Ekonominin gidişatını irdelemeye devam ediyoruz.

32 yıl sonra enflasyonun tek haneli rakamlara düşmesi, kağıt üzerinde de olsa, umut verici bir gelişme.

Neden kâğıt üzerinde diyoruz?

Enflasyon ortalamasını teşkil eden kalemler sürekli değiştiriliyor. Vatandaşı bire bir ve temel ihtiyaçlar nedeniyle ilgilendiren mal ve hizmetler yerine, olmadık kalemler eklenirse, istediğiniz rakamlara ulaşabilirsiniz.

Bu düşük rakamların tek iyi tarafı psikolojiktir.

Geçmişte bize reva görülen uygulamaları yine hatırlatmak istiyoruz:

Yabancıların mahkemelerdeki durumları da kapitülasyonlar sonucunda imtiyazlı bir konuma gelmişti.

1905 yılında II. Abdülhamit'i öldürme girişiminden tutuklananlar arasındaki Belçikalı Jaures'in duruşmasında, karar verileceği gün tercümanın gelmemesi üzerine dava ertelenmiş, Belçika hükümeti bu davanın Belçika mahkemelerine ait olduğunu da ileri sürmüştü.

Osmanlı Devleti, kapitülasyonların zararlarını ülkesinde yabancıların çoğalmasına paralel olarak anlamaya başladı.

Özellikle ne olduğu belli olmayan işsiz güçsüz yabancıların ülkeye gelmesi ve suç işlemesiyle birlikte bunların yakalanması, tutuklanması, yargılanması ve hapsedilmesi büyük sorun olmaya başlamıştı.

Sorun ülkedeki asayişin bozulmasına kadar gitmekteydi.

Buna elçi ve konsolosların, Osmanlı iç işlerine karışmak amacıyla bu yabancıları, ister suç işlesinler ister haksız olsunlar, koruması da eklenmekteydi.

Ayrıca devletin ve yerel idarelerin ıslahat için gereksinim duyduğu vergilere katılmaması, hatta bazı yabancı kuruluşların bu vergilerin gelirine ortak olması hem devlet ve yerel idarelerin, hem de bütün vergilerin kendi üzerine yüklendiğini düşünen halkın tepkisini çekmeye başlamıştı.

Kısacası kapitülasyonlar, imparatorluğu sırf yabancı hesabına çalışan, bütün kârını yabancıya ve onun keselerine boşaltan bir müstemleke haline getirmişti.

Kapitülasyonlar yabancı sermayenin en elverişli koşullarda Osmanlı İmparatorluğu'na girmesi için gerekli ortamı hazırlamıştı.

Osmanlı topraklarında geniş yatırım olanakları olduğunu gören Avrupalı sermayedarlar kendi aralarındaki kurdukları şirketlerle ulaştırma, bankacılık, sanayi, madencilik, kamu hizmetleri ve tarım alanlarında yatırımlar yapmaya başlamışlardır.

Hem sermaye kıtlığı hem de kapitülasyonların yabancılara sağladığı ayrıcalıklarla boy ölçüşemedikleri için yerli müteşebbisler ya ortadan çekilmek ya da yabancılarla işbirliği yapmak zorunda kalmıştır. Bunun sonucunda DEMİR YOLLARI, LİMANLAR, ELEKTRİK, HAVA GAZI VE SU İŞLETMELERİ Avrupalılar tarafında kurulup işletilmeye, MADENLER VE FABRİKALAR Avrupa Şirketlerince çalıştırılmaya ve tıpkı bugün olduğu gibi yabancı sermayeye satılan şirketler, yurt dışına kaçan yerli yatırımcılar, kapanan şirketler giderek çoğalmaya başlamıştır.

Borç alırken dost, öderken düşman

Alman Atasözü