Birkaç örnek vererek anlatmaya çalışayım. İstanbul'un Maslak gökdelen cennetinin hemen arka bahçesi denilebilecek kadar yakınında yani Büyükdere Caddesinden uzaklaşıp gökdelenlerin içinden giden inşaat atıklarıyla çamurlaşmış anayolu takip ettiğinizde 3-5 km sonra düzlükte Ayazağa Köyü vardır. Yerleşimin adı Ayazağa Köyü. Muhtarlık birimi var, Şişli Belediyesinin bir idare binası ve pek çok belediye hizmeti var. Kentin içinde, hatta göbeğinde bir yer. Bizim üniversite de yeni kampüsünü buraya kurdu. Kurbanlıkların "köydeki" yerleşimi düzensiz. Örneğin hemen kampüsün bitişiği kurbanlıklarla dolduruldu nerdeyse on gündür. Bu arsada henüz inşaatı bitmemiş bir yapı ve büyücek bir toprak/balçık boşluk var. Hayvanların üstüne tente gerildi. Kaçmamaları için de birkaç çit kondu ve hayvanlar yerleştirildi. Tezek kokusu buram buram. Burası kontrol edilmiş, izin verilmiş bir yer mi bilmiyorum. Arsanın diğer komşuları esnafın dükkanları, birkaç tamirci ve konutlarında oturan insanlar. Hele kuş gribinin de yaygın olduğu bugünlerde hayvanların hijyen şartlardan uzak, herhangi bir boşluğa konmalarını ve bunu çevrede yaşayanlarla içiçe bir yerde gerçekleştirmelerini doğru bulmuyorum. Yılda bir kez de olsa o hayvanların yeri kentin bu kadar içi olmamalı. Konu açılmışken adı hala köy olan bu kent parçasında canı isteyenin tavuk, horoz, koyun, keçi vb. hayvan beslemesinin de kentli bir davranış olamayacağının altını çizmek isterim.
Başka bir örnek de Anadolu Yakasından olsun. Zincir alışveriş merkezlerinden birinde Kozyatağı ve Ümraniye'de otoparkın ve girişteki boşlukların bir kısmı yine aynı amaçla kullanılıyor. Buralar da yine kentin en işlek, en merkezi yerleri. Alışverişe giden gelen insanlar yanından ilerliyorlar.
Aynı şekilde kurban kesim noktaları da hala kent içinde. Hatta kendi bahçesinde tuttuğu kasapla veya kendi başına bu işi halletmeyi tercih edenlerin sayısı da hala az değil. Oysa bu işlemler temiz, hijyen, altyapısı hazır, kişinin ve hayvanın ihtiyaçları düşünülerek hazırlanmış kent dışı yerlerde yapılmalıdır. Kimse kurban almaya yürüyerek gidip gelemez. Çünkü kentte elinde bir hayvanla dolaşmak, trafiği aşmak, kaldırımlarda evcil hayvan gibi dolaştırmak mümkün değildir. Kurban almaya bir araca binerek gidiliyorsa bunun kent içinde olmasının bir kolaylığı yoktur. Aksine trafiği de arttırmaktadır. Oysa bu merkezler kent dışında yerleşimin bittiği büyük boş arazilerde, gerekli düzeneklerin de konulması ile sağlansa kent yaşamına, hayvan ve insan sağlığına uygun bir düzen elde edilmiş olacaktır. Bu merkezlerde hayvan kesimleri de daha düzenli, ehil kişilerce ve hijyen şartlarda yapılabilecektir. Hayvan kesiminin uygunsuz yapılmasından kaynaklanan kan, bağırsak vb. atıklar toplum sağlığını da tehdit etmektedir. Zaten hayvanlardan bulaşan hastalıklar onların sağlıksız ortamlarda yaşatılmasından ya da kesilmesinden kaynaklanmaktadır. Daha üç-beş yıl öncesine kadar yol kenarında kan gölleri, ağaç dallarına asılmış hayvan görüntülerinin de varlığı hatırlanırsa kurbanlıkların kent dışına çıkarılmasının gerekliliği anlaşılacaktır. Üstelik AB sürecinde eleştirilen manzaralar da böylece kontrol altına alınmış olacaktır.
Kontrollü, hijyen, sağlıklı, mutlu bayramlar!...