Denildiği gibi:

İnsanın dünya hayatında en kapsamlı, en toplu merkezi âile hayatıdır.

İnsan için dünya yaşayışında en esaslı zemberek, en sağlam ocak âile hayatıdır.

İnsana dünyadayken bile âile hayatı, onun cenneti sayılır. Çünkü dünya saadet ve mutluluğu ancak orada bulunur, orada tadılır. Orada yaşanır. Sanki ev; kişinin mutluluk kaynağıdır. Âdeta insanın evi, saadetlerin fışkırdığı bir membadır.

Evet, dünyada bile asıl mutluluk, gerçek sığınak âile hayatıdır. Çünkü dünyada insanın en emniyetli, en güvenli yeri. Aynı zamanda mutluluğun kaynaklandığı yer evidir. İyi bir aile yaşantısıdır.

Zira herkesin evi, onun küçük bir dünyasıdır. O ev ve içindeki aile hayatı ise, karşılıklı samimiyet ve içtenlik ister aile fertlerinden.

Birbirlerine karşı ciddî olmalarını ister. Yekdiğerine karşı vefalı bulunmalarını ister. Aralarında hürmet, saygı eksilmesin ister aile bireylerinden.

Çünkü aile saadeti; aile fertlerinin birbirlerine karşı gerçek merhametle dolup taşmalarına bağlıdır.

Çünkü aile mutluluğu aile bireylerinin birbirlerine karşılıklı şefkatli olmalarını gerektirir. Birbirlerine fedakârlıkta, özveride bulunmalarını ister.

Kısaca aile bireylerinin her konuda birbirlerine merhametle bakmaları gerekir. Yoksa aile hayatının mutluluğu sağlanamaz.

Kurulan mutlu yuva devam edemez. Aile mensupları mesut ve bahtiyar olamaz. Aile içinde hürmet ve saygının gerçek mânâda samimiyet ve içtenlikle olabilmesi, birçok şeylere bağlıdır. Ki bunların başında ise, Âhiret inancı gelir. Çünkü bu inanç, aile bireylerine her zaman gelecekte, gelecek olan gerçeği hatırlatır.

Bu inanç vicdanlarına, kalblerine insanın ebedî oluş gerçeğini fısıldayıp durur. Onlara bu hayatın bir de sönmeyecek olanından bahseder.

Onlara bu hayatın bir de kapanmayacak olan gaybî, bilinmez tarafını gösterir. Bu Haşir inancını; her an hatırlatarak zihinlerde taze olarak kalmasını sağlar. En ufak bir kuşkuya yer verdirmez. Kadın ve Erkek eşlerin her birine demek ister ki:

Ebedî bir hayat sizleri bekliyor. Tükenmez bir aile saltanatı sizler için hazırlanmış vaziyette. Önümüzde ebedî bir arkadaşlık var. Bitmeyecek bir beraberlik var. Solmayacak maddî - manevî birlik var.

Öteki sürekli hayatta, eşlerin birbirine daimî refakat etmesi, birbirlerine eşlik etmesi var. Üstelik sonsuz bir zamanda, sınırsız bir hayatta, birbiriyle baba-oğul olarak kardeşçesine, arkadaşçasına sürüp giden ilişkiler olacak.

İşte ancak bu fikir, düşünce ve inançla insanlar; birbirlerine karşı daha anlayışlı daha güzel bir tarzda davranış biçimleri sergileyebilirler.

Meselâ der:

“Bu eşim, sonsuz bir âlemde, sonsuz bir yaşayışta sürekli olarak benim hayat arkadaşımdır, eşimdir. Şimdilik ihtiyarlamış, kocamış ve çirkinleşmişse de, zararı yok. Çünkü, sonsuz bir güzelliği var gelecek. Böyle sürekli arkadaşlığın hatırı için, her bir fedakârlığı, her bir merhameti yaparım. Bundan ötürü onu her şeyden esirger, korur ve gözetirim.

“Çünkü o bu dünyada cürufla, toprakla karışmış cevher gibidir. Fakat öte âlemde sırf cevher tarafıyla, cevherlik yönüyle bulunacak. Arızî, geçici olan kötü sıfatlardan soyutlandırılacak, çirkin hatıraları hafızasından sildirilecek. Bir daha hatırlatılmayacak. Bu şekilde temizlenmiş olacak. Çünkü orada mahçubiyetten eser bırakılmayacak.

“Herkes ter ü taze, pırıl pırıl, tertemiz şekilde birbirlerini tamamlayan bir hâle getirilecek. Sonsuz olarak, bir ve bir arada ebediyyen var oldurulacaklar. Üstelik eşlerin her biri orada birer dünya güzeli ne kelime, çok daha güzel sûretlere sokulacaklar.”