KIBRIS’TA RUMLARLA TÜRKLER İÇ, İÇE BARIŞ İÇİNDE YAŞAYABİLİRLER Mİ?

Abone Ol

Gerçekten Kıbrıs adasında Rumlarla, Türkler barış içinde iç içe yaşayabilir miydi? Tarih sayfalarını karıştırdığımızda karşımıza çıkan gerçekler; bunun hiçbir dönemde olmadığını, olamayacağını anlatıyor!

Adanın en azından 60 yıllık sürecine, çok değil, 1963-1974 yılları arasında yaşanan acılı yıllara bakıldığında, insanca yaşayabilmek adına verilen onca mücadeleyi, bu uğurda feda edilen nice canları, hep Kıbrıs Türk tarafı yaşamış, adada hayatta kalabilmek adına bedel ödeyen hep Kıbrıs Türk’ü olmuştur.

Yaşanan bunca tarihi gerçeğe rağmen, Rumların Türklere yaptığı katliamlar, izolasyonlar, hala devam eden ambargolar söz konusu olduğunda; Rum’la birleşme yanlısı cephenin verdiği cevap hep aynıdır: ’’O olaylar artık çoktan geride kalmıştır. Korkularla yaşayamayız, Çözüm adına bazı fedakârlıklar kaçınılmazdır’’..!

2008’den beri, müzakere masasında süren görüşmelere bakıldığında; ‘’Birleşik Kıbrıs’’ çatısı altında bir arada yaşanabilir seslerinin giderek arttığı bir süreç yaşanmaktadır. Yine de, müzakere masasından çıkacak sonuç her ne olursa olsun; bu sonucun kararını, adada yaşayan iki halk verecektir.

Ancak 2016 yılını adada çözüm yılı olarak ilan edenlere, adada yaşanan önemli gerçeklerin altını bir kez daha çizerek, Rum tarafının olası bir çözüme nasıl baktığını bir kez daha hatırlatmak gerekir!

Bilindiği üzere K.K.T.C Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Sn. Denktaş’ın onayı ve 23 Nisan 2003 tarihinde K.K.T.C Bakanlar kurulunun verdiği kararla; Rumların kuzeye, Türklerin de güneye geçmelerinin önü açılmıştı.

Ama bu tarihten sonraki döneme, GKRY bölgesinde yaşanan aşağıdaki olaylara baktığımızda; iki ayrı halkın aynı bölgede bir arada yaşabilmesi pek mümkün görünmemektedir…

GKRY’de yaşayan Rumların büyük bir çoğunluğunun, Türklerle bir arada yaşamak istemediği, Annan Planı referandumunda bu ortak yaşama hayır diyen %75’lik bir nüfusun hala değişmediği, özellikle ‘Rum Gençlerinin’ bu yaşam biçimine karşı çıktığı yapılan güncel anketlerin sonuçlarıyla da teyit edilmiştir.

Şimdi 23 Nisan 2003 tarihinden günümüze; Kıbrıs Türklerinin, Rum tarafında yaşadığı ferdi pek çok olumsuzlukları bu konunun dışında tutarak, bütün toplumu ilgilendiren olaylardan öne çıkanları sıralayalım:

. Rum tarafında çalışan Türk işçilerinin sosyal hakları ve maaşlarının zamanında ödenmesi konusunda Rumlar çok büyük zorluklar çıkarmaktadır.

. K.K.T.C deki okullarımızda tarih kitaplarından milli tarihimizin büyük bir bölümü, Rumların yaptığı katliamlar çıkarılırken; Rumların tarih kitaplarında, K.K.T.C’nin bir ilçesi olan Girne’deki tarihi eser niteliği taşıyan kaleye ilişkin ‘’Girne Kalesine Yunan bayrağı (Rum bayrağı da değil!) dikeceğiz‘’ ifadesi gibi benzer ifadeler yer almakta, Rum okullarında, Rum çocuklarına bu tür ayrılıkçı fikirler aşılanmaya devam etmektedir…

. Rum yönetimi; sınırlarında yaşayan kadın, erkek bütün yetişkinlerine silah dağıtmıştır. Bu halk milislerine Rum tarafına geçen, ya da orada çalışan Türkleri tutuklama yetkisi verilmesi dahi gündeme getirilebilmiştir!

. Rum Milli Muhafız ordusunda 20.000 Yunan kökenli profesyonel asker, Yunan Silahlı Kuvvetlerinden gönderilmiş subayların olduğu bilinmektedir.

. Rum yönetimi her geçen yıl biraz daha silahlanmakta, ateş gücü ve menzili yüksek silahlar almaktadır. Bu silahların büyük bir kısmı Rus ve Fransız yapısı olup, bu silahlanmanın kimi karşı yapıldığı bellidir…

. Rum pasaportlarında Rumlar için ‘’Rum‘’, Türkler için ‘’Kıbrıslı‘’ ifadeleri yer almaktadır! Rumlar; Türkleri bırakınız ayrı bir millet, ya da halk; toplum olarak bile görmemekte Türklere Müslüman azınlık muamelesi yapmaktadır.(Biz Kıbrıslıyız diyen teslimiyetçiler Rum’ların kurmuş olduğu bu tuzağı artık anlamalıdırlar!)

