Son günlerde bir aksiliktir gidiyor. Tabiri cazise neye el atsam, buz olup eriyor. 

Bu gece bilgisayarım pert oldu, psikologlar kesin "travma hali" diye tanı koyarlardı ki haksız da sayılmazlardı. Eh kolay değil onca zaman bana hizmet etmek. Önce bir panik durumu, ardından mecburi bir kabullenişle çareler aramaya başladım. 

Demokraside çareler tükenmez mantığıyla rafa kaldırdığım eski bilgisayarımı elden geçirdim. Bir kaç eksik tuş dışında bir sorunu yokmuş. Dedim ya demokraside çareler tükenmez diye, o sorunu da harici ek klavye takarak ortadan kaldırmış oldum. 

Onca uğraştan sonra beyin bitkin düştü tabii.

Emektar bilgisayarım masada o bana bakıyor ben ona. O yaz diyor ben şımarık kız çocuğu gibi direniyorum. 

Saat sabahın dördü. Yazı meleklerim yok ortada. 

Sol omuzumda bir melek sağdakin de bir melek. İkisi birden bir muhabbette bende onları dinlemeye koyuluyorum. Aralarında ne bir kavga, ne de zıtlaşma hiç. Bir onları dinliyorum, bir de dönüp insanoğlunu dinliyorum. Hır gür, kavga, siyasi sataşmalar insanı insan olmaktan utandıracak ne kadar olumsuz etken varsa hepsi mevcut. 

Her gün onlarca cinayet nasıl işleniyor sanıyorsunuz.

Tepesi atan eline geçirdiği silah, bıçak her neyse artık gözünü kırpmadan doğrultuyor karşısındakine. Üstelik bir çoğu eften, püften meseleler. 

İşte o vakalardan sadece bir tanesi.

Bursa'da bir adam bulaşıkları yıkamadığı gerekçesiyle tartıştığı eşini bacağından bıçakladı.

Silahlar da revaçta ama yokluktan mıdır bilinmez, bıçakla işlenen cinayet sayısı tahminimizden çok daha fazla. Ülkemizde kurban keser gibi insan kesme vakaları yaşanıyor. 

Nasıl bir psikolojiyse artık, ne acıma dürtüleri uyanıyor, ne de öldürdüklerinin farkına varıyorlar.

Boşanmak isteyen eşinin boğazını kesiyor, hüsumeti olan adamı delik deşik ediyor, cinnet getiren etrafa bıçakla saldırıyor. 

Kişinin o anki ruh halide önemli. Baldıra sapladığı bir bıçak darbesiyle yetinen de oluyor öldürmek amaçlı direkt kalbe saplayanda. Bir de hiç acımadan işkence etmek amacıyla vücüdun çeşitli yerlerine 20 30 darbe atarak tatmin olanlar var. 

Ekmek peynir gibi silah satılıyor, ama bıçak ayrı bir haz veriyor kıtır, kıtır insan kesen caniye. 

Düşünüyorum da! 

Hangi insan, hangi vicdan o bıçak bastırıldığında fışkıran kanların karşısında soğuk kanlı davranıp, sevinç nidaları atabilir? 

Kin, nefret, kendinde olmayış

Hunharca bir öç alma.

Neyin öcünü alıyor bu adamlar? 

Sizin görüşlerinizi bilmem ama, bana göre yetersizliklerinin.

Peki nasıl olur da insanlar hunharca dürtü duyabilir, duymakla kalmayıp da gerçekleştirebilir?

Umudu olmayan insanlar agrasif olur, zira kaybedecek bir şeyleri yoktur. Bu tür insanların haliyle beklentileride olmaz. Bu aşamada depresif tavırlar sergilerler. 

İsterseniz konuya birde halk diliyle izah edeyim.

İyi güzel şeylerle kendini yetiştirmek yerine, Mafya karakterleriyle bütünleşip silahlanmayı, Münevver cinayetiyle insan parçalamayı, örnek alarak moda haline getirmiş bir milletiz. 

Kısacası biz psikopat bir milletiz.