Dünyada kim tablacı değil ki? Tabiatın kendisi başlı başına büyük bir tablacı sayılır. Başta Allah’ın Cemal ve Celal isimlerine  tablacılık ediyor. Âdeta Cemal ve Celal isimleri ile bizim aramızda tablacılık, yani aracılık yapıyor. Bütün varlık âlemini bu mânada düşünebiliriz. Nitekim bütün varlık âlemi, Yaratan’la insan arasında tablacılık yapmıyor mu? Tüm varlık âlemi Allah’ın güzel isimleri ile gözümüz ve kulağımız arasında tablacı değil mi? Âdeta bütün varlık Âlemi Esmaülhüsna’ya yani Allah’ın güzel isimlerine tablacılık yapmış olmuyor mu?                               

     Kaldı ki, yeryüzü, aynı zamanda bir mutfaktır. Bu mutfakta sayısız ocaklar kurulmuştur. Ocakların üstüne de “Bostan” denen “Kazanlar” oturtulmuştur. İşin tuhafı aynı kazanda binbir farklı yemekler aynı anda, beraberce, yan yana, iç içe pişirilmektedir. Üstelik birbirine karışmadan, birbirine bulaşmadan. Bizler aynı kazanda, bırakın çeşit çeşit yemekler pişirmeyi, aynı kazanda iki çeşit yemeği birbirine karıştırmadan, birbirine bulaştırmadan pişirebilir miyiz? Tabii ki hayır. 

     İnsan bu kadar meziyeti ile beraber bunu başaramıyorsa, kuru bir toprak veya görünüşteki sebepler bunu nasıl başarır? Kaldı ki kazanı kaynatacak, yemekleri pişirecek olan ateşi üstten. Bostan denen kazanlar binlerce kilometre ötelerden ısıtılıyor. İnsan ateşi alttan veriyor. Halbuki bostan denen kazanların ateşi yukarıdan geliyor. Yani güneşten.

     Yeryüzünü “Mutfak” olarak nitelemek neler hatırlatmıyor ki insana. Şöyle bir düşünelim. Mutfak evde olur. Ev, insanın barınağıdır. Ev, insanın yaşayabileceği şekilde yapılmış. İnsana göre hazırlanmış. Bütün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmiştir. Ev insan için, insan düşünülerek, insan tarafından yapılmıştır.

     Demek ki dünya da bir evdir. Mutfak da evin en önemli bir köşesidir. Öyleyse dünya denen evi bir yapan var. Bostan denen kazanları mutfağa bir güzel yerleştiren var. İnsanın ağzına lâyık yemekleri bu kazanlarda bir pişiren var.

     Demek ki “Her bir Bostan’ın ‘Bismillah’ demesi” kudret mutfağından bir kazan olup, çeşitli yemekleri pişirerek bizlere sunması, onların kendi başlarına hareket etmediklerinin göstergesidir. Bu işlerin onların başı altından çıkmadığının belirtisidir.

     Belli ki, sebepler sırf zâhirî yani görünüştedir. Her şeyin Allah’ın adını anıyor olması, her şeyin onun adına bizlere hizmet etmesi demektir.

     Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar da, birer süt çeşmesidir. “Süt çeşmesi” olarak nitelenmeleri, süt veren hayvanların bu verimliliklerinin kendilerinden kaynaklanmıyor olmasındandır. Bu bereketli halleri Allah tarafından sağlanıyor. Çünkü “çeşme” lafzı, rast gele ortaya çıkması mümkün olmayan bir yapıyı ortaya koyuyor.

     Düşünerek taşınarak, bir fayda sağlamak maksadıyla yapıldığını gözler önüne seriyor. Çünkü süt veren bütün hayvanlar; hareketli birer fabrika gibidir. Üstelik çoğalan birer fabrika. Halbuki insanın bunca aklıyla, ottan yapamadığı sütü, akılsız hayvanların, üstelik eli yetişmediği, gözü görmediği yerde, fışkı ortasında yapması mümkün mü? Elbette hayır.

     Süt “âb-ı hayat” gibi bir gıdadır. Bugün dünya âlem biliyor ki, süt hârika bir besleyicidir. Bütün yavruların her ihtiyacı, bu ak sıvıda depolanmış; kendi başlarının çaresine bakacak zamana kadar süt; onlar için en besleyici, en güzel ve en kolay hazm olunan bir gıda. Hayat verici, hayata bağlayıcı bir âb-ı hayat / hayat suyudur.

     Ağaç ve otların kök ve damarları ipek gibi yumuşaktır. Böyle yumuşak bir kökün toprağı delip, toprağı çatlatıp, gün yüzüne çıkması elbette onun gücünden ileri gelmiyor. Belki onlara yol açmaları gerektiği ilhamını, emrini alan unsurların gösterdikleri kolaylıklardan kaynaklanıyor. 

     Bunun böyle olduğu, bitkilerin hiç umulmadık yerlerde, mesela duvarların yüzeylerinde, beton ve taş aralarında hayata  gözlerini açmalarıyla sabittir. Yalçın kayalarda bile bir tohumun, tutunması orada barınması. Bütün olumsuzluklara rağmen yetişip büyümesi. Yalçın kayaların bile, tohuma nasıl kol kanat gerdiğinin somut örnekleridir. Demek İlâhî emir her şeyi, her şeyin yardımına koşturuyor.

BİTTİ