“Erkeklerin dünyasındaki sesimiz Ayşe Jale AĞIRBAŞ, sıcak, samimi bir kadın. Herşeyden önce gülen gözleriyle karşısındaki insana güven ve huzur veriyor. 21. yüzyılda ne zor şeydir karşınızda gözleri gülen bir insan bulmak! İki çocuk annesi, Milletvekili bir kadın. Hem de ulaşılabilir bir vekil… DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ile “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” dolayısıyla kadın kadına sohpet ettik. Ortak yanımız olan “kadın olmak” ile ilgili ne varsa masaya yatırmaya çalıştık. Dünya kadınlar gününü kutlarken, hemcinslerimizi birkez daha haklarımızı korumak için mücadele etmeye davet ediyoruz...” 1)Türkiye’de kadının insan haklarını bizi temsil eden bir kadın vekil olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün hala birçok kadının yaşamını hukuk değil toplumsal ve dini gelenekler şekillendiriyor. Kadın haklarından önce insan haklarını değerlendirelim. İnsanın değişimi ve gelişmesinin sonucunda 10 Aralık 1948 yılında yayınlanan İnsan hakları Evrensel Bildirgesi doğmuştur. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinden birisi olarak İnsan hakları Evrensel Bildirgesini ilk onaylayan ülke ülkeler arasında yer almış ve insan hakları konusundaki önemli sözleşmelerin büyük bölümüne taraf olmuştur. İnsan hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23. maddesi der ki: (1) Herkesin çalışmaya, işini özgürce seçmeye, adil ve elverişli çalışma koşullarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. (2) Herkesin hiçbir ayrım gözetilmeksizin, eşit çalışma karşılığı eşit ücrete hakkı vardır. (3) Çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna uygun bir yasayış sağlayan, gerekirse her türlü sosyal güvenlik araçlarıyla da desteklenen bir ücrete hakkı vardır. (4) Herkesin, çıkarlarının korunması için başkaları ile birlikte sendika kurmaya ve kurulu bir sendikaya katılmaya hakkı vardır. Şimdi bakalım en son olaylara İstanbul Zeytinburnu Davutpaşa’da patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımız. Tuzlada yine hiçbir sosyal güvencesi olmayan, iş güvencesi sağlanmayan gencecik hayatları yitiriyoruz. Konuya geniş açıdan bakmamız gerektiğine inanıyorum. Kadınlara gelince haklarını elde etmek için, uzun yıllar süren hak arama mücadelesi içerisine girişmiş, kadın-erkek eşitliğinin her alanda yaşama geçirilmesi, insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi yolunda umut verici adımların atılmasını sağlamışlardır. AKP iktidarı döneminde, kadınları toplumsal hayatın dışına çıkaran, onların istihdamını caydıran pek çok uygulama vardır. OECD'nin 2007 İstihdam Raporu verilerine göre, Türkiye, kadın işsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler arasında 17'nci sıradan 6'ncı sıraya yükselmiştir. Hükümet, kadınların ekonomiye entegre olması, istihdama katılması yönünde bugüne kadar ciddi bir destek vermemiştir. Bakın sosyal güvenlik yasa tasarısıyla, kadınları eve mahkûm etmek istemektedirler. Kadının ekonomik hayata katılımının artırılması konusunda, hükümetin herhangi bir önceliği bulunmamaktadır. “En önemli sorunumuz eğitim” 2)Mor çatı’dan yapılan bir açıklamaya göre Türkiye’deki kadınların en önemli sorununun “Erken ve zorla evlendirilme” olduğu söylendi. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Size göre Türk kadının en önemli sorunları neler? Bana göre Türk kadınının, Türkiyenin en önemli sorunu eğitim’dir. Türkiye’de eğitim yapan kadınların erkeklere oranı oldukça düşüktür. Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kadınların oranı %32 dolayındadır, kadınların yüzde 50’si ise hiç okula gitmemiştir. Ülkemizde okur yazar olmayan bir erkeğe karşın dört kadın okur yazar değildir. Üniversite eğitimli her üç erkeğe karşın bir kadın üniversite eğitiminden yararlanmaktadır. Erken ve zorla evlendirilmenin nedenlerine gelince eğitimsizlik ve ekonomik yetersizlikler diyebiliriz. Eğitimsizlik ve kadının meslek sahibi olmayışı beraberinde yoksulluk ve zor şartlarda hayatını idame eden insanlarımızı getiriyor. Bunun için istihdamın artması gerekiyor. Ama tam tersi ülkemizde işsizlik artıyor. 2008 bütçesinin dörtte üçü borcun faizini ödemeye ayrılmış durumda. 3)Türkiye’de şiddet gören ya da tehdit altındaki kadınların gidebileceği tek yer kadın sığınma evleri. Son dönemlerde kadın sığınma evlerinin cezaevlerine dönüştüğü yolunda kadın dernekleri tarafından yapılan açıklamalar var. Sizce kadın sığınma evleri yeterli mi? Sığınma evleri, danışma merkezleri kendi imkanları ölçüsünde görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Kanunla, Belediyelere, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açma zorunluluğu getirilmesine rağmen! Belediyeler bu konuda isteksiz davranmaktadırlar. Hükümet de bu konuda sessiz kalmayı tercih etmektedir. Maalesef kadın sığınma evlerinin sayısal olarak çok yetersiz olduğunu biliyoruz. Ülkemizde kadınların intihar olaylarında artış görülmekte. Kadınlar, başlık parası, berdel gibi çağdışı uygulamalara maruz kalmakta. Kadınımızın sorunu çok bunun için sorun oluşmadan önce alınması gereken önlemler üzerinde çalışmalar yapılması gerekir. 4)Çok tartışılan bir konu kadın-erkek eşitliği. Sizin değer yargılarınıza göre kadın-erkek eşit mi? “Kabul edilebilir mi ki, bir kitlenin bir parçasını yükselttirelim, diğerini görmezlikten gelelim de, kitlenin tamamı yükselebilsin? Olabilir mi ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, yükselme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve yükselme ve yenilenme alanında birlikte aşama kaydetmek gereklidir. Böyle olursa devrim başarılı olur.’’ Atatürk kadın ve erkeğin toplumda yan yana eşit konumlandırılması gerekliliği üzerinde durmuştur. Bizim iş yaşamında, sosyal alanda çok başarılı kadınlarımız var. Fırsat verilirse kadınlar her alanda çok başarılı işler yapacaklardır. Türk kadını yükseldikçe, Türkiye güçlenecektir. Bu da ancak fırsat eşitliği ile mümkündür. Biz DSP olarak toplumda cinsiyet ayrımından yana değiliz. Toplumda bireyler insanca yaklaşırız. 5)Bugün bir çok gelişmiş ülkede kadın hakları çok ilerlemeler göstermiş durumda. Fakat bizim ülkemizde ne yazık ki durum istediğimiz gibi değil. Bu bağlamda 8 Mart’ın ülkemizde kutlanmasını nasıl değerlendireceksiniz? Sizce yararlı oluyor mu? Kadın Hakları konusunda notumuzun iyi olmadığı aşikardır. Ama Dünya Kadınlar Gününü kutlamayı en çok hak eden kadın Türk kadınıdır. Gerektiğinde erkekle beraber cephede savaşmış, bu ülkeyi bu günlere getirmiş evlatlar yetiştirmiş, iş dünyasında, bilim ve sanatta kendini ispat etmiştir. 