Türkiye de kadın olmak yeri gelince en kutsal varlık olan ana olmak fakat yeri gelince ezilen, sömürülen ve her şeye rağmen hayatını devam ettirmeye çalışan kişi olmak demektir. Kadın olmak bazen küçük yaşta tarlada çalışmaktan, evlenip çoluk çocukla uğraşmaktan okuyamamak, ama bazen de öğretmen olup bilgi dağıtmaktır, bazen de doktor, hemşire sağlık teknisyeni  olup insanlara şifa dağıtmaktır.

 Kadınlarımız okur,  başarılıda olur, Üniversite bitirir, hatta iş de bulurlar ama evlenince eşinden "ben calışmanı istemiyorum, uygun görmüyorum" ve "sen evde otur ev işlerini yürüt çocukları büyüt ve erkek işine karışma! " dayatması ile  karşı, karşıya kalabilmektedir. Kadının mutlu olmasını sağlayan en önemli etkenlerden birisi kendini ifade edebilmesi yeteneklerini gösterebilmesi toplumda onay ve kabul görebilmesidir. Bunu da daha çok iş ve çalışma hayatıyla sağlayabilir. "Kadınlar zayıftır ama analar güçlüdür.." diyor ünlü düşünür Victor HUGO aynen katılıyorum çok doğru bir tesbittir bu ifade, çünkü kadın sabreden, kadın şükreden, kadın hamt eden bir varlıktır.

Eski çağlarda kadın kutsal kabul edilirdi. Gücüne şefkatine sevgisine sığınılırdı. İnsan oğlunu doğran büyüten ona sevgi veren, öğreten hazırlayan bir yaşam kaynağıydı. Aynı zamanda topluluğun akıl alacağı duygularını besleyeceği önemli bir sığınak ve bilgesiydi. Hatta eski Türklerde aile her bakımdan kadının yönetimindeydi. Yer ana tanrıçası ötüken dişiydi. Emir namenin kabul olması için Hakan ve hatun emrediyor ki sözleriyle başlaması gerekiyordu....

Ülkemizde kadın olmak ve insanca yaşamak, çok ama çok zor bir olaydır, çünkü ne tam anlamıyla çocuk’luğunu yaşayabilir, ne de kadınlığını hissedebilir kadınlarımız. Özellikle kırsal kesimdeyse kiminle evleneceği çoktan bellidir. Seçme ya da sevme şansı hemen, hemen  yoktur bile. Türkiye’de kadınların fikirlerine saygı duyulmayı bırakın, bu fikirler doğru dürüst dinlenmez  Türkiye'de kadınsanız Her duygunuzu, düşüncenizi bastırmanız, içe atmanız gerekir. Toplumların yaşadıkları coğrafyada karşılaştığı felaketler, ortak heyecanlar, sevinçlere ve üzüntülere karşı ürettiği her şey kültürel dokuyu oluşturur. Dil, din, edebiyat, ahlak, tarih, gelenek, görenek, töre, hukuk, sanat, şehircilik, spor, eğlence, eğitim, yemek, giyim, vatan, folklor, ekonomi kültürel doku önde gelen unsurlarıdır. Bütün bu unsurlar, milletlere has maddi manevi değerlere dönüşür. Milletler, bütün bu değerlere sahip çıktığı müddetçe hayatta kalırlar.

Maalesef Türkiye’de kadın olmak toplumdan ayrıştırılmak gereksiz bir eşya gibi köşeye atılmak olarak algılanmaktadır. Türkiye'de kadın olup, kadın kalmak güçlü olmayı gerektirir, cünkü Türkiye'de kadın olmak her yerde bıkmadan kendinizi ezdirmeden, mücadele etme sanatına da sahip olmak demektir Kültür, bir toplumun ürettiği maddi ve manevi değerler bütünüdür. Bir toplumun kendine özgü inanış, duyuş, yaşayış ve üretiş tarzıdır. Herhangi bir toplumun içinde doğan bir insan, aynı zamanda bir kültürün içinde doğmuş olur. İnsanın içinde doğduğu kültür, asırlar boyunca işlenerek oluşmuştur. Yüce dinimizde Kadına büyük değer vermektedir. Kur’ân-ı Kerim’de; «en-Nisâ: Kadınlar» diye bir sûrenin varlığı, o sûrede ve diğer birçok sûrede kadının nikâh, mehir, mîras, talâk ve nafaka gibi medenî haklarının teminat altına alınmış olması İslâm’ın bu husustaki tavrını göstermeye yeter…

