Rum-Yunan ikilisinin 1963, 1967 ve 1974’de Kıbrıs’ı illegal bir şekilde ilhak girişimleri Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye tarafından engellenmişti.  Tarihten ders almayan Yunanistan,  1974’te Sampson darbesiyle Kıbrıs’ı oldu bittiye getirmek isterken Türk askerinin tokadıyla evdeki bulgurdan da olup, iki kesimli ve iki devletli yeni bir düzen fiili olarak tesis edilmiştir.

Batı’nın da desteğiyle sürekli  “hiç bir şey vermeden almaya” alışan Yunanistan, sanki haklı bir zafer kazanmış gibi taleplerinden hiç geri adım atmazken, sürekli Türkiye’yi taviz vermeye zorlamaktadır.

Gelmiş geçmiş tüm Türk Hükümetleri Yunan-Rum oyunlarına karşı Kıbrıs Türkü’nün aleyhine olabilecek hiç bir yanlışa alet olamamıştır. AKP hükümetinin ilk yıllarında Denktaş karşıtı politikaları ve “yes be annem” sloganıyla Annan planına evet diyen Kıbrıs Türklerini, bu büyük hatadan, hep daha fazlasını isteyen Rumların “hayır” diyen inadı kurtarmıştır.

Şimdi çözüm umuduyla İsviçre’de yeniden müzakere masasına oturuldu. Rum-Yunan ikilisinin kafalarında kırk tilki dolaştığından buradan da bir çözümün çıkması sadece ve sadece Türkiye ve KKTC tarafının vereceği hayati tavizlerle mümkün olabilecektir. Çözüme yaklaşılamadığını belirten  E.Büyükelçi Tugay ULUÇEVİK’in yazısında belirttiği sebeplere gelince;

Birincisi, Rum – Yunan ittifakı Kıbrıs için “enosis” emelinden ve hayalinden vazgeçememiştir.

İkincisi, Kıbrıs Rum kamuoyu ve özellikle genç kuşak bu vakte kadar siyasetçiler tarafından Ada’da “iki kesimli federal” çözümü kabul yönünde beslenmemiş, teşvik edilmemiştir. Rum liderler, Makarios’un 1977’de Denktaş’la Kıbrıs sorununun çözümü için “federasyon” şekli üzerinde mutabakata varmış olmasını dahi eleştiren demeçler vermişlerdir. Hristofyas çeşitli vesilelerle “federasyon formülü Makarios’un verdiği acı bir tavizdir” sözünü tekrarlamıştır. Anastasiadis de bir konuşmasında, müzakerelerin “iki kesimli ve iki toplumlu federasyon” hedefini “ıstırap veren bir uzlaşı” olarak nitelemiştir.

Üçüncüsü, Rum tarafı ve Yunanistan, ortak pozisyonlarını, çözüm için 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmalarının kaldırılması ve Ada’nın Türk askerî varlığından tamamen arındırılması ön şartlarında kilitlemişlerdir.

Bugüne kadar gerek AB gerekse BM Güvenlik Konseyinin Rum-Yunan tezlerini destekler mahiyettte davranması da Kıbrıs sorununun gerçekçi, adil ve kalıcı çözümünü imkansız hale getiren diğer önemli bir faktör olmuştur.

Rum-Yunan ikilisi ile BM, ABD, İngiltere  iki kesimliliği, garanti anlaşmalarını, Türk askeri varlığını ortadan kaldıran, KKTC’den toprak isteyen, Türk göçmenleri adadan geri gönderen bir çözüm istiyor. Şehit kanlarıyla elde edilen bu haklardan vazgeçmek, Kıbrıs Türkleri  için göz göre göre intihar olacaktır.

Geçmişte yaşanan tecrübeyle de sabit olduğu gibi, Türkiye’nin fiili garantisinin olmadığı bir çözüm, çözüm değil adeta ölümdür...

Toprak, harita ve garantiler tüm diğer konularda anlaşma sağlandıktan sonra görüşülmesi gerekirken Tek yanlı olarak  %7 toprak tavizi verilerek, %29.2’ye inilmesi hatadır.

Rum tarafı, KKTC topraklarını %28.5’a indirmeyi, Güzelyurt’u, KKTC sahil şeridini azaltmayı, 95-100.000 Rum’un Kuzeye dönmesini talep ederken, Türk tarafı ise “garanti ve güvenlik dışında tüm başlıklarda anlaştık diyebilmektedir!!!

Taviz kopardıkça diğer konulara geçecek olan Rumlar, garantörlük ve toprak konusunda istediğini aldıktan sonra asla eşitliği kabul etmeyecekler ve görüşmeler yine tıkanacaktır.

Garantörlüğün, iki kesimli eşit egemenliğin olmadığı, halkı yeniden göçmen yapacak bir çözüm kabul edilemez. Osmanlı zamanında Girit adası benzer oyunlarla elimizen kayıp gitmişti. Kıbrıs Türkleri de aynı kaderi yaşamamalıdır.

Eğer Rum-Yunan ikilisi ayak oyunlarına devam ediyorsa, KKTC ve Türkiye tarafından federal çözümün mümkün olmadığı ilan edilerek, BM'den Kosova modelinin uygulanması talep edilmeli ve KKTC'nin tanınması için mücadele edilmelidir.