Güneyimizde Akdeniz’in, kuzeyimizde Karadeniz’in suları giderek ısınırken, Ukrayna krizinin arka planındaki dinamikleri doğru okumamız gerekir. Öylesine karmaşık, cepheleri öylesine kırılgan bir paylaşım kavgası yaşanıyor ki, içinde bulunduğumuz konjonktürde, hiçbir yerel sorunu kendi boyutları çerçevesinde görme şansımız yok.

Rusya ile Ukrayna arasında birden bire alevlenen ve nerede duracağı kestirilemeyen Kerç Boğazı merkezli kriz de, yalnızca Rusya ile Ukrayna arasındaki bir sürtüşme değildir. O nedenle Rusya’yı Ortadoğu denklemi, Avrupa Ordusu hazırlıkları dışına savurmayı, Türk Akımı ve TANAP boru hatlarıyla Türkiye’nin Avrupa’nın enerji terminali olmasını engellemeyi hedefleyen bu krizin ne gibi sonuçlar üretebileceğini kestirmek kolay değildir. 

Her bölgesel gibi görünen krizin, görünmeyen uluslararası bağlantıları nedeniyle, küresel barışı tehlikeye sokacak sonuçları olabilir. Küresel güçler arasında hem Akdeniz’de hem de Karadeniz’de yaşamakta olan sürtüşmeler ve kamplaşmalarda Türkiye kilit ülke konumundadır.

Obama döneminde, Esat’a verdiği desteği önleyebilmek amacıyla, ABD, Rusya’nın arka bahçesi saydığı Ukrayna’da hükümet değişikliğiyle sonuçlanan bir ayaklanma düzenlemişti. Ukrayna’yı bütünüyle etkileyen 2014’teki bu kaos ortamında, “Putin’in dostu” olarak bilinen Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç görevini bırakmak, Rusya’ya sığınmak zorunda kalmıştı. Esat’a verdiği desteği geri çekmesi beklenen Putin ise, ABD’nin bu atağına, Mart 2014’te, Kırım’ı ilhak ederek karşılık vermişti.  

Hiçbir ülke Rusya’nın Kırım’ı ilhak kararını tanımadı; Rusya ile Ukrayna arasındaki kriz, şimdilik, buzdolabında pimi çekilmiş bir bomba olarak bekletiliyor. O nedenle, iki komşu ülke arasında meydana gelen en küçük bir sürtüşme, bütün dünyanın heyecanlanmasına ve kaygılanmasına neden oluyor. 

Rusya, Kırım’ı ilhak etmesinin ardından, Kerç Köprüsü’nü inşa ederek, ana karadan Kırım’a doğrudan bir bağlantı sağlamış oldu. Ukrayna, Karadeniz’den Azak Denizi’ne deniz yoluyla geçişi engelleyen Kerç Köprüsü’ne tepkili; Rusya’nın Karadeniz’den Ukrayna limanlarına giren gemileri kontrol altına aldığını savunuyor. 

Kömür, çelik ve buğday ihracatını deniz yoluyla yaptığından, Kerç Boğazı Ukrayna açısından hayati önemde. Bu nedenle, Rusya’nın, Azak Denizi girişine Kerç Köprüsü kurmasını uluslararası hukuka aykırı buluyor. Rusya ise Azak Denizi’ni Kırım’ı ilhak ettiği 2014 yılından bu yana kendi iç suları sayıyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Kerç Boğazı uluslararası deniz hukuku kapsamında değildir. Rusya’nın iç sularına geçiş noktasıdır” diyor. 

Ukrayna, jeostratejik konumuyla, tarihin her döneminde önemini korumuş, çatışmalara neden olmuş bir coğrafyadır. O nedenle, Ukrayna Deniz Kuvvetleri’ne ait iki küçük savaş gemisinin Azak Denizi’nin girişi olan Kerç Boğazı’nda, Ruslar tarafından silah zoruyla durdurulması dünyayı heyecanlandıran tehlikeli bir gelişme olarak değerlendirilmişti.

AKDENİZ’DE DE KARADENİZ’DE DE SULAR KAYNIYOR 

 Güneyimizde Akdeniz’in, kuzeyimizde Karadeniz’in suları giderek ısınırken, Ukrayna krizinin arka planındaki dinamikleri doğru okumamız gerekir. Öylesine karmaşık, cepheleri öylesine kırılgan bir paylaşım kavgası yaşanıyor ki, içinde bulunduğumuz konjonktürde, hiçbir yerel sorunu kendi boyutları çerçevesinde görme şansımız yok.

