AMA BARIŞIN GÜVERCİNİ TEK KANATLA UÇAMAZ Kİ..!
‘’O gece Kıbrıs’ta, ‘Barış ve Yeniden Birleşme için İki Toplumlu Büyük Konser’ adıyla bir etkinlik düzenleyerek, barışa seslendiler… Ama en önemli şeyi göz ardı ettiler! Çünkü ‘Barışın Güvercini hala tek kanatlı…’’
Tarih: 18 Eylül 2015
Yer: K.K.T.C Devleti ile Güney Kıbrıs Rum kesimini ayıran ara bölgenin Lefkoşa kesiminde bir koser düzenlenmiş… Yerİ; Ledra Palas geçiş kapısının hemen dibi, Çetinkaya Spor Kulübünün futbol sahası…
İşte o gece burada iki barış güvercini sahne aldı! Zülfü Livaneli ve Yunanlı şarkıcı Maria Faranduri…
Sayın Livaneli şarkıcı ve politik kimliği ile herkesçe bilinir. Aynı zamanda da UNESCO’nun iyi niyet elçisidir. Belli ki o gece, Kuzey ve Güney Kıbrıs bir an önce birleşsin, adanın tamamında dostluk, kardeşlik türküleri söylensin, sirtakiler oynansın amacıyla çıkmıştı sahneye..!
Maria Faranduri de; Bay Livane’linin büyük dostu Yunan’lı şarkıcı Teodorakis’in yakın arkadaşı olur. Genelde onun bestelerini yorumlayan, 1989-1993 yıllarında Yunanistan’da milletvekilliği yapmış politikacı ve şarkıcıdır. Barış adına yazılmış şarkıları iyi kullanır…
İşte, adanın BG kontrolündeki ara bölgesinde o gece verilen bu konserle ilgili olarak, yazılı basınımızın birinde bakınız neler yazılmış?
"Kıbrıs’ta,‘Güney’i ve Kuzey’i ayıran ara bölge’de ilk kez bir konser veriliyordu’’ ’74 Barış Harekâtı’ndan’ bu yana!... Konserden öte birlikte yaşama provasıydı sanki… Yıllar boyu birbirini boğazlamış, birbirini kesmiş ve dünyaya ‘’Kıbrıs Meselesi’’ sunmaktan yorgun düşmüş Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, siyasetten ve müzakerelerden öte muhteşem bir gerekçeyle ‘’barış’’ için yan, yana geliyordu… Hem de romantik manada değil, dokunarak, hissederek, yan yana durarak ve yoğun biçimde bir arada yaşamayı arzulayarak… Binlerce barışsever, binlerce müziksever, binlerce şiirsever ve tabii ki, binlerce Livaneli-Faranduri hayranı; ‘’Barış ve Yeniden Birleşme’’ diye haykırıyordu o gece…’’ , ‘’ 40 yıl önce top koşturulan, uçurtma uçurulan Rumca ve Türkçenin harman olduğu ve sonra (74 itibariyle) 40 yıl boyunca her şeyin kesintiye uğradığı, sadece in ve cinin top oynadığı (!) Çetinkaya futbol sahasında, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar iç içe… Güle oynaya… Bir zamanlar birbirine yan gözle bakan, boğazlayan da var; onların çocukları da torunları da…’’
Öncelikle şu önemli hususun altını kalın çizgilerle çizmek gerekirse; 50’li yıllardan bugüne adada devam eden anlaşmazlık ortamının sonlanmasını, yaşanan onca acılı yıllardan sonra Kıbrıs’ta kalıcı bir çözümü, barış ortamını kim istemez ki? Ama bir şartla! Barışın simgesi olan ‘Barış Güvercini’; çift kanatlı olmalıdır, tek kanatlı değil! Ara bölgede o gece düzenlenen ‘Barış’ konserini yukarıda tırnak içindeki ifadelerle anlatana, aynı düşünceyi paylaşanlara; aşağıdaki tarihi gerçekleri hatırlatmak isterim:
Kıbrıs adasında barış, 1974 yılında adaya çıkan Türk askeri tarafından bozulmamıştır. Tam tersine barış, adaya 1974 yılında gelmiştir. O günden beri her iki toplum Kıbrıs’ta barış içinde yaşamaktadır.