. Kıbrıs Türk Halkının kültürel ve sportif yönde uluslararası etkinliklere katılması dahi Rum’larca engellenmeye devam edilmektedir..

. Kıbrıs Türk çiftçisinin ürettiği, adanın simgesi Hellim peyniri için K.K.T.C makamlarının yapmış olduğu tescil başvurusunda dahi Rumlar, ortalığı ayağa kaldırabilmişlerdir. Rum tarafının Kıbrıs Türk Halkına uygulamış olduğu türlü ekonomik, siyasi ambargo yıllardan beri aynen devam etmektedir.

. Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yapılan tüm ekonomik yardımlar, Rum merkez bankasında bloke edilmekte; bu cumhuriyetin ortağı olduğu 1960 anlaşmaları ile halen geçerli olan kurucu ortak Türk tarafının hakkı olan yardım parası, Rum’lar tarafından gasp edilmeye devam edilmektedir.

. Son dönemde adanın çevresinde tespit edilen petrol ve doğal gaz yataklarının işletilmesi konusunda, GKRY’nin tek taraflı sözleşmeler yapması, Kıbrıs Türk Halkının bu doğal zenginliklerden kaynaklanan hakkının göz ardı edilmesi, Rumların hangi niyeti taşıdıklarının en çarpıcı kanıtıdır..!

En nihayetinde, GKRY’nin başına kim seçilirse seçilsin; hedefinin, milli lider olarak kabul ettikleri Makarios’un ideali olduğunu ifade etmiştir. Bu hedef; adanın eninde sonunda Yunanistan’a ilhak edilmesidir, yani Enosistir!

Bu arada adanın Kuzeyine geçen Rum vatandaşlarına, bugüne değin Kıbrıs Türk’ü tarafından yapılmış en ufak bir taciz dahi olmamıştır.

Yukarıda sıraladığım bu gerçeklere bakıldığında; hele, hele GKRY Başkanı Bay Anastasiadis’in öncelikli hedefinin adayı Türkiye’nin garantörlüğünden, Türk Askerinin varlığından kurtarmak olduğunu açıklaması ortada dururken;

Çözüme giden yolda ortaya çıkan/çıkacak olan hususlar, Kıbrıs Türk Halkının aleyhine olduğunu, olacağını işaret ediyorsa; adada Birleşik Kıbrıs çatısı altında yaşamayı hedefleyen bir çözüm sağlanabilir mi? Gerçekten de Rum’larla, Türkler bir arada yaşayabilir mi?

O gün geldiğinde, Rumların, Türk’lere 2’nci sınıf insan muamelesi yapmak istemesi önlenebilecek midir? Tarih sayfaları Rumların bu haksızlıklarını anlatan sayısız örneklerle dolu değil midir?

Sözün kısası; Kıbrıs adasında önümüzdeki dönem dili, dini, ırkı, örfü ve âdeti birbirine benzemeyen iki halkı tek millet, tek devlet, tek egemenlik çatısı altında yaşatmak için anlaşma metni hazırlanmaktadır.

Tarihi gerçekleri yok sayarak, tarihi yeniden yapmanın gayreti içerisinde olanlar, bunun olamayacağını, yaşanan gerçekleri hatırlayarak, görerek anlamalıdırlar.

Adada hiçbir zaman değişmeyecek tek bir gerçek vardır. O da Mücahit Kıbrıs Türk Halkının 1878’den beri adada vermiş olduğu var oluş mücadelesinin hiçbir döneminde; ne İngiliz’e, ne de Rum’a diz çökmemesi, Yüce Türk Milletinin Kıbrıs Milli Davamıza sahip çıkması, bu uğurda her türlü fedakârlığı yapmış olmasıdır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım gerçeklerin göz ardı edildiği/edilebileceği bir Kıbrıs çözümü açı(lımı)klaması; gerçekçi ve kalıcı olabilir mi?

Adada yaşayan halkların tarihi geçmişine bakıldığında; Kıbrıs’ta Rumlarla, Türkler; İç, İçe Barış İçinde Yaşayabilir mi?

Unutulmasın ki; ‘’Tarih, en adil yargıçtır’’

An gelecek; önünde sonunda, KKTC’de Rum’larla bir arada yaşanabileceğinin metnini yazanlar değil;

Kıbrıs’ta kanı ve canı pahasına mücadele ederek, şanlı tarihimize pırıl, pırıl bir Türk devletinin; ‘’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin‘’ adını yazanlar haklı çıkacak, bağımsız K.K.T.C sonsuza kadar yaşayacaktır.