Kapitalizm, her, bireyi potansiyel müşteri yolunacak kaz olarak görür. Bu kapitalistlerin kendi zenginliklerinin ve yüksek yaşam kalitelerinin devamı için gereklidir.
Bugün dünyaya hâkim olan kapitalist düzen bu tez üzerine kurulmuştur. Tüketici bir toplum yaratarak bireylerin ihtiyaç duymadıkları ama almaları gerektiğine inandırdıkları sürekli değişkenlik gösteren moda adı altında sürekli tüketime yöneltilen toplum sonunda temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekme sorunu ile karşı karşıya gelmektedir. Sonuç olarak ihtiyaçlar hiyerarşisine yetişemeyen halklar daha fazla çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Birer modern köle haline dönüştürmektedir. 
Kapitalist düzen dünyada kendi deyimleriyle modern olmayan insanları kayıt dışı olarak algılarlar yok hükmündedir onlar bakımından. En sinir oldukları insan tipleri köyde kırsalda yaşayan iki keçi, koyun ve tarımla uğraşan dış etken ve reklamlardan etkilenmeden kendi yaşam biçimlerine müdahalelere kapalı insan protipleri kapital düzenin ıslah edilmesi gerekenler listesindedirler devamlı.
Bugün dünyadaki savaşların ana nedeni de hâkim güçlerinin zenginliklerinin devamını ve hükmetme güçlerini koruma nedenidir.
Onlar için halklar kontrol edilmesi gereken sadece emeklerine ihtiyaç duyulan yığınlardır. Çünkü doymak bilmeyen obur mideleri dipsiz kuyuya benzemektedir ne atarsanız atın öğütmektedir. 
Düşündükleri tek şey güçlerini sömürdükleri ülkede sürekliliği sağlamaktır. Kendilerini dünyanın efendisi olarak gören bu kitle maalesef dünyayı kontrol etmeyi başarmaktadırlar. Bunu yaparken her ülkede kendilerine hizmet edecek hainleri ait oldukları ülke insanına başarılı bir şekilde vatansever olarak sunabilmektedirler. Gerçek olan ise bu seçtikleri insanların birer vatan haini olduklarını kamuoyu önünde ustaca gizleyebilmeleridir.
Sonuç olarak dünyada üretilen gıda, yer altı ve yer üstü kaynaklarının paylaşımındaki büyük adaletsizlikler sonucunda yaşanamaz bir dünyaya doğru hızla yol aldığımızın göstergesidir. 
Bugün dünyada hala açlıktan ölen insanların bulunması gıda ihtiyacının artan nüfusu besleyemediği akla gelebilir ama maalesef durum öyle değildir. Dünyadaki gelir dağılımındaki adaletsizlikten küresel şirketler servetlerine servet katarken insanların açlıktan ölmesi doymak bilmeyen kapitalist düzene dayanmaktadır.
'Dünya nüfusunun en zengin yüzde 2’si tüm dünya servetinin yarısına, en zengin yüzde 1’i yüzde 40’ına, dünya nüfusunun yarısını oluşturan yoksul kesim ise dünya zenginliklerinin yüzde 1'ine sahip...'
Şimdi gelelim besin meselesine... Dünyanın yarısı buğdayla, az gelişmiş ülkeler ise pirinçle besleniyor. 
Bugün dünyada 150 milyon ton civarında buğday stoku var. Yani, Türkiye gibi 7 ülkeyi doyuracak buğday var...
80-90 milyon ton pirinç stoku var. Yani, Türkiye gibi 140 ülke doyar..
 Yeryüzünde üretim yetersizliği diye bir sıkıntı yok... Ama her ne hikmetse her gün 25 bin kişi açlıktan ölüyor. Tarihe gömüldü denen kölelik üzülerek belirtmek gerekirse mutasyona uğrayan kölelik eskiye göre çok daha acımasızca modernlik kılıfı altında devam etmektedir.