Yunanistan’ın Kıbrıs Adasını ilhak için, özellikle İkinci Dünya Harbi’nden sonra başlattığı kriz; malumları 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması ile çözülmüştü ama aslında tarafların farklı beklentileri vardı. 

İngiltere Ada’nın sorumluluğundan kurtulmuş, elinde tuttuğu üslerle bölgedeki avantajlarını korumuştu. 

Yunanistan Ada’nın ortağı olduğunu Türkiye’ye kabul ettirmiş, bir ara hedef olarak değerlendirdiği Cumhuriyet’in yönetimini de ele geçirmişti. 

Türkiye ise tarihten gelen haklarını tescil ettirmiş, soydaşlarının mal ve can güvenliği yanında kendi güvenliğini de sağlamış ve Ada’nın Yunanistan’a ilhakını da önlemişti. 

Ancak Rumlar yönetimini ele geçirdikleri Cumhuriyeti, derhal asıl hedefleri yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı, Enosis için kullanmaya yöneldiler. Önce Cumhuriyetin kaynakları ile silahlandılar, hazırlıkları hızlandırdılar. 

Cumhuriyet ancak üç yıl yaşayabildi. 

Türklerin basit bir azınlık haline getirilmesini öngören Rumların Anayasa değişiklik teklifleri, Türkiye ve Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilmemişti, edilmeyeceği de biliniyordu. 

Rumlara göre sıra, Türkleri yok edip Enosisi gerçekleştirmek için hazırlanan Akritas Planının uygulanmasına gelmişti. 

21 Aralık’ta Lefkoşa’da iki masum soydaşımızın şehit edilmesi ile katliam başladı ve kısa sürede bütün Ada sathına yayıldı. 

Silahsız, savunmasız soydaşlarımız, özellikle Rum ve Türklerin müştereken yaşadıkları köylerden güvenli bölgelere göç etmek zorunda kaldılar. Evlerini, işlerini, bağlarını, bahçelerini terk ederek canlarını kurtarmaya çalıştılar. Tabii buna fırsat bulamayanlar da vardı. 

O günlerde, eski adı Ayvasıl olan Türkeli köyünde, Rum çetelerinin insanlık dışı, akıl almaz vahşetini kısaca anlatmak istiyorum. 

Türkeli, Lefkoşa’nın batısında 120 Türk’ün Rumlarla birlikte yaşadığı bir köydü. 

Lefkoşa’da başlayan olaylar nedeni ile silahlı Rumlar naralar atarak, Türkleri tehdit ve tahrik etmeye başladılar. Bir araya gelen Türkler de olay çıkarmadan, kadın ve çocukları yakındaki daha emniyetli saydıkları Yılmazköy’e göndermeye çalışıyorlardı. 

Köyde sadece 9 mücahit vardı. Rumlar savunmaya çalışan mücahitleri kuşatıp ardından taarruza başladılar. 

Ayvasıl’ın 9 kahraman mücahidi dirense de mermileri sayılı idi, sonunda mermileri bitti. 

Rumlar esir aldıkları mücahitleri bir traktörün arkasına bağlayıp köy içinde sürükleye sürükleye şehit ettiler. Henüz köyde olan kadın, çocuk, yaşlı diğer Türkleri de toplayıp, tam 22 soydaşımızı kazdıkları çukurlara gömdüler. 

Özker Yaşın’ın, Ayvasıllı Dokuz Esir’in hazin öyküsünü anlattığı şiirinden bazı mısraları aşağıya çıkardım. 

Gavurlar, 

Vahşi hayvan gibiydi. 

Gözleri parıl parıl kin. 

Vurdular hepsini. 

Vurdular seksenlik ihtiyarı, 

Vurdular Ömer’le Mehmet’in dedesini. 

Elleri bağlı, üst üste öldüler 

Çukurun içinde. 

Elleri bağlı, üst üste gömüldüler. 

Kıbrıs Adasının 

Ayvasıl Köyünde. 

Değerli okurlarım, Rum çapulcuların bu insanlık dışı vahşetleri sadece bu olayla sınırlı kalmadı.

Lefkoşa’da Yunanlı subayların komutasında, Kumsal’a, Türk mahallesine baskın yapan bu gözü dönmüş çapulcular Türk Alayının Tabibi Bnb. Nihat İlhan’ın evini de bastılar. Tbp.Bnb.İlhan’ın eşi ile biri kundakta üç küçük oğlunu; banyoda küvetin içinde, birbirine sarılarak gizlenmeye çalışırken şehit ettiler. 

Evvelki gün de 14 Ağustos 1974’te, Atlılar, Muratağa ve Sandallar köylerinde, Ayvasıl ve Kumsal katliamı gibi savunmasız, masum kadın-çocuk-yaşlı 126 soydaşımızın Rum çapulcular tarafından katledilip açılan çukurlara gömüldü, GKRY’nin Akel Partisi tarafından açıklandı.

44 yıldır Rum-Yunan ikilisinin kabule yanaşmadığı bu katliamın kurbanı çoğu kadın ve çocuk olan korumasız insanların, katledilmeden önce tecavüze ve şiddete uğradıkları da Akel açıklamasında itiraf edildi. Uluslararası hukuk açısından tam bir insanlık suçu olan bütün bu vahşeti, Türkiye’nin yaptığı teşebbüslere rağmen, ne BM, ne AB, ne Garantör ülkeler ve ne de diğer Uluslararası kuruluşlar hiç dikkate almamıştı. Bakalım Akel’in itirafı bir işe yarayacak mı? 

Türkiye’nin diplomatik alanda yaptığı teşebbüsler bir sonuç vermeyince, 25 Aralık’ta Türk Hava Kuvvetlerinin Rumları ihtar etmek amacı ile Lefkoşa üzerinde icra ettiği sınırlı hava harekatı etkili olmuştu. Kalıcı olmasa da bir ateşkes icra edilmiş, meşhur yeşil hat tesbit edilmişti.

Değerli okurlarım, 

Beş günün bilançosu korkunçtu. 80 şehit, yüzlerce yaralı ve hala bulunamayan bir o kadar kayıp ve onbinlerce de aç ve açıkta, evsiz barksız göçmen. 

Noel’e rastladığı için tarihte KANLI NOEL olarak anılan Kıbrıs Türk’ünün bu hazin ama bir o kadar da şanlı direnişi adeta 11 yıl sonraki MUHTEŞEM ZAFER’in habercisi gibiydi. 

Ne mutlu bizlere ki bu Muhteşem Zaferi gördük. Ve inanıyorum ki çok daha iyi günler de göreceğiz. Zira hem haklı hem de güçlüyüz.

Bu vesile ile Kahraman şehit ve gazilerimizi en yüksek duygularımla selamlıyorum. 

Yüce Tanrı’dan rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun.