Kıbrıs’ta Rumların 51 yıl önce, soydaşlarımızı katlederek Ada’yı Yunanistan’a bağlamak için başlattıkları soykırımı anmak ve anlatmak için, Kadıköy’de düzenlediğimiz etkinliğe, Kıbrıs’tan da TMT Mücahitler Derneği Genel Başkan Yardımcısı Güner Rıfkı, Derneğin Yönetim Kurulu Üyesi İsmet Evcil, Mücahitlerden Ertan Alp, Yücel Hatay ve eşi Dervişe Hatay ile KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Maden Dairesi Başkanı Mustafa Alkaravlı katıldı.
Jeoloji Maden Mühendisi olan Mustafa Bey Anamur’dan Kıbrıs’a Dragon Çayı’nı akıtacak “Hayat Suyu” projesini teknik ve ekonomik açıdan anlatan güzel bir sunum yaptı. Kıbrıs’ın 2050 yılına kadar içme, kullanma ve sulama ihtiyaçlarının karşılanacağı, bu projenin 2015 yılı içinde tamamlanacağı ve bu suretle artan içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması yanında üretim artışı ile KKTC ekonomisine müsbet katkı sağlanacağı ve dünyada ilk uygulama olan bu proje ile Malezya Hükümeti’nin kendi ihtiyaçları için ilgilendiği de ifade edildi.
İkinci Cihan Savaşı sonunda galip devletler masasına oturmayı başaran Yunanistan’ın; yeniden Enosis hayallerine kapılıp Kıbrıs’ta silahlı mücadele için 1953 yılında EOKA terör örgütünü kurduğunu ve 1955 yılında Kıbrıs’ta terörü başlatarak Ada’yı kan gölüne çevirdiğini; KANLI NOEL’İ ve soydaşlarımızın silah ve cephane yetersizliğine rağmen şanlı direnişlerini de Güner Bey özet olarak anlattı.
Değerli Okuyucularım,
O tarihlerde Kıbrıs’ta deniz ve hava ulaşımı İngilizlerin ve Rumların kontrolünde olduğundan, silah ve cephane deniz yolu ve balıkçı tekneleri ile, 5 km kadar kısa ve dar bir sahil şeridi olan Erenköy bölgesine gizlice gönderilebiliyordu. Sadece bu sahil Türklerin kontrolü altında idi.
Ancak Erenköy’e gece getirilen silah ve cephanenin Ada’nın her yanına Karpas’a, Mağusa’ya, Larnaka’ya, Baf’a ulaştırılması gerekiyordu. Yollar ve köylere, kasabalara giriş çıkışlar İngilizlerin ve Rumların kontrolünde idi ve yakalananlar derhal infaz ediliyordu.
Erenköy’den bu silah ve cephane ölümü göze almış, mangal yürekli mücahitler tarafından, tabir caiz ise kelle koltukta Kıbrıs’ın her yerine nakledilmiştir. Misafirlerimizden Güner Bey, Ertan Bey ve İsmet Evcil bu görevi yapan kahraman mücahitlerimizdendiler. Güner Bey ve Ertan Bey gururla birer anılarını anlattılar.
İsmet Bey ve Yücel Bey’le 1965 yılında TMT’de beraber çalışmıştık. Birbirimizi ta o günlerden beri tanır ve zaman zaman da görüşürdük. Toplantıya, o günlere ait anılarını dile getirerek renk kattılar, anlam kazandırdılar.
Hele Dervişe Hanım’ın anlattıklarını dinlemek hepimizi duygulandırdı. Dervişe Hanım Kanlı Noel’de 12 yaşında imiş. Babası mücahit olduğundan annesi ve altı kardeşi ile bir avuç mücahitin savunduğu Küçük Kaymaklı’da ikamet ediyorlarmış. 24 Aralık’ta düşen Küçük Kaymaklı’dan 3-4 km mesafede Hamitköy’e üç yaşındaki kardeşini sırtına alarak kaçabilmişler. Hamitköy’de bölgeye çadırlar kuruluncaya dek iki ay kadar bir köy evinde, 65 kişi birlikte misafir olmuşlar. Pek çok göçmen ahırlara, samanlıklara sığınmış. Günlerce haşlanmış ve kavrulmuş buğday yemişler. İki ay sonra Kızılay’dan temin edilen çadırlarda yine Kızılay’ın yardımları ile, 1967 yılında yapılan göçmen evlerine geçinceye kadar barınmışlar.
Ben de 1965 yılında Kıbrıs’ta Hamitköy’de mücahit Tb.Komutanı idim. Bu sefaleti, perişanlığı, yokluk ve yoksulluğu görmüş ve şahit olmuştum. Dervişe Hanımı dinlerken hiç unutmadığım o günleri sanki bir daha yaşadım.
Değerli okurlarım,
Kanlı Noel’le gelen bu göçmen sorunu yanında Ada’nın her tarafında Rumların sergilediği, vahşet hiç durmadı. Dünyanın bütün insan hakları savunucuları, kendilerini medeni sayan bütün ülkeleri bu vahşeti sadece seyretmişler, hiçbir müdahalede bulunmamışlardı. Tabi Araplar dahil bütün Müslüman ülkelerin de kılı bile kıpırdamamıştı. Ve kahraman soydaşlarımızın bu çaresizliği ne yazık ki Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar tam 11 yıl sürdü.
Bu acı gerçekleri unutmamalı ve unutturmamalıyız, değil mi?