Washington kulislerinden sağlam haberler alabilen kaynaklar, Suudi Arabistan’ın resmen itirafından çok önce, “Kaşıkçı olayı”nın bir cinayet olduğunu duyurmuşlardı. Kaşıkçı, hayatına mal olan hatayı yapmış, Prens Selman’ın Suudi Arabistan’ın petrol devi ARAMCO’nun halka açılması konusunda İngiltere ve Rothschild Ailesi ile birlikte hareket etme kararını, duymaması gereken merkezlere duyurmuştu. Bütün bunlar ne ölçüde senaryo, ne ölçüde gerçek yakında anlaşılacaktır.

Suudi Arabistan’ın cinayeti sahiplenmesinin ardından ortaya saçılan bilgiler ve belgeler, Veliaht Prens Salman’ı daha da zor durumda bırakacak ayrıntılar içeriyor.
Bu bilgilerin doğru çıkması halinde ABD Veliaht Prens’le yollarını ayırır mı? ABD’nin Veliaht Prens’e büyük yatırım yaptığını, bu nedenle bir süre daha Veliaht Prens Selman’la yürümek zorunda olduğunu savunanlar da var.

M. KEMAL SALLI

ABD Başkanı Trump, “Çok büyük bir mucize olmadıkça, onun öldüğünü kabul ediyorum” derken gerçeği biliyordu, fakat bazı operasyonların tamamlanması için zaman kazanmak istiyordu . Çeşitli ülkelerden gelen istihbarat bilgilerine dayanan Turmp, Kaşıkçı’nın öldüğüne inandığı söylüyor, ama öldürüldüğünü söylemiyordu. Bu diplomasi dilinde çok dikkat edilmesi gereken bir ayrıntıydı.

 “DEVLET TERÖRÜNÜ ALKIŞLAYANLAR…”

1000’den fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olan Kahire katliamının (14 Ağustos 2013) ardından Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el-Suud’un Mısır’a destek çıkmasını eleştiren Başbakan Erdoğan, “Devlet terörünü alkışlayanlar mutlaka aynı izi süreceklerdir” demişti. Erdoğan öngörüsünde haklı çıktı. İslam Alemi üzerine serilmek istenen kara bulutlar giderek yoğunlaşmaya başladı.

Veliaht Prens Salman’ın ABD’nin desteği ile Suudi Arabistan yönetiminde söz sahibi olmasından bu yana yaşanan gelişmeler, Türkiye ile İslam Alemi’nin arasına duvarlar ören olaylar dizisiydi.

Türkiye ile Suudi Arabistan arasında oluşturulan gerilim, Ortadoğu’nun zenginliklerini kontrolleri altına almaya çalışanların en büyük hedeflerinden biriydi. Kaşıkçı olayında Türkiye’nin, baştan beri, soğukkanlı bir politika izlemesinin nedeni, Ortadoğu’yu kaosa, mezhep savaşına sürüklemek isteyenlerin amacına hizmet etmeme kaygısı olabilir.

Türkiye Kaşıkçı olayında stratejik hamleyi tercih etmiş, Suudi Arabistan’ı uluslararsı kamuoyunun baskısıyla suçunu itiraf etmeye zorlamış ve sonuç almıştır.  

PRENS SELMAN’IN TÜRKİYE’YE BAKIŞI

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, tam anlamıyla ABD yörüngesinde ve Türkiye karşıtı bir politika izlemeye başladı. Veliaht Prens Selman’ın bir basın toplantısında, Türkiye, Katar ve İran’ı “Şer üçgeni” olarak nitelemesi, Türkiye’ye bakış açısının en somut delillerinden biridir.

Veliaht Prensin Türkiye’ye olan bakış açısı bilindiğinden, Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda kaybolması, bir cinayet olasılığını gündeme getirmişti. İlk günden başlayarak, muhabiri olduğu Washington Post başta olmak üzere, bütün Batı medyası, “Kaşıkçı’nın bir cinayete kurban gittiğinden söz etmeye başlamıştı.

ABD Başkanı Trump, “Olayın arkasında onlar (Suudiler) olabilir. Sonuna kadar araştıracağız ve cezası çok sert olacak” derken, üstü kapalı olarak Veliaht Prens Selman’ı işaret ediyordu. Fakat, iş yaptırım olasılığına, silah satışlarının kısıtlamasına gelince, Trump yumuşayıveriyor: “Silah sektörümüzü cezalandıramayız” diyordu. Trump’ın olgunlaşmasını beklediği bazı “elmalar” vardı; dilinin altındaki baklayı çıkarmakta acele etmiyordu.

