTT’İ SEÇERDİK”

Yılbaşından bu yana yapılan toplam yüzde 23 oranındaki akaryakıt zamlarını protesto etmek amacıyla Fransa sokaklarını ateşe veren 286 bin kişilik “Sarı Yelekliler Ordusu”, Soros’un parasıyla beslenip donatılıyor. Her sürücü, yasa gereği arabasında fosforlu sarı yelek bulundurmak zorunda olduğundan, “Sarı Yelekliler Ordusu”na ünforma bulmakta bir sıkıntı yaşanmadı. 

Soros bu konuda o kadar deneyimli ve başarılı ki, “Sarı Yelekliler Ordusu” içindeki pekçok asker, yaptığını, “demokratik bir hakkın kullanılması” olarak algılıyor. O nedenle, genç ve güzel bir Fransız kadını, elinde Macron’u istifaya davet eden oldukça argo ifadelerle yazılmış bir pankartla gazetecilere gülerek poz veriyordu. Meraklısı için, pankartta yazılanları sansürlenmiş şekliyle verelim: “Birisiyle yatmak isteseydik, seni değil, Brad Pitt’i seçerdik.”

Zavallı Macron, Avrupa Ordusu kurma görevi yüzünden şamar oğlanına döndü. Paris’teki buluşmada da Trump, “Biz olmasaydık, Almaca konuşuyor olacaktınız” demişti. Bakalım Macron, renkli devrimler üstadı Soros karşısında ne kadar dayanabilecek? Kehanetleriyle/öngörüleriyle ünlü The Economist dergisinin kapkara 2019  kapağı “Küresel barış ciddi olarak tehlikede” diyor.

03.12.2018