Rusya ile Ukrayna arasında birden bire alevlenen ve nerede duracağı kestirilemeyen Kerç Boğazı merkezli kriz de, yalnızca Rusya ile Ukrayna arasındaki bir sürtüşme değildir. O nedenle Rusya’yı Ortadoğu denklemi, Avrupa Ordusu hazırlıkları dışına savurmayı, Türk Akımı ve TANAP boru hatlarıyla Türkiye’nin Avrupa’nın enerji terminali olmasını engellemeyi hedefleyen bu krizin ne gibi sonuçlar üretebileceğini kestirmek kolay değildir. 

Her bölgesel gibi görünen krizin, görünmeyen uluslararası bağlantıları nedeniyle, küresel barışı tehlikeye sokacak sonuçları olabilir. Küresel güçler arasında hem Akdeniz’de hem de Karadeniz’de yaşamakta olan sürtüşmeler ve kamplaşmalarda Türkiye kilit ülke konumundadır.

Rusya’nın Karadeniz’den Azak Denizi’ne açılan Ker Boğazı’nda Ukrayna Denizi Kuvvetleri’ne ait üç askeri gemiye el koyması, 2015 yılında imzalanan Minsk ateşkes anlaşmasıyla buzdolabına kaldırılan krizin yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Rusya ile Ukrayna’yı karşı karşıya getiren Kerç Boğazı krizinin, Türk Akımı’nın hayata geçirilmesi ve Avrupa Ordusu oluşturma hazırlıklarının hızlanmasıyla birlikte gündeme gelmesi bir rastlantı değildir. Yılda 12-13 milyar metreküp doğalgazın transit geçiş gelirini kaybedeceğinden, Türk Akımı ve TANAP, ABD kadar Ukrayna’yı da rahatsız ediyor. 

Rusya ile Ukrayna’nın karşı karşıya gelmesi nedeniyle Karadeniz’in suları ısınırken, Paris sokaklarından alevlerin yükselmesi, Ukrayna krizinin yerel bir sorun olmadığını  gösteren alevli mesajlardır. Kimin kimlere ne gibi mesajlar gönderdiğini “Avrupa Ordusu” ve “Avrupa Ordusu’nun Şifreleri” başlıklı yazılarımızda anlatmıştık. ABD’nin, Avrupa Ordusu oluşturma hazırlıklarının hızlanmasından ve bu oluşuma, Rusya’nın destek vermesinden ne ölçüde rahatsız olduğunu anlattığımız yazılarımızın özü, özeti şuydu: Fransa gibi nükleer bir güç öncülüğünde kurulacak, Rusya ve Türkiye’nin destek vereceği bir yeni silahlı kuvvetler oluşumu, ABD’nin “küresel lider” sıfatının son bulması demektir. 

Avrupa Konseyi’nin 20 ay boyunca müzakere ettiği 585 sayfalık Brexit anlaşmasını onaylaması, İngiltere’nin AB’den ayrılması olarak algılanıyor, ama bu sürecin noktalanması için, Britanya Parlamentosu ile Avrupa Parlamentosu’nun da onayı gerekiyor. Britanya Avam Kamarası “evet” demezse, İngiltere’nin AB’den ayrılma macerası geçersiz sayılıyor. İngiltere Avrupa Ordusu konusunda da kararını henüz bildirmedi. Kraliçe birşeylerin oluşmasını bekliyor olmalı. 

Yeni İpek Yolu dolayısıyla Çin’in ve Trump’ın uygulamaya koyduğu ekonomik yaptırımlar nedeniyle İran’ın da Avrupa Ordusu’na destek vermesiyle oluşacak silahlı güç küresel dengelerin altüst olmasına neden olacaktır. Bu silahlı güç ABD’nin imajını büyük ölçüde erozyona uğratabilecektir. 

KİLİT ÜLKE: TÜRKİYE

Ukrayna’da kurduğu barikatla, Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtarmaya çalıştığı bir süreçte Türk Akımı’nın devreye girmesi, ABD’nin planlarını altüst etmiştir.

