Yavuz selim'in padişahlığı dönemidir. Alevilere büyük ölçekte baskı şiddet ve eziyet uygulanmaktadır... Ayrıca çok ağır vergiler yüklemekte ve halk bunu ödeyememektedir. Ödeyemeyenin ise hiç bir şeyi yok ise elinde ne var ise alınmakta idi. İtiraz eden direnen karşı çıkanlar ise öldürülmekte idi. Halk bu zulümle inim, inim  inlemekte idi. İnsafsız olan bir idare, hak, adalet yok, zengin olan istediğini yapıyor parasına para katıyor, fakir ise gittikçe fakirleşiyor bir lokma ekmeğe muhtaç hale geliyordu. Burada iki tanede haramdan başka lokma boğazından geçmeye iki haramzade KADI var idi. Birinin adı KARA KADI ,diğerinin adı da SARI KADI idi. Bunlar  ağır vergiler yani haraçlar ile halkı sömürmekte, ezmekte idi. İste ortam bu halde iken, Pir Sultan Abdal umutları tükenmiş, hayattan bezmiş, haraçlar ile fakirleşmiş halkın umut kapısı olarak çıka geldi köyüne.

Bir düğün olmaktaydı. Pir Sultan'ın köyünde Hızır adli biri evlenmektedir. Hızır Genç birisidir. Düğün sırasında eşkiyalar basar köyü. Eşkiyalar Hızır'ın düğününü dağıtır, zorla halkın parasını gasp ederler. Onlar gider gitmez arkasından Osmanlı askerleri gelir. Osmanlı askeride vergiyi yani haraçlarını almaya gelmiştir. Halkın verecek bir şeyi kalmamıştır, yoktur. Askerlerde zor ile ellerinde ne var ise alır. Hızır'ın annesi bu duruma dayanamaz ve eline bir dirgen alarak askerlere saldırır. Askerde Hızır'ın annesini öldürür. Ve bu kargaşada bir askerde Hızır'ın karısını alıp kaçırır. Hızır askerlere karşı koymak istese de başaramaz, dayak yer ve yere yığılır kalır . Askerler daha sonra çekip giderler.

Bu sırada Pir Sultan Abdal görünür. Dergahtan el almıştır. Dergahtan arkadaşı Ali Baba ile birlikte evine dönmüştür. Pir Sultan'ı gören halk ona koşarlar. Bizim derdimize derman sendedir Pir'im deyip ondan yardım isterler, medet umarlar Pir Sultan orada "GELİN CANLAR BİR OLALIM ''  ve onlara verdikleri verginin hakki ne ise onu vermelerini, fazla olarak verilen haracı vermemelerini, gerekirse karşı çıkmalarını söyler ve kan dökülmemesini, kan dökeni affetmeyeceğini ve ocağına almayacağını buyurur. Halk Pir Sultanı dinler. Hızır'da Pir Sultan'dan destur ister, yanına katılmak istediğini dile getirir. Pir Sultan ona bu yolun zor olduğunu, her kişinin yürüyemiyeceğini söyler. Ama Hızır isteklidir. Vazgeçmez bir türlü, evine kadar sürüne, sürüne gider ve rızasını diler dergahına girmek istediğini yine dile getirir. Bunun üstüne Pir Sultan Hızır'ı yanına hizmet vermek için alır.

Hızır'ın Pir Sultan Abdal’a hizmeti ve müritliği yedi yıl sürer. Yedi yıl sonra Hızır, Pir Sultan Abdal’a “pirim bana himmet edin, ruhsat verin, büyük adam olayım” der. Pir Sultan Abdal da “Ben sana ruhsatı da, himmeti de veririm Hızır, ama sen gidip büyük adam olunca, vezir, paşa olunca gelip beni asarsın” der ama duasını eksik etmeden İstanbul’a yolcu eder Hızır’ı.

Hızır. İstanbul’da saraya gider ilerler, paşa rütbesi alır ve Sivas Valiliği’ne gönderilir.  Vali olunca tüm inanıcını, öğrendiği her şeyi unutur, yoksulları ezmeye, onlara zulmetmeye, haram yemeye başlar. Hak gözetmez, namus bilmez acımasız zalim bir vali olur. Artık adı Hızır Paşa olan Hızır’ın Sivas’ta Kara Kadı ve Sarı Kadı adlı iki de kadısı vardır. Bu iki kadı da aldıkları rüşvetlerle, haklıları haksız çıkarmakta, adaletsizlikleriyle oldukça ünlüdürler. Yoksul halkın bu iki kadıdan çekmediği kalmamıştır.

Yiğitliği ve cesurluğuyla bilinen Pir Sultan Abdal'ın iki köpeği vardır köpeklerine şu adları verir; “Sarı Kadı” ve “Kara Kadı” … Köpeklerini “Kara Kadı” ve “Sarı Kadı” diye çağırınca, düşmanları gidip iki kadıya söylerler. Adlarının köpeklere verildiğini duyan kadılar, kızıp küplere binerler. Hemen Pir Sultan Abdal’ı tutuklatıp Sivas’a, huzurlarına getirirler. Köpeklerinin adlarını sorarlar. Pir Sultan Abdal gerçeği saklamaz. “Evet” der, “benim köpeklerimin adı Kara Kadı ve Sarı Kadı’dır. Ama onlar sizden daha iyidir, çünkü benim köpeklerim haram yemez.”

“Köpeklerinin haram yemeyeceğini nereden biliyorsun?” diye sorarlar. Pir Sultan Abdal “isterseniz deneyin” diye yanıt verir. Denemeye karar verirler. İlin ileri gelenleri toplanır ve iki ayrı sofra kurulur bir tarafta  haram, bir tarafta  haram olmayan yemeklerden  hazırlarlar bu sofraları. Bütün yemek kaplarını gizlice işaretleyip kadıların huzuruna getirirler.  Kara Kadı ve Sarı Kadı önlerine konan haram yemeği bir güzel yerler. Kadılar doyduktan sonra aynı şekilde köpekler için de iki ayrı yemek sofrası hazırlanır. Pir Sultan Abdal’ın Kara Kadısı ve Sarı Kadısı ise, içinde haram yemek olan kapları bir kez kokladıktan sonra yemeyip haram olmayan helal yemeklerden yerler.

Böylece ilin ileri gelenleri kadıların haram yediklerini HARAMZADE olduklarını öğrenirler. Yaşanan bu ibretlik olayın üzerine Pir Sultan Abdal da tarihimize not düşen “İyi köpek, kötü kadıdan eftaldir.” sözünü söyleyip, köpeklerinin gözlerini öper. 

Koca başlı koca kadı İman eder amel etmez Sende hiç din iman var mı? Hakkın buyruğuna gitmez Haramı helali yedi  Kadılar yaş yere yatmaz Sende hiç din iman var mı? Hiç böyle kör şeytan var mı?

Fetva verir yalan yukarı Pir sultan’ım zatlarımız Domuz gibi dağı dolan Gerçektir şöhretlerimiz Sırtına vururum palan Haram yemez itlerimiz Senin gibi hayvan var mı? Bu sözümde yalan var mı?”

Bu demeyi de izleyen ve dinleyen kadılar başları önlerine eğik ve boyunları bükük ayrılırlar o yerden 

Tarihimizde yaşanmış İbretlik bir olayı sizlere nakletmeye çalıştım Bu bir masal yada uydurulmuş bir hikaye değildir gerçek bir yaşam öyküsüdür. Allah hepimizi her daim haram yemeyen, hak, hukuk ve adaletten şaşmayan kullarından eylesin...