Sevgili Okurlarımız, bildiğiniz gibi duyarlı, yardımsever; erdem sahibi herkesin kalemimle ve yüreğimle daima yanında olmaya çalışıyorum. Bu güzel yüreklerden bir tanesi de Sayın İpek Güneş Hanımefendi. 

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? 

Ben ipek Güneş. Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat bölümü mezunuyum. Yüksek lisansımı Halkla ilişkiler ve Pazarlama Bölümünde yaptım. Uzun süre Turizm ve Otelcilik Sektöründe misafir ilişkileri şefi ve görevlisi olarak çalıştım. Otelde çalıştıktan sonra çeşitli Dershanelerde ve okulda ingilizce öğretmenliği yaptım. Şu an İngilizce öğretmenlik mesleğime farklı sektörde çalışan kişilere ve üniversite öğrencilerine vermekteyim. İngilizce öğretmenliğimin yanı sıra yazarlık mesleğimide başarılı bir şekilde sürdürmekteyim.İlk kitabımı ''Yüreğimin Sesi'' adı altında çeşitli denemelerden oluşan bir kitap olarak ortaya çıkardım. Bu kitabımı Lions Vakfı şartlı burslu çocuklara bağışladım. İkinci kitabımı ise Bahçeşehir Üniversitesinde halkla ilişkiler alanında yüksek lisans yaparken halkla ilişkiler alanında çok emek sarf edecek yazdığım ''Kurumsal İtibar Yönetimi'' adlı akademik tez kitabımı Lions Vakfı şartlı burslu çocuklara bağışladım. Daha sonra ''Yaşamın Anlamı'' adında farklı denemelerden oluşan bir kitap yazdım bunu da aynı şekilde Lions Vakfı şartlı burslu çocuklara bağışladım. En son kitabım olan ‘’Anna’nın Yolculuğu'' adlı Romanım ise çocukluk çağı kanser hastalarına bağışlanmaktadır. Ben bu hayatta en önemli duygunun maneviyat duygusu olduğuna inanan bir insanım. Bu bakış açısıyla kitaplarımla çeşitli sosyal sorumluluk projelerine katılarak insanlara yardım etmeyi ve onların yüreklerine ulaşmayı temenni ediyorum. 

Anna’nın Yolculuğu kitabını yazma amacınız nedir? 

Bu kitabı ilk başta yazmamın nedeni çağımızın hastalığı olan kanser hastalığı konusunda insanları bilinçlendirmek ve bu hastalığı geçiren çocuklara yardım etmektir.

Anna’nın Yolculuğu kitabını yazarken vermek istediğiniz mesaj nedir? 

''Anna’nın Yolculuğu'' kitabı bir kişisel gelişim romanıdır. Bu kitapta ana karakterimiz Anna’dır. Bu romanda Anna’nın tüm hayatı boyunca yaşadıklarına rağmen kendi hayatına azimle devam etmesi ve mücadelesi anlatılır. Bu kitapta Anna karakteriyle aslında tüm okurlara insanın hayatın içinde ummadığı beklenmedik hayal kırıklıklarına rağmen mücadele etmeyi bırakmaması gerektiği ve en önemlisi de hayata karşı umudunu kaybetmemesi ve kendini herşeye rağmen sevmesi mesajı verilmektedir 

Genel olarak yazarken ilham aldığınınız sanatçılar var mı? ne tür müziklerden ilham alıyorsunuz? 

Ben yazarken mutlaka beni düşündüren, yaratıcılığımı kuvvetlendiren ve duygularımı açığa çıkmasına yardımcı olan müzikler dinleyerek ilham alıyorum. Bu sanatçılar Yanni ve Mario Frangoulistir.

Anna’nın Yolculuğu kitabını yazarken nelerden ilham aldınız? 

Bu kitabı yazarken hem yaşadıklarımdan hem de yaratıcılığımla harmanlanarak esinlenen Hayal gücümden yardım aldım. 

Bu kitabı kime ithaf ediyorsunuz?

Bu kitabımı bir sene önce kaybettiğim canım babacığıma ithaf ediyorum. Onu çok seviyorum. Onu kaybetmenin üzüntüsünü derinden yaşadım ve bu kitapla birlikte onu yaşatmak istiyorum.

Kendinizde bulduğunuz üç kelime nedir? 

Dürüstüm, yardımseverim, iyi bir kalbim var.

Nerelere bakarak ruhunuzu besliyorsunuz?

