“Kadınlar Günü”nde; değil yalnız Türkiye’de, değil sadece İslâmda, 

      Belki bütün dünyada ilk akla gelen Hz. Muhammed olmalı. 

     O’nun adı anılmalı.

     Çünkü Allahın bildirmesiyle, O’nun da tatbik etmesi, söylemi ve söyleviyle kadın yücelmiş, 

     Lâyık olduğu yere yükselmiştir.

     İnsanlara, iki cihan saadeti sunmak için görevlendirilmişti Hz. Peygamber.

     Fakat bu kutsal yolda yalnız değildi. 

     Yanında yaman bir yoldaş vardı.

     Yanında umutsuzluğa aman vermez asîl ruhlu bir kadın vardı: 

     Haticetü’l-Kübra / Büyük Hatice.

     Evet Hz. Muhammed İlâhî, kutsal göreve Büyük Hatice ile beraber çıkmıştı.

     Dâvâsı ne kadar büyükse, yanındaki yardımcı da o nisbette büyüktü.

     Hz. Peygamber’in arkasında, büyük bir kadın vardı.

     Ve o, O’nun en büyük destekçisi oldu.

     Hem mânen hem maddeten. 

     Her yerde her zaman.

     Hz. Muhammed’in Hz. Hatice ile evlenmesinde çok hikmetler var. 

     Başta gelenlerden biri de kadına verilen değer.

     Kadının İslâmdaki yeri.

     Erkeğin yanındaki yiğit eri.

     İşte bütün bunları nazara vermesi, 

     Hz. Haticeyle evlenmesinin birkaç meyvesi.

     Evlendiklerinde Hz. Hatice kırk, Hz. Muhammed yirmibeş yaşındaydı.

     Aralarındaki bu yaş farkına rağmen, 

     Bu seçimde pek akıllıca hareket etmiş oldu.

     Hz. Haticenin yaşlı başlı olması, hayat tecrübesi, 

     Dul olması hasebiyle erkek cinsini tanımış olması, tercihe şâyân bulunmuştu. 

     Çünkü Hz. Muhammed ileride üstleneceği yüce vazifenin ifasında, 

     Umulmadık zorluklarla karşılaşacaktı.

     İşte o zaman Hz. Muhammed tesellî edici değil, tesellîye muhtaç olacaktı.

     Katlanmaya değil, katlanılmaya ihtiyaç duyacaktı.

     Yardım etmeye değil, yardım edilmeye lüzum görülecekti.

     İşte bu yüzden Hz. Hatice, bir an evvel Hz. Muhammed’in yanında yer almak istiyor.

     İşte bu sebepten O’nunla evlenmeye can atıyor.

     O’nun ilk destekçisi olmak için sabırsızlanıyordu.

     Dul olan Hz. Hatice, Hz. Muhammede lâyık bütün güzel vasıf ve üstün meziyetlere sahipti.

     Kureyş kadınları arasında soy sop, şeref ve zenginlik bakımından en üstün oydu. Üstelik güzeldi.

     M. 595 yılında, yani Hz. Muhammede Peygamberlik gelmesinden onbeş yıl önce,

     Hz. Muhammed ile Hz. Hatice evlendiler.

     Bu seçişiyle Hz. Muhammed, dul kadınlarla da evlenmekten kaçınmamak gerektiğini, 

     Böylece dikkatimize sunmuş oluyor.

     Aynı zamanda dul kalmanın, kadının değer ve kıymetini düşürmediğini gösteriyor.

     Ebu Talib’in evinde birkaç gün kalan evliler, sonra Hz. Haticenin evine döndüler.

     Hz. Muhammed bundan sonra, kendisine Haticetü’l-Kübra dediği eşinin evinde kaldı.

     Yirmidört yıl boyunca her türlü tesellîyi, anlayış ve desteği, 

     En parlak saadet ve mutluluğu bu huzur yuvasında buldu. 

     Bu suretle, gerekirse evliliği, kadının evinde sürdürmekten çekinmemek

     Lâzım geldiğini de bizlere göstermiş oldu.