6)Türkiye’deki yazılı ve görsel basının kadın haklarına değer verdiğini düşünüyor musunuz? Özellikle kadın programlarında kadınların sürekli ezilen, mağdur taraf olarak gösterilmesini ya da cinsel bir meta haline getirilmesini nasıl değerlendirirsiniz? Basın bu toplumun aynasıdır. Basın dünyanın her yerinde en büyük güçlerden biri. Bu gücünü toplumu yönlendirme anlamında kullanırken basının da sorumlulukları vardır. Basının toplumu doğru bilgilendirme ve doğru yönlendirme görevi vardır. Hepimiz üzerimize düşenin en iyisini yaparsak çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz. Basının kadınlara yaklaşımını doğru bulmuyorum. Özellikle sabah programlarında kadınlarımızın aşağılandığını düşünüyorum. Kadınlarımızı sosyal sorunlardan ve sorumluluklardan uzaklaştıran programlar hazırlanmakta. İşin kötüsü bunun sanki kadınlarımızın talebiymiş gibi gösterilmesidir. Türk kadını buna layık değil ve bunu hak etmiyor. 7)Kadın özgürlüğünün önündeki en büyük engel olan cinsel ayrımcılık hakkında neler söyleyebilirsiniz? Ben ayrımcılığın her türüne karşıyım. Ama kadınların haklarının iyileştirilmesi adına düzenlenecek kadın lehine pozitif ayrımcılığa ülke olarak ihtiyacımız var. Pozitif ayrımcılık geleneksel normatif eşitlik ilkesinin eksikliklerine bağlı olarak toplumda ortaya çıkan fiili adaletsizlikleri düzeltmek üzere geliştirilen çağdaş bir yaklaşımdır. “Meclisleri erkek dünyası olmaktan çıkaralım” 8)Biz kadınlar iş yaşamımızda erkeklerin çoğunlukta ve egemen olduğu gerçeğiyle yaşıyoruz. Peki oldukça hareketli günler yaşayan TBMM’de bir kadın milletvekili olarak siz neler yaşıyorsunuz? Malum erkeklerin dünyasındasınız… Mecliste kadınlar olarak sayı artmış gibi görünse de yeterli değil. Daha çok kadının siyasete girmesi gerekiyor. Tabi siyaset denince sadece milletvekilliği algılanmamalı. Siyasetin ilk adımı muhtarlık, belediye başkanlıkları, belediye meclis üyeliği, il genel meclis üyeliklerine daha çok kadının aday olması ve seçilmesi gerekiyor. Yani meclisleri erkek dünyası olmaktan çıkarmalıyız! 9) Çok tartışılan bir konu “Türban” Siz türban hakkında neler söyleyebilirsiniz? Hem bir kadın hem de Milletvekili olarak… Türban ile ekonominin, kötü yönetilen dış siyasetin, Tuzlada yitirdiğimiz işçilerin, emeklinin, memurun, zor şartlarda çalışanların, işsizliğin, istikrarsızlığın ve laikliğin üstüne örtülmek isteniyor. Kimsenin Türk kadınının başörtüsüne karışmaya hakkı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti laik demokratik bir yapıya sahiptir. DSP olarak biz inançlara saygılı laikliği benimseriz. Ama bugün gelinen noktada AKP toplumu germekte ve kamplaşmalara neden olmaktadır. Türbanla ilgili düzenleme için DSP olarak biz de Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunduk Uzlaşı ve hoşgörü ile çözülecek bir konuyu siyasi malzeme yapanlar çözümsüzlük üretmektedirler. Şanlı Türk ordusunun verdiği mücadele ve yitirdiğimiz şehitlerimize ağlarken hala bu konu üzerinde konuşulması bu ülkeye, özellikle Türk kadınına haksızlık olduğunu düşünüyorum. Türkiye çok güçlü ve büyük bir ülke, Türk kadını bu vatan uğruna evlatlarını şehit vermenin onurunu taşıyor. Bu değerlerimize sıkıca sahip çıkmalı ve geleceğe taşımalıyız. Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutluyorum. “Bir kadından istenen iyi bir eş ve anne olmasıdır aslında… Yokluğa boyun eğmesini bilen, çocuklarını en iyi şekilde yetiştiren, çalışkan, güzel bir kadındır erkeğin istediği. Kadın, aldatıldığı zaman susmalı, yuvasının yıkılmaz koruyucusu olmalı bir de kocasının şiddetine boyun eğmelidir mesela… Hakları mı? Bir kadının ne hakkı olabilir ki!” Önce VATAN Gazetesi- Sumru AYDIN