42 yıl önce 15 Temmuz 1974’te Yunanistan, bilindiği gibi eli kanlı Papaz Makarios’u darbe ile indirip yerine Türk düşmanı, azılı katil Sampson’u Cumhurbaşkanı ilan etmiş ve artık sıra Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasına gelmişti. 

TC bu oldu bittiyi kabul edemezdi. Nitekim bilindiği gibi süratle müdahale kararı alındı ve bu karanlık oyun bozuldu. 

Türk Ordusu kısa sürede Kıbrıs’ta muhteşem bir ZAFER kazandı. Yunanistan’ın, haklı ve güçlü Türkiye karşısında yapabilecek pek bir şeyi yoktu. Sadece seyretti. Ada’yı tümü ile kontrol altına alması işten bile değildi. Ancak ABD ve AB’nin baskısı ile harekât durduruldu. 

Cumhuriyetin 50nci yılında imkanları oldukça kısıtlı olan Türk Ordusu’nun kazandığı bu muhteşem ZAFER’in ardından bugüne kadar ne yazık ki TC Hükümetlerince, ne savaşın sonlandırılmasında ne de savaş sonrası düzenlemelerde beklenen sonuçların alındığı söylenemez. 

Savaştan hemen sonra elimizin en güçlü olduğu dönemde; Yunanistan’ın masaya oturtulamadığı, daha sonra da Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (GKRY) AB’ne girmesine mani olunamadığı, Rumların Kıbrıs’ın yönetimini tekrar ele geçirerek Kıbrıslı soydaşlarımıza sadece azınlık statüsü verilmesi ve tekrar Kuzey’e göç etme ve toprak ve mal mülk tahsisi taleplerinin önlenemediği konu ile ilgili herkes tarafından bilinmektedir. 

Sanki savaşın galibi Rumlarmış gibi bitmez tükenmez talepler karşısında hep savunmada kaldık. 

2004 yılında Kıbrıslı soydaşlarımızın ağır baskılar altında Annan Planına evet demelerine TC yeşil ışık yakmış, Allah’tan Rumlar planı reddetmişti. Plan kabul edilmedi ama Rumlar bizim Annan Planı ile vermeye razı olduğumuzdan daha fazlasını istemeye başladılar. 

Şu anda Ada’nın %40’ına yakını KKTC toprağıdır. Rumlar bu toprakların 1/3 ünden fazlasına tekabül eden, stratejik anlamda ve tarım açısından en değerli kısımlarını talep etmektedirler. 

Kıbrıslı Rumlar, hala Kıbrıs’ın yönetimini ele geçirip uygun zemin ve zamanda Enosis’i gerçekleştirme peşindedirler. 

1974 yılına kadar soydaşlarımıza verdikleri her türlü zararı ve savaş suçlusu oldukları gerçeğini bir tarafa bırakıp akıl almaz tazminat talep etmektedirler. 

1963’te fiilen sona ermesine rağmen Kıbrıs Cumhuriyetini sahiplenen GKRY; KKTC’nin varlığını ve bugüne kadar ki tüm icraatlarını tanımayı reddederek KKTC’nin yaptığı kanun ve kararları, her türlü antlaşmaları ve yapılan iş ve işlemleri yok kabul ettirmeye çalışmaktadır. 

Uluslararası hukuka göre Kıbrıslı soydaşlarımızın da ortak olmaları gereken Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarını asla paylaşmaya yanaşmamaktadır. 

Hep Rumlar konuşuyor, talep üzerine yeni talepler gündeme getiriliyor. Detayları sayfalar alan bu taleplere bakılınca zannedersiniz ZAFER’i Rumlar kazanmış. Ve biz de savaş suçlusu mağlupların suskunluğu modunda gibiyiz. 

Görüşmeleri yürüten KKTC’nin eski Cumhurbaşkanı Rumların toprak taleplerine “Verilecek bir karış toprağımız yoktur” cevabı yerine “Toprak konusu en son konuşulmalıdır” demişti. Yeni Cumhurbaşkanımız da TC’ne, Londra ve Zürih Antlaşmaları ile tanınan garantiler için, “Tabular da görüşülebilir” diye garantilerden vazgeçme sinyalleri vermişti.

