Kıblesi Washington, Menşei Tel-Aviv Olan Gazeteciler

Abone Ol

Bu Kripto gazeteciler bu aralar o kadar çok aktif hale geçirildi ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarının yıpratılıp pasifize edilmesi için operasyon düğmesine basanlar tarafından iyice kullanılmaya başlandılar. Bu savaşın adı CIA raporlarında da geçen ‘’Karanlık Savaş’’ adlı bir yıpratma savaşıdır. Devlet’in en önemli kurumu olan ve Devlet refleksini üstünde en iyi taşıyan kurum olan Ordu’da bu süreç başlatıldı. Psikolojik Harb’i Ordu üzerinde piyon gazeteciler ile sürdürdüler. Bu savaşın en önemli ayağı şüphesiz buydu. Çünkü güçlü Ordu sadece Türkiye için değil, aynı zamanda bölge içinde hayati bir önem taşıyordu. Gelinen noktada, yapılan usulsüz yargılamalar ve yıpratma taktikleri her şeyi gözler önüne sermektedir. Şuanda Ordunun morali sıfır, hatta sıfırında altında! Bırakın Güneydoğudaki mücadeleyi, yarın bir Harb çıksa Balkan Savaşlarından kötü oluruz. Acı ama gerçek.
Devlet’in kurumlarında ki yıpratma bununla da sınırlı değil tabi… Ordu’da başlayan bu süreç, Yargı, Emniyet ve Milli eğitimde devam etmektedir. Türkiye’nin profiline şöyle bir bakınca görüyoruz ki, bu saydığım kurumlarda her şey allak bullak! Örneğin kısaca Milli Eğitime bakacak olursak, Bakandan bakana değişen bir eğitim sistemimiz var. Artık Kpss denilen saçmalıktan sonra, şimdi de öğretmen adayları mülakatla alınacak… Sevgili dostlar büyük Devletlerin iki şeyi asla değişmez; Dış politikası ve Eğitim politikası… Bizde (Sözde) Milli Eğitimde, 10 yılda 6 bakan değişmiş durumda! Bu kadar da olmaz. Bu gençler deneme tahtası değil.  
Gelelim yargıya! Evet, sevgili dostlar yargı artık çocuk oyuncağı gibi sürekli değişmektedir. Artık hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku işlemektedir. Gelinen noktada yargıda da bir yıpratma operasyonu başlamış ve yargının itibarı da sıfıra inmiştir. Halk nazarında yargı bu son olaylarda görüldüğü gibi birilerinin oyun tahtası haline gelmiştir. Bir tarafta Karagöz’ün adamları, diğer tarafta ise Hacivat’ın adamları var. Demek istediğimi anlayan anladı. Son torba yasada da yargı ile ilgili alınan kararlar tam bir fiyaskodur. Adalet Bakanlığı’na direk bağlanması olayı ise trajikomiktir. Daha sayacak çok şey var ama neyse… Bu sözde dışa bağımlı, dış kafalı ve dış mihraklı gazeteciler de bu kurumların yıpratılmasında yaptıkları yanlı ve yalaka haberlerle çanak tutmaktadır.
Emniyet’te de çok ilginç gelişmeler ortaya çıkmaya başladı. Emniyet kurumu da yozlaştırılan kurumlar arasında bu aralar çok dikkat çekiyor. Şimdi birileri bu yazıyı okurken şöyle düşünebilir: ‘’Yahu bu saydığın kurumların içine Cemaat sızmış onlar temizleniyor’’ diyebilirler. Bende diyorum ki kardeşim bu Polislik soruları çalınırken, her yerde soruların verildiği ve çözüldüğü ayyuka çıkarken hükümet neredeydi? Veya aynı şey yargı da ve Milli Eğitim’de olurken hükümet neredeydi? Şimdi ne oldu da böyle bir şey yapmaya karar verdiler. Yoksa öküz öldü ortaklık bitti mi? Veya iş hükümete dayanınca birileri bu savcıları, bu polisleri mi fark etti? Sahi siz kimi kandırıyorsunuz? Yazık be şu olan olaylara bak! Devlet’in kurumları ne halde… Ülkede gelinen noktaya bakınca kendi içinde kavgalı olmayan kurum yok! Savaş olsa bu kadar yıpranma olmazdı. İşte bu olanlar, ABD’nin Türkiye üzerinde başlattığı Karanlık Savaş'ın yıkıcı etkileridir. Bu savaşın tetikçiliğini de özellikle (birkaç istisna hariç) bu 90’lı yıllarda esamesi bile okunmayan gazeteciler yapmaktadır. Gelinen noktada Türkiye kendi içinde kurumları ile birlikte kan kaybederken, bölgede planlar tüm hızıyla sürüyor. Irak'ın kuzeyinde ki oluşum ve Suriye’nin kuzeyinde ki oluşumdan sonra sıra yavaş yavaş Türkiye’nin Güneydoğusuna geldi çattı. Seçimlerden sonra bu sözde gazeteci müsvetteleri bu oluşum içinde Türkiye’de yanlı haberlerine devam ederler. Milletimiz bu malum gazetecilere dikkat etsin ve bunlara itibar etmesin. Rüzgâr gülü gibi dönen gazetecilerden de tehlikelidir bu bahsettiğim gazeteciler. Bu gazetecilerin birçoğu da Liberal kisvesi altında kendini saklayan gazetecilerdir. Bu milletin çıkarları için ve bu Devlet’in bekası uğruna yazı yazmayan ve de mücadele etmeyen hangi gazeteci olursa olsun, bu Asil Millet sözde gazetecilik yapan bu insanları asla affetmeyecektir. Seçimlerden sonra Türkiye’yi zor günler bekliyor. Herkes çok dikkatli olsun ve aklını başına devşirsin. Aynı geminin içindeyiz ve bu gemi batarsa eğer hepimiz batarız…
 
Ve son söz: ‘’ Her dönemin adamı olmayacaksınız, her dönem adam olacaksınız’’