Küresel egemenlik savaşı nedeniyle, Washington kulislerinde Pentagon kadrosu ile Rothschild Ailesi arasında devam eden küresel egemenlik mücadelesi, para sihirbazı Soros’un Pentagon saflarına geçmesine rağmen, henüz sonuçlanmamıştır. Pentagon, Rothshld Ailesi’ni etkisiz kılacak yeni bir küresel finans aktörü oluşturmaya çalışırken, Rothschild Ailesi de Avrupa Ordusu’nun hayata geçirilmesi için çalışıyor. 

İsrail de, Kıbrıs’ın güneyinden ve Doğu Akdeniz’den çıkaracağı doğalgazı, denizaltına döşeyeceği boru hattıyla, Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırma hazırlıkları başlattı. ABD, Türk Akımı ve TANAP’ın Avrupa’ya doğalgaz ulaştırmasını engellemek için Yunanistan ve Bulgaristan’la daha sıkı ilişkiler kurma arayışında. Türkiye’nin Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis gemileriyle başlattığı sismik araştırma ve sondaj çalışmaları sürerken, Akdeniz’e kıyısı olmayan birçok ülkenin savaş gemileri Doğu Akdeniz’de bayrak göstermekte. Doğu Akdeniz, bugünlerde, dünyanın en büyük askeri yığınak bölgesidir. 

Türkiye, Ortadoğu ve Akdeniz denklemi dışına savurma, KKTC konusundaki garantörlük haklarını sulandırma çalışmalarını boşa çıkarabilme konusunda büyük bir kararlılık sergilemektedir. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki haklarını savundukça, güney sınırları boyunca kuşatma operasyonlarına karşı durdukça, Türk Akımı ve TANAP boru hatlarıyla Avrupa’nın enerji tedarikçisi konumunu kazandıkça, dostu ve müttefiki ABD ile sürtüşmeler yaşamaktadır. ABD’nin PYD/YPG’yi eğitip donatması, İran tehdidini bahane ederek Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri aracılığı ile Arap Birliği Ordusu kurması Türkiye’nin İran, Rusya ve Avrupa ülkeleri ile yakınlaşmasını önleme operasyonları olarak değerlendirilmelidir. Pentagon, eski dostu müttefiki Türkiye’yi başka bir ittifakın içinde görmeye tahammülü yoktur. 

TÜRKİYE VE AVRUPA ORDUSU

Türkiye’nin NATO’dan kopması, Avrupa Ordusu içinde yer alması gibi bir sonuç, ABD’nin büyük ölçüde güç ve prestij kaybına neden olacaktır. Bunu en iyi bilenlerden birisi de ABD Savunma Bakanı Mattis’dir. 

Mattis, Türkiye’de yakın ilişkiler içinde olduğu işadamları üzerinden Türkiye’yi kontrol altına alma, Türk Akımı ve TANAP’ın önünü kesme, Türkiye’nin Avrupa Ordusu’na katılmasını engelleme planları uygulamak isteyecektir. Bağımsız, çıkarlarını önde tutan bir dış politika izlemeye çalıştığı ölçüde üzerindeki ekonomik ve siyasi baskılar artacaktır. Ortadoğu’daki yeni komşumuz ABD’nin Türkiye-Suriye sınırı boyunca kurmaya hazırlandığı oniki gözlem noktasını, ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) bu yılbaşında önerdiği “Sınır Güvenlik Gücü”nün hayata geçirilmesi operasyonu olarak değerlendirmek gerekiyor. 

Son aylarda döviz fiyatları konusunda yaşadığımız dalgalanma, aslında Türkiye’ye verilen ekonomik bir mesajdı; “Tuttuğun yolda yürümekte ısrar edersen büyük bedeller ödemek zorunda kalırsın!” mesajıydı. 

Güneyimizdeki Akdeniz’de de, kuzeyimizdeki Karadeniz’de de sular giderek kaynıyor. Gelişmelerde Türkiye kilit ülke konumunda. Birileri, hedefine varmak için Türkiye’yi yanına çekmek istiyor. Türkiye de, “Önce kendi çıkarımı düşünürüm” diyor. 

Paylaşım kavgası büyüdükçe üzerimizdeki baskılar artacaktır. İşimiz giderek zorlaşıyor.