Kötü beslenme, kilo fazlalığı ve fiziksel aktivitedeki azlığı kanser gelişiminde %35 oranında olumsuz etki eder.

Alkol; ağız,yutak, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, meme, kolon ve rektum kanserlerinin oluşum riskini artırır.

Egzersiz yapmayanlarda kolon ve meme kanser riski artar.

Gereğinden fazla çinko prostat kanser riskini artırabilir.

Doymuş yağlar ve trans yağlar; prostat, kolon ve meme kanseri ile ilişkilidir.

Fast food sisteminde, yüksek ısıda günde 10 – 12 saat kullanılan kızartma yağları fiziksel ve kimyasal değişime uğrar. Okside olmuş yağlar kansere neden olabilir.

Izgara et ateşte 10 – 15 cm.’den daha yaklaştırarak pişirildiğinde yanmış yüzeyleri kanserojen maddeler oluşturur.

Eti 35 dakika süreyle ızgara yaparsanız veya 5 dakika süreyle kızgın yağda kızartırsanız, etinizi kanserojen hale getirirsiniz.

Salam, sosis, sucuk; içindeki koruyucu maddeler pişirme sırasında kanser yapıcı özelliklere dönüşebiliyorlar.

Yemek yapılırken ne kadar çok yağ kullanılırsa tehlike o kadar artar.

Yaşlı hayvan etleri, genç hayvan etlerine nazaran daha risklidir.

Saflaştırılmış şeker tüketilmesi, metabolizmanın kansere karşı direncini azaltır.

Şekerin yakılması kanser riskini artırır.

Yanmış simit, ekmek, börek, kek, kestane, sarı leblebi tehlikelidir.

Beyaz ekmekte, hamur güçlendirici olarak bilinen “potasyum bromat” da kanserojen etkiye neden olur.

Ayrıca unların beyazlatılmasında kullanılan “benzoil peroksit” kanser riskini artırır.

Odunla pişirilen ekmeklerin, ısı emdiği için sağlık açısından zararlıdır.

ÖNERİLER

Besinlerde bir tarafta kansere sebep olan maddeler bulunurken, diğer taraftan da kanserden koruyan özellikleri vardır. Kanserin % 70’i kötü diyetle bağlantılıdır.

Kanser riski taşıyan doymuş, trans yağlar ve bitkisel yağları azaltıp balık yağı, zeytinyağı ve fındık yağlarına yönelmelidir.

Tahıllar, kurubaklagiller ve kuruyemişler bizlere, birçok hastalığa karşı savunma kalkanı gibi korurken iyi depolanmamış olanları kanserojen etkisi içerir.

Sakatatlar seyrek olmak kaydıyla C vitaminli besinlerle birlikte tüketildiğinde, risk azalır.

Havuç piştiğinde daha fazla “karotenoid” açığa çıkacağından kansere karşı koruyucu etkisi de artar.

Koyu yeşil sebzeler, baklagiller, kahvaltılık tahıllar ve portakal bizi kanserden koruyan folik asit açısından zengindir. Folik asit kansere karşı koruyucudur. 

Güçlü bir antioksidan mineral olan selenyumdan zengin beslenin. Kaynakları: Balık, tavuk ciğeri, ton balığı, sarımsak.

Kanser savaşçısı olan C vitamini her öğünde sofranızda olsun. Zengin Kaynakları: Siyah kuş üzümü, acı biber, yeşil ya da kırmızı biber, portakal vs…

Göğüs kanserine karşı E vitamini asla unutulmamalıdır. Kaynakları: Zeytinyağı, kabuklu kuru yemişler, tam tahıllar, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler.

Domatesin gücünü aklınızdan çıkarmayın. Antiokanserojen aktivite gösteren “Likopen” domateste bulunur. Haftada en az 10 porsiyon domatesi haşlayarak tüketin.

Likopen’den zengin diğer besinler: Karpuz, greyfurt, kayısı ve kırmızı renkte sebzelerdir.

Brokoli, karnabahar, lahana ve brüksel lahanası bu dörtlü vücudunuzu tüm kanser türlerine karşı zırh gibi korur.

Günde 2 bardak çay için, tercihinizi yeşil çaydan yana kullanın. Sallama çaylardan uzak durun.

Çaya eklenen limon ve süt özellikle yemek borusu ve mide kanserine neden olan “tanen” maddesini etkisiz hale getirir.

Yeşil çayı, siyah çay gibi demlikte demlenirse antioksidan maddeleri zarara uğrar. 3 dakikadan fazla demlemeyin.

Kakao antioksidan açısından çok zengindir.

Nar ve şalgam da unutulmaması gerekenlerin arasındadır. 

Haftada en fazla 2 kere kırmızı et, geri kalan günlerde 3 gün tavuk eti 2 gün balık eti tüketimi en ideal olanıdır.