ABöyle diyerek, o ihtiyare, o kocamış, o her yönden çökmüş karısına; güzel bir hûrî / cennet kızı / cennet güzeli gözüyle bakar. Muhabbet ve sevgiyle, şefkatle, merhamet ve acıma duygusuyla mukabele edebilir. Böyle güzel bir karşılıkta bulunabilir.

Yoksa kısacık, bir iki saat şeklî / biçimsel bir refakatten / eşlikten sonra; ölümle ebedî / sonsuz bir firak ve ayrılığa uğrayan arkadaşlık; elbette son derece şekilden ibarettir.

Üstelik geçicidir. Asılsız ve esassızdır. Hayvan gibi cinsine acımak türünden bir mecazî merhamettir. Sun’î / yapay bir hürmetten öteye gidemez.

Hayvanlarda olduğu gibi, başka menfaatler ve diğer baskın hisler, o hürmet ve merhameti mağlup eder. O dünya cennetini cehenneme çevirir.

İşte bu; haşre yani öldükten sonra dirilmeye inanmanın tatlı sonucudur. Üstelik daha dünyadayken toplanılan meyvasıdır. Gölgesi böyle tatlı olan meyvanın, cennetteki asıl tadı kimbilir nasıl olur? Varın onu siz düşünün!

İşte bu, yeniden diriltilerek, hesaba çekilmeye inanmanın güzel neticesidir. Dahası, daha dünyadayken bile meyve veriyor: Bu inanç ağacı be dostlar!

Kaldı ki, bu sonuçlar; haşre imanın, yeniden dirilişe inanmanın, yani “Ba’sü ba’de’l-mevt.”in yüzlerce neticesinden sadece biridir.

İşte yeniden dirilişe inanmanın, yüzer sonucundan birisi de budur. Ve insanın toplum içindeki yaşantısına bakar.

Evet, insanın midesindeki ihtiyacın varlığı, nasıl ki binbir yiyeceklerin varlığını gösterir. Çünkü her şey çift yaratılmıştır. İki taraftan her biri, ötekinin varlığını gösterir.

Tıpkı midenin, yeryüzü sofrasına işaret ettiği; yeryüzü sofrasının varlığı mideyi gösterdiği; yani birbirisiz olamıyacakları gibi. Bu gerçeği şu veciz / özlü söz ne güzel ifade eder: “Vermek istemeseydi; istemek vermezdi.”

Nitekim insandaki ebed duygusunun varlığı da, haşir gerçeğini ve onun sonuçlarını âyân beyan / apaçık göstermekte, ona işaretlerde bulunmaktadır.

Eğer bu haşre / öldükten sonra dirilmeye, sonsuz hayatın başlayacağına olan inanç; insanlıktan çıksa, o çok önemli, o çok yüksek, o çok hayat dolu insanın özü murdar sayılır. Mikrop yuvasına döner, lâşe, leş yani kokmuş et parçası durumuna düşer.

X

İnsan idaresiyle uğraşanların. İnsan ahlâkını hesaba katanların. İnsanın sosyal yönüyle ilgilenenlerin. Kısaca toplumbilimcilerin, politikacıların ve ahlâkçıların kulakları çınlasın.

Gelsinler. Baksınlar.

Bu boşluğu ne ile doldurabilirler?

Bu derin yaraları ne ile tedavi edebilirler,

İyileştirebilirler?

Bir kere düşünsünler.

Buna bir çare bulsunlar.

Böylece:

Aile yıkılmaktan kurtulsun.

Erkekler bedbaht olmasın.

Kadınlar

Zor duruma düşmesin.

Özellikle

Çocuklar,

Anasız-babasız

Büyümesin.

Öyleyse:

Hodri meydan be dostlar!