Bizim kuşağımız doksanlarda “Ya Karabağ ya ölüm, başka yolu yok artık!” diyerek meydanlarda yürürken büyüdü. Hatta yürürken Ermeni karşıtlığından ziyade; Ermeni çetelerin zulümlerini dinlediğimiz nenelerimiz ve dedelerimizin anlatıları bizi diri tuttu. Yürüyüşlerimiz gibi haykırışlarımızda ceddimize olan hürmetimizdendi.

Ermenistan'ın toprak işgaline direnen Azerbaycan'da, cephedeki askere moral için nam-ı diyar Ozan Arif tarafından seslendirilen "Ya Karabağ ya ölüm" şiiri o zamanlar marşımız gibiydi. Pionner Osman’ın sadık müşterisiydik. 85’lik hoparlörlerin, yüksek baslı, bol tiz donatılı ses sitemleri ile Doğan SLX araçlarımızın camlarını açarak, sokakları bu marş ile arşınlardık. Hem biz dinlerdik hem de millet ve pek ala illete dinletirdik.


Şükürler olsun ki!

Karabağ özgürlüğüne kavuştu…

2783 şehidimiz ‘Ya Karabağ ya ölüm, başka yolu yok artık’ hakikati ile hakka yürüdü. Bizlerde tek millet olarak sadece Şuşa’da yetişen Har-i Bülbül Çiçeği’ni (Xarı Bülbül) şehitlerimizin hatırasına nişan yaptık. Mevlitler okutarak kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yad ettik. Her “karabağ” da belki de her “kara” deyişte yeniden ve daima anmaya da devam edeceğiz.

Parmaklarım bu cümleleri sizlere ulaştırmak için hareket ederken; Azerbaycan’ın Mehmet Akif’i olarak bildiğimiz Ahmed Cavad’ın, “Çırpınırdın Karadeniz, Bakıp Türk’ün Bayrağına” şiirini dinleyerek hislendiğimi de paylaşmak isterim. Biz tek millet iki devlet olmaktan da öte ve hatta kardeşlikten de öte yürekdaş bir milletiz.

Bizim anılarımıza hürmeten 10 Kasım günü yerine 8 Kasım gününü zafer ilan eden Azerbaycan’da; Xarı Çiçeği, Karabağ’ın özgürlüğünün nişanı oldu. Geçmişte de laleler bir nişan olmuş ve şiirlere nakışlanmıştı.

1918 yılında Rus-Ermeni-İngiliz ittifakı ile katliama maruz kalan Azerbaycan Türk’lerine yardıma giden, Türk askerlerini lalelere benzeten Azerbaycanlı şair Telman Hacıyev’in şiiri hatırlar mısınız?

Meylim üzündeki gara haldadır

Hicranın elaci ilk vüsaldadır

Ne vahdır aşığın gözü yoldadır

Bir gonağ gelesiz bize laleler.

Telman Hacıyev’in Laleler şiirini yazmasına neden olan olaylar; Ermenilerin ve Rusların Bakü’de ve Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde masum sivil Türklere karşı başlattıkları katliamlardan dolayıdır. Mehmet Emin Resulzade Osmanlı devletinden yardım talep etmiş ve talebine Hızır gibi yetişilmiştir.

Padişahın talimatıyla Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan’a sefere çıkmış. Gence’de Ermenilerle karşılaşarak, çıkan çatışmaların ardından Ermeniler teslim olmuş ve Gence Ermeni zulmünden kurtarılmıştır.

Bu toprağın çocuklarından Telman Hacıyev’in “Laleler” şiirini, Ahmet Cevad’ın “Çırpınırdın Karadeniz” eserini silmek mümkün mü?

Fakat ne olduysa bir dönem geldi ve birileri “Hepimiz Ermeniyiz!” diye meydanları doldurdu.

Şaşırmıştım…

Türk olmanın, bir olmanın ve bu cennet için kan ve ter dökmenin onur ve haysiyetini nasıl olurda unuturduk. Bize bunu nasıl unuttururlardı. Çıldırırdı karadeniz türküleri, Laleleri solardı memleketin. Neyse ki bu şarlatanlıkların üstesinden de geldi aziz milletimiz.

Şimdi ozanlar, şairler, bestekarlar… hasılı tüm sanat ustalarımız, iftiharla tarihe not düşsünler eserleriyle… Karabağ desinler, Har-i Bülbül desinler, yeniden Aşk desinler ve daima Vatan desinler.

Bizlerde; “Ne mutlu Türküm diyene!” diyelim…