PEKİ, KAŞIKÇI’YI KİM, NEDEN ÖLDÜRDÜ?

Söylentilere göre, Kaşıkçı’nın Washington Post’taki yazılarından hoşlanmayan Veliaht Prens Selman, Kaşıkçı’nın bir şekilde paketlenip Riyad’a getirilmesini emretmiş. Cemal Kaşıkçı’nın, 21 Eylül'de Suudi Arabistan Washigton Büyükelçiliği tarafından Londra’ya, 27 Eylül’de, daha önce iki yıl görev yaptığı Londra Büyükelçiliği tarafından da İstanbul Başkonsolosluğu’na yönlendirilmesi, Kaşıkçı’yı “cezalandırma” planının uygulamalarıymış. Cemal Kaşıkçı’nın yakın dostu olan Suudi Arabistan Londra Büyükelçisi Prens Muhammed bin Nevaf bin Abdülaziz bu trafiğin neresinde, asıl bir rol oynadığı da merak konusu..

Şimdi bütün dünyanın yanıtını aradığı soru şu: Cemal Kaşıkçı’yı kim, neden hedef seçti?

Kaşıkçı sıradan bir gazeteci değildi. Suudi Arabistan’la olduğu gibi, ABD ve İngiltere derin devleti ile de yakın ilişkileri olan bir kişiydi. O nedenle, “Cemal Kaşıkçı olayı”na, yalnızca, “Bir gazetecinin öldürülmesi” olarak bakamayız. Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesinin arka planındaki ABD ile İngiltere derin devletlerinin, CIA ile MI6’in “mesajlaşmasını görmek durumundayız. 16 Ekim tarihli yazımızda (Kaşıkçı Kimin Kurbanı?), “Kaşıkçı’nın, Ortadoğu zenginliklerini kontrolü altına almaya çalışan ABD İngiltere mücadelesinin kurbanı olabileceğine dikkat çekmiştik.  

Erişebildiğim kadarıyla, ölümünden sonra yayınlanan da dahil olmak üzere, Cemal Kaşıkçı’nın yazılarını okudum. Kaşıkçı’nın yazılarında, ölüm cezasını gerektirecek boyutta bir eleştiri ya da hakaret yoktu. Fakat, Suudi Arabistan’ın cinayeti sahiplenmesinin ardından ortaya saçılan bilgiler ve belgeler, Veliaht Prens Salman’ı daha da zor durumda bırakacak ayrıntılar içeriyor.

Bu bilgilerin doğru çıkması halinde ABD Veliaht Prens’le yollarını ayırır mı? ABD’nin Veliaht Prens’e büyük yatırım yaptığını, bu nedenle bir süre daha Veliaht Prens Selman’la yürümek zorunda olduğunu savunanlar da var.

Veliaht Prens, Cemal Kaşıkçı’yı “susturmakla” ABD’ye olan sadakatsizliğini gizleyebilmiş değil. Çünkü, Prens Selman Cemal Kaşıkçı’yı “susturmakta” geç kalmıştı; şimdi bütün deliller Pentagon’un elinde. Saddam’ın gaza getirilerek Küveyt’e sokulması gibi, Veliaht Prens’in de, CIA tarafından tuzağa düşürülerek cinayete yönlendirildiği de konuşuyor. Hollywood’un bu yaşananlara ilgisiz kalamayacağını düşünüyoruz.

VELİAHT PRENS KAŞIKÇI’YI NEDEN HEDEF SEÇTİ?

Cemal Kaşıkçı’nın yazılarında Veliaht Prensi hedef alan eleştiriler vardı, ama bunlar bir ölüm cezasına gerekçe olabilecek hakaretler değillerdi. Prens Selman’ın Kaşıkçı’ya böylesine ağır bir ceza kesmesinin nedeni çok başkaydı. Kaşıkçı, belki bilmeyerek, belki de geri dönüş yollarını kesebilmek amacıyla bilerek, Veliaht Prens Selman’ın, ARAMCO konusunda yeni ortaklılar arayışında olduğunu duyurmuştu ya da CIA uzmanları tarafından böyle bir “tuzak senaryo” yazılmıştı.

