Bu nedenle kanal açılırken yaygın uygulama “LOCK” diye tabir edilen havuzların yapılmasıdır. Mesela Panama kanalını düşünelim. Çoğunuzun bildiği gibi Panama kanalında da gemiler bu havuzlara girerek ilerlerler. Atlantik’ten giren gemi önce kapıları açılan bir havuza girer, burada su yükselir, sonra diğer havuzun kapısı açılarak bir diğer havuza girer, sonra aynı şekilde üçüncü havuza girerek kanalın ortasında buluna Gatun gölü seviyesine ulaştırılır. Yanlış hatırlamıyorsan yaklaşık 35 mil boyunca gemiler bu gölde kendi makinaları ile seyrederek Pasifik tarafındaki alçalma havuzlarına gelirler. Aynı 3 havuz sistemiyle gemiler alçaltılarak Pasifik okyanusuna indirirler. 

Peki, bir düşünelim neden Panama kanalının yapımları havuzlarla uğraşmak yerine kanal İstanbul’daki gibi karayı yarıp kanal açmak suretiyle böyle bir şey yapmamışlar? Bunun nedeni  Pasifik sularının Atlantik’e göre özellikle gelgitler nedeniyle çok yüksek olup dehşet akıntılar ve taşmalar yaratacağı şeklindeki gerçektir. Dolayısıyla İstanbul boğazına alternatif bir suyolu oluşturulacaksa bu “LOCK” yani havuz sistemi olmadan kullanılamaz.

Karadeniz bölgesinde uzun yıllar araştırma yaparak bir de Karadeniz için kılavuz kitabı (Türkiye’nin Karadeniz’i) oluşturdum. Bu kitapta bölgedeki RIP akıntıları ve kuvvetli Poyraz/Karayel fırtınalarının sürekli liman ağızlarında derinlik değişiklerinden bahsettim. Kanal İstanbul girişinde de sık sık kum taşınmaları nedeniyle ciddi derinlik değişimleri olacaktır. Çünkü yöre zaten kumluktur. RIP akıntıları ve kuzey fırtınaları ile Karadeniz girişi sürekli sığlaşacaktır. Düzenli tarama/derinleştirme faaliyetleri bile gemi trafiğini rahatlatamaz. Zaten sık sık tarama ve derinleştirme uygulanabilirliği hiç kolay değildir. 

Kanala doğru Karadeniz’den ilerleyen bir gemi her fırtınadan sonra acaba derinlik şimdi nasıl paranoyasına mı düşecek? Haberini alsa bile günlerce buranın derinleştirilmesini mi bekleyecek?

Özet olarak: Boğazlardaki akıntı hızlarını değiştirecekseniz, bu durumda doğal olarak Marmara’yı yükselteceksiniz, tabi sonucunda Marmara yükseldiği için Çanakkale’de akıntı daha da artacaktır. Nara burnu önlerinde akıntı adeta uçacaktır. Bu akıntılarla hem  Karadeniz’in kirli suyu Egeye daha çok akacak hem de Marmara’nın tüm kendine özgü florası değişecektir. Burada bahsettiğim tek konu akıntılardır. Diğer olumsuz sonuçlara değinmedim bile.”