Deniz kenarında bir cafede kahve içmek benim ruhumu çok besliyor. Deniz kenarında yürüyüş yaparken denizin dalgaların sesi ruhuma çok iyi geliyor. Yeşillikli bir parkta yürüyüş yaparken gördüğüm çiçekler bana iyi geliyor. Doğayı seviyorum.

Bir insanı tanımak için evvela nelere dikkat edersiniz? 

Bir insanı tanımak için öncelikle onun samimiyetine ve sözüne sadık olup olmadığına, bir sosyal çevrede insanlarla kurduğu ilişkilerinin nasıl olduğuna bakarım.

Hayatınızın olmazsa olmazları?

Hayatımda olmaz olmazları dürüstlük ve samimiyettir.

Nelere tahammül edemezsiniz?

Yalancılığa, ikiyüzlülüğe ve şiddetin her türlüsüne bu sözlü dahi olsa asla tahammülüm yok. Tabiki aldatılmakta benim kırmızı çizgim. Çünkü ben çok onurlu bir insanım. Birde haksızlığa tahammülüm yok. Ne başkasına haksızlık yaparım ne de başkasının başkası tarafından bunu yaşamasına izin veririm.

Değiştirme, düzeltme şansım olsa idi geçmişe gidip neyi değiştirmek isterdiniz? 

Geçmişe gidersem eğer değmeyecek insanlar için gözyaşı dökmezdim ve kendimi yargılamadan olduğumu sever ve kendimi her fırsatta taktir etmekten vazgeçmezdim. Çünkü bence insan kendi değerini bilir ve kendini olduğu gibi severse hayat o insana onun değerini bilecek insanlar çıkartır.

En son okuduğunuz kitap hangisi idi? Beğendiniz mi? 

En son okuduğum kitap Miraç Çağrı Aktaş’ın ''Hayat kaybettiğinde yeniden başlar'' kitabıdır. Bir de Esra Ezmeci’nin ''Düştüğünde hayat Güzeldir'' kitabıdır. Bu iki kitabı da çok beğendim.

Yarınlarına olan gençlerimize en çok ulaşmasını istediğim mesajınız nedir? 

Gençlere öncelikle, kendilerine her zaman hayatta hedef belirlemeleri ve bu hedef doğrultusunda ilerlemekten ve çabalamaktan vazgeçmemelerini tavsiye ederim. Ben suna inanıyorum ki insan kendine güvenirse her türlü zorluğun üstesinden gelir. Gençlere ricam hayat içinde hedefleri konusunda adım atmaktan korkmasınlar. Belki ilk adımda başaramayabilirler ama bu demek değildir hiç bir zaman başaramayacaklar. Bu başarısızlıkların sonucu hayatla ilgili umutlarının yıkılmasına izin vermesinler. Şunu asla unutmasınlar hayat içinde yaşadığımız tüm olumsuz şeyler, başarısızlıklarımız aslında birer sınav bizim için. Önemli olan bu yaşadığımız sınavlardan ders çıkarmak ve hedefimize ulaşacağımıza inancımızı kendi kendimize sık sık hatırlatmamızdır. Şu kaçınılmaz gerçektir ki her bir başarı sadece tek bir adımla başlar.

Kendinizi nasıl şımartırsınız?

Kendimi ilk başta tek başıma deniz kenarında yürüyüşümü yaptıktan sonra sevdiğim bir cafede bir kahve içerek şımartırım.

Kadınlara, çocuklara, hayvanlara yapılan şiddet maalesef gittikçe artıyor. Sizce sorunun temeli ve çözümü nedir? 

Bence bunun artmasındaki en önemli neden sevginin ve anlayışın olmadığı bir aile ortamında yetişen çocukların olmasıdır. Bana göre her şey ailede bitiyor. Anne ve babanın ilk başta birbiriyle olan iletişimleri çocuğa bir örnek teşkil ediyor. Çocuk ne kadar sevgi ve anlayışın olduğu ortamda büyürse aynı şekilde etrafına da öyle davranır. İlk başta anne ve babalarının çocuklarını olduğu gibi sevmeleri ve onlara değer verdiklerini hissettirmeleri gerekir. Anne ve babanın mutlaka çocuklarına sevgi temelli ilişkinin ne kadar önemli olduğu, etrafındaki insanları olduğu gibi yargılamadan dinlemeleri gerektiği, hayvanları ve doğayı sevmenin ne kadar önemli olduğu mutlaka güzel üslupla paylaşılmalıdır. Çünkü bana göre sevgi ve anlayışın olmadığı bir yerde büyüyen bir çocuk şiddete daha eğilim olur. Bunun sonucunda şiddete eğilimli bireyler ortaya çıkar.