Hamd Alemlerin Rabbi Allah'a, salat ve selam kâinatın efendisi, yegâne rehberimiz Hz. Muhammed'in üzerine olsun.

Sizlere her fırsatta ve her hafta köşemden duygularımı aktarmak fırsatı bulduğum için şükrediyorum.

Bir fırsat daha verdiği için Rabbime şükürler olsun diyorum.

Dostlar...

Keşke ile başlayan cümleleri sevmem. Hayatımda kurduğum hülyaların en büyüğü "iyiki"ler ile başlayan cümleleri her alanda kurabilmektir.

Lakin hamız.

Cümlelerimiz gibi kalbimiz, bedenimiz de ham.

İmanımız da öyle.

Hiçbir manâda kavi değiliz...

İman bakımından olgun kişiler, peygamberler, sahabiler, alimler dahi uhrevi hayatın zorluklarını hayal ettiklerinde sık sık "ahh keşke yaratılmamış olsaydım" derlerdi.

Zira ayet, insanlara yüklenen ulvi değerin ve sorumluluğun dağlara yüklendiğini ve bu sorumluluk karşısında dağların un ufak olduğunu söyler.

İnsan dışında hiçbir varlık eşref-i mahlûkat olmayı yeğlemez.

Korkar.

Fakat ayetin ifadesiyle insan cahildir.

Taşıyamasa dahi "acaba" der!

Ben de diyorum ki, keşke acaba demeseydik!

Kalu belada kul olacağımız sözünü Rabbimize vermeseydik!

Çünkü tutamadık.

Resulün ifadesi ile adeta kendimizi cehenneme doğru çekiyoruz.

Resulullah kemerlerimizden sıkıca tutmuş! 

O, kemerimizden sıktıkça biz ateşe doğru daha bir ısrar etmişiz, ediyoruz...

Çünkü bilmiyoruz.

Ölüm gelip kendisine çattığında dahi "ümmetim" diyen o yüce insanı unutuyor, utandırıyoruz!

Veda hutbesinde bizleri uyardığı halde, emaneti ve uyacağımız kaideleri söylediği halde zıttı ne varsa yapıyoruz!

Hz. Lut kıssasını hatırlayın!

Misafirleri için Rabbine yalvarıyor. Kavmi için de dua ediyor.

"Allah'ım onlar anlamaz bir kavim" diyor.

Zaten Kuran'ın ilk emri de bizleri okumaya, öğrenmeye ve uygulamaya sevkediyor.

"Kalk ve uyar" ayeti bir balyoz misali iniyor insanlığın üzerine...

Fakat anlamak isteyene...

Anlaya-bilene...

Malum bir hastalık kol geziyor memlekette.

Dünyanın dört bir yanına misafir olan bu illet er ya da geç geçecek.

Herşeyin bir sonu olduğu gibi bu da bitecek!

Lakin biz yine insanlık sınavından kalmış olacağız!

Herşeyi fırsata çevirme peşinde olan basit insanlığımızdan "ahirette" utanacağız!

Bizler de, azap ile karşılaşınca "keşkeleri" sayıklayacağız!

Rabbimizden bir fırsat daha isteyeceğiz!

O ise, bizlere uyarıcının geldiğini ve yegâne fırsatı teptiğimizi söyleyecek!

Kuran öyle diyor!

"O halde tadın azabı..."

Aman YaRabbi...

Ateşle azap yada köşkler içinde bir hayat...

Hangimiz Rabbimize kafa tutacak kadar cüretkârız?

İnanın cevaba "hayır" desek bile davranışlarımızla ateşten fazlası yok bize!

Konuyu sulandırıyorum ama affola...

Korona gibi bir imtihanda dahi bu işi ranta çevirmenin hesabını yapanlar var!

Unutmayın!

Tuzak kuranların en hayırlısı Allah'tır!

O çukura girdiğimizde azığımız sadece kulluktur.

Salih ameldir...

Adam olun!

Ateşe kafa tutmayın!

Rabbinize kul olma sözünüzü tutun!

Yarın geç olabilir.

Krizi fırsata çevirmeyin, fakir fukaranın alın terini devşirmeyin!

Paranız, pulunuz sizinle toprağa girmez!

Keşke yaratılmamış olsaydım...

Hem, insanlığımdan da utanmazdım!

Vesselam...