Şehir hayatında yaşayanlar doğal olarak kurt ulumasını ve yırtıcı kuşların doğadaki işaretlerini göremeyeceklerdir der Asu Mansur… Şaman Gözü’nde.

Okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum. Şehir hayatında kaybettiğimiz ritüelleri, doğanın insanla olan muhteşem uyumun formülünü keşfetmeyi anlatır. Şehirde göz göre göre kendimizi, çevremizi ve dünyayı yok edişimize ayna tutar.

Kedi ve köpeklerimiz doğalarına son derece aykırı oldukları halde, egolarımızın tatmini içinde nasıl maymuna döndürülmektedir. Sözüm ona sevgi ve sıcak ev vermekteyizdir.

Kitap şöyle yaklaşır;

Oysa köpekler kendilerinden büyük tehlikeleri eve almamakla, kedilerde kendilerinden küçük tehlikeleri eve almamakla görevlidirler. İçeride beslenen bu hayvanlar doğalarındaki bu potansiyeli maalesef ortaya koyamamaktadır. Kendileri zaten evin içinde oldukları için eve almamaları gereken tehlikelere karşı görev yapamamaktadır.

Sadık bir dostum saydığım köpeğime 15 yıl arkadaşlık yaptım. Hiç unutmam bir gece dışarıda yanımızda ansızın biten  tinerciyi görünce ayaklarımın arasına sığınmış. Sonra beni bırakıp eve doğru koşmuştu…

Oğlum dur sen beni büyük tehlikelerden koruyacaktın?

Yıllar sonra kızımın eve cebren ve hile ile- canlı çok seviyorum ya çaktırmadan kabul etmiştim, hani istemem sağ cebime koy cinsinden- getirdiği bir kedi evimizde ikinci bir kedinin de  yolunu açtı. 

Bir yıl sonra yolda büyük kedilerden korumak adına minnak bir kediyi de ben eve getirdim. 

Birinci kedimiz kısırlaştırıldıktan sonra- kızgınlık döneminde ameliyat olur birşey olmaz diyen bir kliniğin coşkun para hırsına kurban ettiğimiz- gerçek bir Çaki oldu. Sessizce üzerime atlayıp- özellikle de onu köpek gibi sevmeye çalışmamdan çok rahatsız oluyordu- elime yüzüme derin tırmık ve ısırıklar atmaya  çabalıyordu. Mışlı geçmiş anlatıyorum. Çünkü artık hiç muhatap olmuyorum. Onu tanımazdan geliyorum. Evimde ve o evin her köşesine sahiplanmiş halde. İşte minik kedinin gelişi onu kendi cinsiyle biraz yumuşatmanın iyi geleceği fikriydi.

Evet… miniği her bulduğu yerde hırpalıyor atlıyor ve enerjisini onunla harcıyordu. 

Birgün…

İşte o birgün…

Ufaklığı feci sıkıştırıp fena paralayınca ana yüreğimle dayanamayıp, atlayıp kıçına bir tokat…

Film koptu hayvanda

….

Ben…

Dağlarda çadırlarda önüme çıkan vahşi hayvanla karşılaşmış ve karşılaşmaya hazır doğa manyağı kadın… Daha iki ay önce bir vaşağın çadırıma musallatında bile korkmadan onu dağına yollayabilen kadın…

Tokatı kıçına yiyen kedi ve ben talihsiz kadın

Lou döndü ve atladı ok gibi. Bir yumak halindeyiz. Garip kükremeler ve seçilemeyen bir top ve çok çabaladığım halde kollarımı alamamam.

Resmen evin içinde o beni, ben onu taciz ettik ve o ellerim kollarımı gerilip gerilip atlayarak beni savunmasız bir kurbana çevirdi.

Ahh güzel kedi hani beni küçük tehlikelerden sen koruyacaktın. Yemeğini yatağını konforunu sağlıyorum. Beşiktaş’ün nam salmış akrepleriyle dost, bana düşmansın haaa….

Sana kızamıyorum ne hale geldiğinin sorumlusu yine biz. 

Ne tırnağını kessek ne tüylerine şekil versek ne en pahalı mamalarla beslesek sizler doğanıza aykırı bu hapislerde bizi affedemezsiniz tabii.

Egosu şişik insanoğlu ne içinde ne dışında bir türlü huzuru yakalayamayıp, sadece sizleri değil, diğer canlıları hegamonyasına almak istiyor işte! 

Birbirlerine de aynı hiç merak etmeyin.

Herkes diretip üstünlük kurma çabasında…

Evet,

Lou ile o günü yaşadıktan sonra seyahatim sırasında tahminen bir hafta sonra kadar, kasığımda bir minik topak ve acı. 

Bir hafta ateş ve ter sandım ki haftaya yazacağım Sunturas Şelalesi’nde üşüttüm yorgunluk vs. dedim. 

Ateş düşürücüler 3 saat sonra etkisiz. Geceleri sabaha kadar hortumla sulanmışım gibi ter- Hayatımın tümünde bu kadar terlememişimdir.

İstanbul’a bu şekilde dönünce artık anladım ki bu kez bir enfeksiyonla savaşmaktayım!

Hah şimdi sıkı durun gittiğim üç beş doktorun teşhisi;

KEDİ TIRMIĞI ENFEKSİYONU

Hay Allah bari ayı falan saldırsaydı da şanımla enfesiyon kapsaydım !

Kalk Hakkari dağlarında Artvin bulutlarında çadır yağmur ıssız sessiz yaşa sonra gel evde bacak kadar kediden enfeksiyon kap.

Utanç verici !Çizik bir karizma !

Gece gündüz antibiyotik iğneler oluyorum. Bomba gibi antibiyotik tufanı. Ateş geriledi ama ter gitmiyor. Lenf bezi de inatla şişmiş oturyor bacağımın üzerinde. 

Yani şaftım kaydı !!!

Böyle bir hastalığın olduğunu ve henüz  tam bilemediğim etkilerini sizlerle paylaşmak istedim. Evinize alsanız da altın sepetlerde yatırsanız da onların ruhunu satın alamıyormuşsunuz.

Benden söylemesi !