İngiltere’de yapılan bir çalışmaya göre depresyona giren kanser hastalarının çoğuna depresyon tedavisi sunulmuyor. Depresyonu tedavi edilmeyen hastaların daha mutsuz ve endişeli hayatlarını geçirdikleri vurgulanıyor.

Depresyona girmek, kanserden kaynaklanan şikayetleri arttırır, yorgunluk ve ağrı daha fazla hissedilir ve bazı hastalar tedaviden en ufak ümit görmeyeceğini düşünüp umutsuzluğa kapılır. Öte yandan eğer depresyon tedavi edilirse, hastaların en az 60%’ı moralleri daha iyi olarak tedavilerine devam ediyorlar. Depresyonu kontrol altına alınan hastalar daha aktif oluyorlar, yakınlarını ve dostlarını ziyaret etmek istiyorlar, spor yapmak, yürüyüşe çıkmak istiyorlar, daha az ağrı çekiyorlar, daha az endişeli oluyorlar ve kendilerini daha az yorgun hissediyorlar.

Belki daha da önemlisi, depresyonu tedavi edilmeyen kanser hastalarının tedavi başarı oranları da daha az. Hep halk arasında söylenir ya, ‘bu işte moral de çok önemli’ diye. Evet işte size bilimsel kanıtı! 500 kişi üzerinde yapılan bu çalışmada, depresyon tedavisinden sonra hastaların 62%’si 6 ay içinde hastalık belirtilerinin yarı yarıya indiğini söylemişler.

Bu çalışmada her 7 akciğer kanseri hastasından 1 tanesinin depresyon geçirdiği gözlemlenmiş. Kanser doktorunuza (onkolog) çok iş düşüyor. Hastayı odadayken, hastanın ruh halini gözlemlemesi ve depresyonu fark edebilmesi için bir de ayrı bir gözle hastaya bakmak gerekiyor. Yani, onkolog 2 farklı hastalıkla uğraşmalı, kanser ve depresyon. Kanser Merkez’lerinde özellikle kanser hastalarının psikolojisinden anlayan uzman psikologların bulunması çok önemlidir bu yüzden.

Sonuç olarak, kanserle savaşırken moralimizin iyi olması çok önemli. Depresyon, kanser hastalarında sık karşılaştığımız bir problem. Hasta odadayken, biz (onkologlar) sadece buz dağının tepesini görüyor olabiliriz. O yüzden hastanın yakınlarından hastanın psikolojisi hakkında fikir almak da çok önemlidir.

Sevgiler…