Şiddet ve zulmün her türlüsüyle mücadele eden İslâm gelmiş ve kadına da hak ettiği değeri vermiştir. İslâma göre; Erkek ve kadın, kulluk bağlamında Allah katında eşittirler. Kadın, kadın olduğundan dolayı Allah katında asla eksik ve kusurlu görülmez. Kimseye bir başkasının suçunu yükletmeyen İslâm’da; «aslî günah» diye bir şey yoktur. Her insan günahsız bembeyaz bir sayfa ile dünyaya gelir. “Cennet annelerin ayakları altındadır.” hadisleri ile de yüce peygamberimiz dinimizin kadınlara verdiği önemi ortaya koymaktadır.

Son yıllarda Ülkemizde Kadına şiddet ile birlikte kadın cinayetlerinde oldukça büyük artışlar oldu bu artışın en önemli sebebi eğitim çizgimizden ayrılmış olmamızdan kaynaklanmaktadır Anadolu halk tabiri ile CIZIDAN ÇIKTIK... Adeta örf adet ve geleneklerimizin yüce dinimiz ile mayalanarak oluşturduğu hamurumuz bozuldu Kadına el kalkmaz düsturuna sahip toplumsal yapımız bozuldu da bozuldu. Yine son yıllarda bazı sözde din adamlarının topluma yanlış mesajlar ve fetvalar vererek aile düzenimizin içine dinamit yerleştirdiği çok acı bir gerçektir. Bu sahte dincilerin verdiği gayri islami fetvalar toplumsal yapımızı olumsuz etkilemektedir. Bu kötü ve ard niyetli fetvaları burada anlatmaya gerek duymuyorum. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın Asla dikkate almayız dediği marjinal gurupların uzun zamandır dînî konularda ortaya koydukları söylem ile  İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik itibarsızlaştırma gayretleri malumdur. Birkaç aykırı örnek üzerinden sürekli olarak ülkemizin en önemli dînî kurumlarına saldırarak kendilerine alan açmaya ve itibar devşirmeye çalıştıkları bilinmektedir. Yolu asla ülkemizin örgün dînî eğitim kurumlarından geçmeyen, Selefî anlayıştan beslendikleri anlaşılan ve kendi göreceli fikirlerini tekfirci bir söylemle mutlak hakîkat olarak sunmaya çalışan bu kişiler asla bu ülkenin dînî anlayışını temsil edemezler.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ile “Din adamı olarak ortaya çıkıp dînimizde kesinlikle yeri olmayan ictihadlarda bulunankendilerini dînî, hatta siyâsî ve ictimâî her konuda konuşmaya yetkili gören, özellikle kadın konusu olmak üzere dînimizin yaklaşımı olarak asla kabul edilemeyecek fikirlerini kitle iletişim ve sosyal medya kanallarında paylaşarak bilgi kirliliğine ve toplumun kin ve nefret duygularıyla ayrışmasına sebebiyet veren bu marjinal anlayış temsilcileri asla dikkate alınmamalıdır.

Dünya ülkeleri içerisinde ilk kez kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren ülkemizin Büyük önderi Atatürk, kadınlar için, kültür seviyelerinin yükselmesini esas görmüş ve her meslekte çalışma yeteneklerinin gelişmesine olanak sağlatmıştır. Bugün, millet olarak yaşamımız içinde, kadının düşünsel ve bedenen çalışması ile Türk toplumu uygar dünyada gerçek yerini almıştır ve almaktadır. İslam coğrafyası içerisinde en güzel örnek ülkedir bizim ülkemiz bunun için fotoğrafa bakmak yeterlidir...

Umuyor ve diliyoruz ki kısa zamanda kadınlarımızın uğradığı şiddet ve kadın cinayetleri son bulur ve yine diliyoruz ki Kadınlarımız toplum nezdinde hak ettikleri yeri yeniden ve bir an önce alırlar.