Tarihi gerçekler, adada barışın 1974’te değil; 1963 yılında Rumlar tarafından bozulduğunu yazar. Hem de bir gecede 103 Türk köyünün Rumlar tarafından yakılıp, yıkılması, binlerce Kıbrıs Türk’ünün göç yollarına düşmesiyle… (Bk. Tarihten Gelen Çığlık-Derin Yayınları)
Gelelim bu konseri anlatan diğer satırlara: ‘’O gece 20:30 da başlayan bu konsere, K.K.T.C’den ve Güneyden öbek, öbek coşkulu bir kalabalık gelmiştir. Neredeyse beş bin kişi…’’
Ama benim her karışını bildiğim o bölgedeki futbol sahasına toplasanız iki bin kişi zor sığar! O konsere kimlerin geldiği de malumdur…
Değerli okur;
Kıbrıs’ta barışa odaklı türlü etkinlikler düzenlenmektedir… Bu konser de bunlardan birisidir. O geceyi anlatan yazıda, bu konser öncesi Zülfü Livane’linin, K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’ya yapmış olduğu nezaket ziyaretinde iletmiş olduğu aşağıdaki temennisi de çok ilgi ve dikkat çekicidir!
‘’Bak Başkan,’’ ‘’Cumhurbaşkanları gelir geçer ama bu sorunu çözen tarihe geçer…’’
Evet, Kıbrıs’ta adil, hukuki gerekçeleri sağlam, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal kazanımlarını göz ardı etmeyen, Türkiye’nin garantörlüğünü sulandırmayan bir çözüm mutabakatını sağlayarak imzalayan siyasetçi, görüşmeci, ya da cumhurbaşkanı… Kim olursa olsun tarihe geçecektir.
Ya da tam aksine Rumlar ne istediyse veren, Kıbrıs Türk Halkının adada ki varlığını azınlık statüsüne indiren, tek devlet, tek kimlik, tek egemenliğe evet diyen, Türkiye’nin adada ki garantörlüğünün olmadığı bir anlaşmayı imzalayan da tarihe geçecektir..!
Ama bir farkla! Birisinin adı tarihimizin unutmaz hafızasına altın harflerle yazılacak; diğeri ise hatırlandıkça on binlerce kişinin ahını alacaktır…
Ve… O geceyi anlatan yazının sonu şöyle bitmektedir: ‘’Vedalaşırlar sahneden, Livaneli Kuzey’e oteline, Faranduri Güney’deki oteline geçer… Derler ki mevzuat gereğidir! Faranduri, geçemez gümrükten!’’
Benim yazımın sonu da cevap olsun o yazıya ve yazanına:
Ara bölgede düzenlenen o konserin kuzeyinde bir devlet vardır, adı K.K.T.C. Bu devletin de kendi yasalarına uygun bir gümrük mevzuatı vardır, kim olursa olsun elini kolunu sallayarak geçilmez o sınırdan. Ve unutulmasın ki, nostaljiyi anlatan cümleler, daima tarihi gerçeklere toslar. Bilseydin, Çetinkaya futbol sahasının hemen dibindeki ‘’Yiğitler Burcu’nda’ neler yaşandığını? Neden oraya Yiğitler Burcu dendiğini?
Düşünebilseydin; Ledra Palas gümrük kapısından geçer geçmez, Rum kesimine giden yolun açıldığı meydanda, Markos Dragos isimli bir E.O.K.A’cının elinde pimi çekili bir el bombasını Türk kesimine atmaya hazır heykelinin neden hala orada durduğunu? Güney Rum kesiminin sınırlarında; ‘en iyi Türk ölü Türk’tür yazılarının neden bulunduğunu,
O gece; konserde olduğunu belirttiğin K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’ya sorabilseydin, muhatabı olan Rum kesimi lideri Anastasiadis’in neden orada olmadığını?
1974 yılından beri adanın kuzeyinde yaşayan; evi, toprağı olan… 41 yıl önce orada doğan, burası benim vatanım diyen, Türkiye’den gelerek adanın kuzeyine yerleşen Türkiyeli vatandaşlarımızın O gece Ledra Palas kapısından geçerek, neden o barış konserine gidemediğini, orada bulunan ‘Rum Milletvekillerine de’ sorup; yanıt arasaydın keşke…
Barışa kanat çırpan taraf sadece Türkiye ve Kıbrıs Türk Tarafı olduğu sürece barış güvercininin kanadı bir eksik olacaktır.
Unutma usta! ‘Barış güvercini’, tek kanatla uçamaz ki…