Kurtuluş Savaşı Zaferiyle vatanın bağımsızlığını ve Türk Milletinin namus  ve şerefini teminat altına alan Türk Ordusu, Kıbrıs Barış Harekatına kadar (Mehmetçiklerimizin kahramanlık destanıyla örülü  Kore savaşı hariç) 50 yıldır savaşa girmemişti.  Türkiye, Osmanlı’nın terkettiği topraklarda yaşayan soydaşlarımızın hak ve menfaatlerini, Atatürk’ün  “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibine bağlı olarak komşularıyla iyi ve dostane ilişkiler çerçevesinde yürüttüğü dış politikasına rağmen, megalo İdea hedefleri  doğrultusunda  sinsi yayılma faaliyetleri yürüten Yunanistan’ın desteklediği, Kıbrıs Rumları  Türklere tedhiş ve terör eylemleriyle  katliamlar yapmaktaydı.

Rumlara ait silahlı gruplarca 1963'ten itibaren gerçekleştirilen saldırılar sonucu Kıbrıs Türkleri, ülke yönetiminden baskı ve zulümle uzaklaştırıldı. Adayı Yunanistan'a bağlama hedefine ulaşmak isteyen Rumların yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 1963-1974 yılları arasında artarak devam etti.  EOKA-B liderlerinden Nikos Sampson, Yunanistan'da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle gerçekleştirdiği darbeyle 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi. (1)

Darbenin ardından Türkiye, garantör devletler olan İngiltere ve Yunanistan ile barışçıl bir çözüm arayışına olumlu cavap alamamıştı. Kıbrıs Türklerinin uğradığı zulmü ortadan kaldırmak, adada akan kanı durdurmak, can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, 20 Temmuz 1974’te başalttığı “BARIŞ HAREKATIYLA”  bugüne kadar devam eden statüyü kurmuş, hak, hukuk ve adaleti sağlamıştır.

Bu vesileyle tüm şehitlerimizi ve dönemin Başbakanı Bülent ECEVİT’i rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimizi saygıyla selamlıyorum...

45 yıl önce Bülent ECEVİT’in Başbakanlığı döneminde gerçekleştirilen bu harekat, günümüzde Doğu Akdeniz hidrokarbon yataklarının paylaşılması konusunda Kıbrıs Türkleri ve Türkiye Cumhuriyeti  için yeni  fırsatların kapısını aralamıştır.  Doğu Akdeniz’in jeopolitik  ve  jeostratejik  açıdan  en  önemli  adası  Kıbrıstır.

DOĞU AKDENİZ’İN STRATEJİK AÇIDAN ÖNEMİ:

Akdeniz;  Kıbrıs,  Sicilya,  Malta  Adalarına,  Doğu  Akdeniz  ile  Hint Okyanusu’nu  birleştiren  Süveyş  Kanalı’na  sahip  olması  ve  dünya petrolünün yarıdan fazlasını ihtiva eden Ortadoğu ve komşu bölgelerini kontrol  altında  tutması  nedeni  ile hem  bu  bölgede bulunan  devletlerin, hem de diğerlerinin ilgisini çekmektedir. Doğu Akdeniz ise, genel coğrafi konumu itibariyle Dünya’nın doğusu ile batısını birbirine bağlayan ticaret yolu üzerinde  bulunmaktadır. Doğu  Akdeniz,  Türkiye  ve  Suriye üzerinden  Mezopotamya  ve  Yakındoğu’ya,  Süveyş  Kanalı  ile  de  Arap Yarımadası’na ve Basra Körfezi’ne ulaşmaktadır. Kıyısı olan devletler ile Avrupa, Güneydoğu Asya ve Afrika ülkelerine yapılan deniz ticaretinin düğüm noktası olan Doğu Akdeniz’in önemi, Süveyş Kanalı’nın açılması sayesinde  Avrupa-Uzakdoğu  hattı,  Ümit  Burnu’ndan  geçen  yola  göre 7.000 deniz mili kısalmış olmasıyla daha da artırmıştır. (2)

Ortadoğu’da  hâkimiyet  kurma ddiasında  olan  devletler  için Kıbrıs  Adası,  Ortadoğu’ya  giriş anahtarıdır. (3)  Asya-Avrupa-Afrika  hatta  Asya-Pasifik  bölgesinde  etkin  olmak  isteyen  güçler,  öncelikle  bu  hedeflerine ulaşmak için Doğu Akdeniz Havzası’na hâkim olma ve bu alanı kontrol altında bulundurma ihtiyacını hissetmiştir.(4)

Uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye’nin sadece Mısır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Suriye ile değil, Libya, İsrail ve hatta Lübnan ile de karşılıklı kıyıları bulunmaktadır.  Türkiye bu devletlerle de deniz yetki alanı paylaşımı antlaşmaları akdedebilme hakkına sahiptir. (5)

Küresel Güçlerin desteğini alan Rum-Yunan ikilisi, Türkiye’nin önünü kesmek için, diğer ülkelerle ikili anlaşmalar yapmakta ve alenen tehditler savurmaktadır. Avrupa Birliği Türkiye’nin Doğu Akdenizdeki sondaj faaliyetlerinin yasadışı olduğunu iddia ederek, bir takım yaptırım kararları alması kabul edilemez... Bir yandan Rusya’dan alınan S400 füzeleri nedeniyle ABD ile yaşanan kriz ve F35 projesinden dışlanması kararları yanında AB’nin Rum-Yunan yanlısı kararı  bizi ister istemez Batı Blokundan uzaklaştırıp, Rusya-İran eksenine yalaştırdığının farkındalarmı acaba? Nerede kaldı NATO müttefikliği, nerede kaldı stratejik ortaklık ve dostluk!!!

Anlaşılan dünyada yeni bir düzenin alt yapısı dizayn edilmekte ve durduğumuz noktalar onların menfaatleriyle örtüşmüyor...  Haliyle önce can diyeceğiz ve kendi hak ve menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu yapacağız...

 

K  A  Y  N  A  K.........:

(1)   www.hurriyet.com.tr

(2)    (http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/ Dr. Cihat YAYCI)

(3)    (Kaya, Uluslararası Deniz Hukuku, 1.)

(4)    (http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/ Dr. Cihat YAYCI)

(5)    (http://www.bilgesam.org/incele/634/-dogu-akdeniz   Dr. Cihat YAYCI)