Döndük dolaştık yine aynı noktaya geldik.

Kıbrıs sorununu çözmeden çıktığımız Avrupa seyahatimiz maalesef hüsranla sonuçlanmıştır.

Ama bir kısım basın ve siyaset bezirganları bu hüsranı zafer olarak sunabilmişlerdir.

Zürih ve Londra Anlaşmaları ile kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ele geçirme korsanlığını sergileyen kanlı papaz Makarios, kısa sürede cumhuriyeti yıktı.

Annan Planı çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Kıbrıs'ta iki ayrı toplum olduğunu tekrar kabul etmiş ve bu nedenle referandum yapılmıştı.

Gümrük Birliği'ne girebilme uğruna, Rum tarafının tek başın AB'ye girebileceğine Türkiye izin vermiştir.

Halbuki Kıbrıs Cumhuriyeti'ni oluşturan yasalar, tarafların tek başına hiçbir birliğe giremeyeceğini açık seçik ortaya koymaktaydı.

AB yolunda, Kıbrıs'la ilgili yaptığımız bu büyük hatanın maalesef telafisi yoktur.

Bu hata bizi daha büyük yanlışlara sürüklememelidir.

Bu nedenledir ki geç olmadan Kıbrıs konusunda aklımızı başımıza almalıyız.

AB görüşmelerinde yapılan tek şey, sorunların ötelenmesidir. Yoksa herhangi bir merhale aşılmamıştır.

Yakında Kıbrıs'ta seçimler yapılacaktır.

Kıbrıs Türk Gençliği uyandırılmalıdır.

Avrupa'nın bize reva gördüğü muameleyi milletimiz iyi anlamalıdır. Bizler basın olarak bu durumu iyi anlatmalıyız.

Eski Başbakan Mesut Yılmaz AB girişimini başarılı buldu! 10-15 yıl değil, 50 yıl da beklesek AB kapısından ayrılmayalım diyor!?

Türk Milleti geleceğini bu tür hayallere bağlamamalıdır. Mutlaka bir B veya C planımız olmalıdır.

Dışişleri Bakanımızın dediği gibi "Bizim B planımız yoktur" sözü bizi hayal kırıklığına uğratmıştır.

Eğer büyük bir devletseniz, alternatifleriniz bitmemelidir.

AB görüşmeleri göstermiştir ki, AB'nin yolu Diyarbakır'dan değil, Kıbrıs'tan geçmektedir.

İnsanlar ne kadar az  düşünürlerse, o kadar fazla konuşurlar.