Washington kulislerinden sağlam haberler alabilen kaynaklar, Suudi Arabistan’ın resmen itirafından çok önce, “Kaşıkçı olayı”nın bir cinayet olduğunu duyurmuşlardı. Kaşıkçı, hayatına mal olan hatayı yapmış, Prens Selman’ın Suudi Arabistan’ın petrol devi ARAMCO’nun halka açılması konusunda İngiltere ve Rothschild Ailesi ile birlikte hareket etme kararını, duymaması gereken merkezlere duyurmuştu. Bütün bunlar ne ölçüde senaryo, ne ölçüde gerçek yakında anlaşılacaktır.

50’den fazla ülkede petrol alanları olan 5 triyon dolarlık ARAMCO yakında halka açılacak. ARAMCO’nun halka açılması kesinleşti, ama “nerede, ne zaman” konusu henüz netleşmedi. ARAMCO’nun, Londra ya da Hong Kong borsaları aracılığı ile halka açılması planlanıyordu. Fakat, bu operasyonun Pentagon’un bilgisi ve onayı dışında yapılması piyasalarda tsunamiler yaşanmasına neden olacaktır.

Uluslararası para transfer sisteminin tamamen Pentagon’un kontrolüne geçmesi nedeniyle, küresel finans operasyonlarında sıkışan Rothschild Ailesi, bu durumu hazmedemiyor Pentagon’u ve ARAMCO üzerinden vurmaya hazırlanıyordu.  Ortadoğu ve Doğu Akdeniz hidrokarbon kaynaklarının Pentagon’un kontrolüne geçmesi, ARAMCO’nun Pentagon’un kontrolünde halka açılması Rothschild saltanatının sonu demekti.

Rothschildlar, Veliaht Prens Selman’ı yanlarına çekerek Pentagon karşısında büyük bir zafer elde etmeyi planlıyorlardı. Mayıs ayında Prens Selman, Rothschilb Ailesi ve İngiltere ile birlikte hareket etmeye karar verdi. Trump’ın, Selman’la yaptığı bir telefon konuşmasında, “sürekli taraf değiştirenin bu dünyada yaşamasının zor olduğunu” söylemesinin nedeni, Prens’in Mayıs ayındaki kararıyla ilgiliydi.

Veliaht Prens ayrıntıları bilinmemesi gereken sohbetlerin Cemal Kaşıkçı tarafından sızdırıldığına inandığı için ortadan kaldırılmasına karar verdi. Washington’da operasyon yapması zordu, Suudi Büyükelçiliği Kaşıkçı’yı Londa’ya yönlendirdi. Fakat orada yapılacak operasyona İngiltere sıcak bakmayınca İstanbul’da karar kılındı. Bu suretle, hem Kaşıkçı cezalandırılacak hem de Türkiye zor durumda bırakılmış olacaktı. Sonuçta Suudi Arabistan, “haydut devlet” olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

Cemal Kaşıkçı olayı, Suudi Arabistan’ın “Konsoloslukta çıkan bir arbede sonucunda öldü” açıklaması hiç de inandırıcı değil. Dolayısıyla bu dosya kolay kapanacak gibi görünmüyor.

PENTAGON PRENS SELMAN’A NE CEZA KESECEK?

Pentagon, Kaşıkçı cinayetini gerekçe göstererek Veliaht Prens’e bir ceza kesecektir. Çünkü, Selman’ın yardımıyla Rothschildlar, Doğu Akdeniz’de ve ARAMCO konusunda çok önemli kazanımlar elde ettiler. Verilecek ceza henüz kesinleşmedi, ama ABD’nin bundan böyle Selman ile yürümesi pek mümkün görünmüyor. Trump’ın konuşmalarından Prens Selman’ın geleceğini kestirmeye çalışıyoruz. Kaşıkçı cinayeti bütünüyle Selman’ın sırtına yıkılırsa, ABD, Rothschild Ailesi’ne göz kırpmış olmasından dolayı, Veliaht Prensi gözden çıkarmış demektir.

ABD, Ortadoğu’nun ve Doğu Akdeniz’in enerji kaynaklarını ARAMCO çatısı kontrolü altında pazarlamaya hazırlanırken, Prens Selman’ın saf değiştirmesiyle bu planından vazgeçmesi mümkün değil. Suudi Arabistan’da, beklenmedik bir saate, beklenmedik bir iktidar değişikliğine hazır olalım.