20 Temmuz Pazartesi günü koronavirüs gölgesinde Kıbrıs Barış Harekatı’nın 46’ncı yılını tahditli törenlerle kutluyoruz.

Malumları Muhteşem Kurtuluş Savaşı’ndan elli yıl sonra Kıbrıs’ta kazanılan bu zafer, bütün dünyaya 21’nci yüzyılın büyük ve güçlü Türkiyesinin adeta takdimi gibiydi. Ve ayrıca Kıbrıs Barış Harekatı, dünyada modern anlamda icra edilen müşterek harekatların üçüncüsü idi.

İlki İngiliz ve Fransızların Gelibolu Yarımadası’na çıkışları, ikincisi de 2’nci Dünya Harbi’nin Normandiya çıkarmasıdır. Gelibolu’da İngiliz ve Fransızlar, Normandiya’da da müttefikler dünyanın o tarihlerdeki en güçlü orduları idi. 

Gelibolu’da İngiliz ve Fransızlar başarılı olamamışlardı.

Normandiya’da 1500 tank, binlerce gemi ve on binlerce uçağın desteklediği 30 bini havadan inen 150 bin kişilik bir ordu, ki bu ordu savunan Almanların 20 katı idi, ilk hedeflerini ancak bir ayda ele geçirebilmişti. 

Kıbrıs da Normandiya sahilleri gibi savunuluyordu ve Rumların sayısal üstünlüğü yanında manevra ve ateş gücü bakımından da ezici bir üstünlüğü vardı. Ve adanın her yanı tahkim de edilmişti.

Böylesine savunulan bir adaya biz toplarımızı, tanklarımızı, ağır silahlarımızı bırakarak sayılı mühimmatla çıkabilmiştik. Zira yeterli gemimiz, uçağımız, helikopterimiz hatta paraşütümüz bile yoktu. 

Özetle bütün bunlar göz önüne alındığında kazanılan zafer aslında bir mucize gibiydi. Ve bu mucizeyi gerçekleştiren hususlar bu yetersizlikler yanındaki diğer özelliklerimizdi. 

Rumlar da bu yetersizlikleri bildiklerinden adaya çıkamayacağımızı sanıyorlardı. TSK beklenmeyen yer ve zamanda adaya çıkarak gerçek anlamda bir baskın tesiri elde etmişti. 

TSK’nin eğitim seviyesi çok yüksekti, müşterek harekatın bütün zorlukları kolayca çözülmüş, Mehmetçiklerin ovadan 1000 m’ye ulaşan Beşparmak Dağları’na cehennem ateşi altında ve Temmuz sıcağında çıkışları Rumları bile şaşırtmıştı.

Ve tabii Kahraman Kıbrıslı soydaşlarımızın varlığı ve TSK’ni destekleyen taktik, teknik ve lojistik faaliyetleri de başarının önemli nedenleri arasında idi. 

Değerli okurlarım, bütün bunların yanında TSK’nin morali olarak ifade ettiğimiz iş yapma yeteneği, vatan sevgisi ve TC’ne inançları, inanınız, o cehennem ateşi altında, Temmuz sıcağında en üst düzeydeydi. 

20 Temmuz’u 21 Temmuz’a bağlayan ilk gece çaresizdik. Tankımız, topumuz, ağır silahımız yoktu ve her yerde Rum taarruzları da başlamıştı. Uçaklarımızın da o tarihte gece görüş kabiliyeti olmadığından hava desteği yapılamıyordu. Rumların, Türkiye ile irtibatı sağlayan cihazı tahripleri ile Anavatanla irtibat da kesilmiş, Boğaz’da panik başlamıştı. 

Ve o ara subaylar birbirine “2’nci Ordu, Akdeniz’de Kıbrıs’a köprü olacak, 3’üncü Ordu bu köprüden Kıbrıs’a gelecek” diye Genelkurmay Başkanı’nın yeni emrini bildiriyorlardı. Ama böyle bir emir yoktu, olsa bile irtibat yoktu, Kıbrıs’a gelemezdi. 

Bu, can pazarında bu güven duygusu, adeta bütün askerleri “Dev” yapan bir iksir gibiydi.

Bunun gibi yaralanan Mehmetçikler de askeri sağlık zinciri içinde sağlıklarına kavuşacaklarına gerçekten inanmışlardı. Zira askeri hastanede bir baştabibin yaralı bir askerle “Yavrum, buraya üç parça halinde bile gelsen, biz seni sağlığına kavuştururuz. Korkma” şeklindeki konuşması yayılmıştı. 

Değerli Okurlarım, bir Ordunun teknik, taktik, lojistik ve diğer özellikleri yanında moralin, fevkalade önemli bir yeri vardır. 

Ben hem ülkemize, devletimize güvenmenin yanında sağlık tesislerimiz için de gurur veren güven veren muhteşem olayları Kıbrıs’ta gördüm ve yaşadım. Elektriği, suyu ve hiçbir konforu olmayan bir yerde, derme çatma bir masada ameliyat seti de almadığından, Op. Dr. Tbp. Yzb. Mehmet Topakoğlu’nun sterilize ettiği bir demir testeresini kullanarak yaralı Mehmetçiği tedavi ettiğini biliyorum. Bu ihtimamı gören ve duyan her muharip artık düşman karşısında bir “Dev”den farksızdı. Tbp. Yzb. Mehmet Topakoğlu paraşüt eğitimi almamış, hatta hiç paraşüt bile görmemiş olmasına rağmen 1’inci Paraşüt Taburu Tabibi olarak Kıbrıs’a paraşütle atlamış, sapasağlam indiği Kırnı’da, yaralanan paraşütçü erlerin tedavilerini de yapmıştı.

Birkaç yıl önce kaybettiğimiz bu kahraman arkadaşım Op. Dr. Mehmet Topakoğlu’nu rahmetle anıyorum ve öbür dünyada şehit askerlerimizin bu kahraman dostumu törenle karşıladıklarına eminim. 

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 46’ncı yılını en kalbi dileklerimle kutlar, kahraman şehitlerimizle ahirete intikal eden mücahit, mücahideler dahil bütün yiğit ve kahraman gazilerimizi saygı ile anıyorum.

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.