Kıbrıs’ta tepki çeken bu açıklamalara Türkiye’de yeterli tepki gösterildiğini ifade edebilir miyiz? 

Geçenlerde GKRY Lideri Anastasiades, Güzelyurt iade edilmeden barışın yapılamayacağını buyurmuş, KKTC Başbakanı Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN’den de gerekli cevabı da almış. 

Ben bu sütundan Sayın Başbakanın geçmiş Ramazan Bayramını yürekten kutlar, kahraman ve yiğit şehit kanları ile sulanan bu mübarek toprakların peşkeş çekilemeyeceği konusundaki açık ve net tavrı ve duruşu için en kalbi teşekkürlerimi sunarım. Ve hepinizi Sayın Başbakan’ı telefonla, faksla, diğer iletişim kanalları ile desteklemeye davet ediyorum. 

Vakit varken Kıbrıs’a sahip çıkalım. 

Değerli okurlarım, 

Geçmiş bayramınızı candan kutlar, sağlık, mutluluk ve barış içinde nice bayramlar dilerim. 

KKTC Başbakanlık 

Tel: 0392 228 31 41

Faks: 0392 227 52 81

e-posta: [email protected]


Başbakan Özgürgün: “Güzelyurt KKTC’nin Bir İlçesi... İadesi Asla Söz Konusu Değil”

“Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs sorunun çözümüne ilişkin yarım asırdır sürdürülen müzakere sürecinde, sonuca yönelik olumlu yol alınamamasının ve adada bir çözüme ulaşılamamasının önündeki tek engelin Rum tarafı olduğunu çok iyi bilmektedir.

Bu nedenle, ondan önceki Rum liderler gibi Anastasiades de Kıbrıs sorununun çözüm niyeti taşımadığını her fırsatta ve ısrarla anlatma gayretinden vazgeçmelidir.

2016 yılının adada çözüm yılı olduğunu öngören açıklamalarını sıkça dillendiren Anastasiades’in, sözde Güzelyurt Belediye Başkanı ve heyetini kabulünde yaptığı konuşmasında, “Güzelyurt iade edilmezse çözüm olmaz” şeklindeki sözleri, adada çözüm istemediğini bir kez daha kanıtlamaktadır.

1974 yılından bu yana, adada barışın ve huzurun teminatı olan Türk askerinin adadan çekilmesini, yıllarca bu toprakları vatan bilen Türkiye’den gelen vatandaşlarımızın geri dönmesini, Karpaz’ın önemli bölümünün, Maraş’ın tümünün, Güney Mesarya köylerinin, şimdi de Güzelyurt’un iadesini çözümün anahtarı gören böylesi bir zihniyetle, BM parametrelerinde, adada adil, kalıcı yaşayabilir bir anlaşma hayalden öte olamaz.

42 yıldan bu yana Güzelyurt’un Kıbrıs Türkü’nün alın teri ile hayat verdiği vatan toprağı olduğunu, 1974 yılından günümüze halkımızın refahı, mutluluğu ve yaşam kalitesi adına, bölgeye yapılan yatırımların sadece KKTC hükümetlerinin irade ve kararları çerçevesinde olduğunu ve bundan sonra da artarak sürdürüleceğini Rum lideri de, gönlünü hoş tuttuğu hayali belediye başkanı da iyi bilmelidir.

KKTC hükümeti olarak Rum lideri Anastasiades’e bir kez daha Güzelyurt’un KKTC’nin bir ilçesi olduğunu, iadesinin asla söz konusu olmadığını hatırlatır, iadesine ya da bölgeye yapılacak yatırımların durdurulmasına ilişkin komik taleplerinin sebebinin korunamadığı kavurucu Temmuz sıcaklarından kaynaklandığına inanmak isteriz.”

Kaynak: kktcbasbakanlik.org