İnsanların hayatı, başı belli olup sonu bilinmeyen bir yoldur. İnsanoğlu emekleyerek başladığı bu yola, bazen yavaş adımlarla, bazen maraton koşusundaymışçasına koşarak devam eder, bazen ise durup arkasına bakar, geçtiği mesafeyi, geride bıraktıklarını, yaptığı işleri gözden geçirir. Hayat yolunda ilerlerken insanın hayatından çeşitli insanlar gelip geçer. Hayatımızda hiçbir önemi olmayan birtakım insanların adlarını dahi unuturuz, ancak öyle kişiler vardır ki aradan uzun yıllar geçse de, hayat yolumuzda epey mesafe kat etsek de unutulmuyorlar aksine geçen yıllar onları daha da değerli ve kıymetli kılıyor. Unutulmayan isimler arasında ailemiz, yakınlarımız, dostlarımız, çevremiz dışında bizi eğiten hayatımıza yön veren öğretmenlerimiz de vardır. İnsan, ilkokul öğretmenini sever ya da sevmez ancak bir ömür boyu hatırlar. Bunun nedeni ilk öğretmen olmasından ileri gelmektedir ki, ilkler her zaman özeldir insan için. Daha sonra ortaokul, lise eğitimine devam ederken insanoğlu büyüdüğünden daha da bilinçli kararlar veriyor ve kendine yakın hissettiği öğretmenleri aklında saklıyor. Üniversite yılları ise insanın hayatında seçiciliğin arttığı bir dönemdir. Üniversitedeki hocalar, sadece ders bağlamında değil öğrencilere olan davranışları, insani yönleri ile de değerlendiriliyor öğrencileri tarafından. Hocalarımız bize eğitim vermenin dışında geleceğimizi de şekillendiriyorlar. Eğitim aldığım Kazan Devlet Üniversitesi’nin ve hocalarının bizim hayatımıza önemli bir yeri vardır. Çok geniş ve derin bilgilere sahip olan hocalarımızdan Tatar dili ve edebiyatına sevdalanmanın dışında birçok bilgi edindik. Bu değerli hocalarımızın birçoğu aramızdan ayrılmış olsa da onların adları hala belleklerimizdedir. Hocalar arasında unutulmayan isimlerden birisi de kadim Tatar edebiyatı profesörü Hatıyp Miñnegulov’tur. Yazımızın konusu olan Miñnegulov yalnız unutulmayanlardan değil kendisi de öğrencilerini unutmayan hocalardandır. 

Hatıyp Yusuf oğlu Miñnegulov 12 Mayıs 1939 tarihinde Tataristan’ın Zey ili Apaç köyünde bir çiftçi ailesinde dünyaya gelmiştir. Yusuf (1909–1944) ve Gaynelhayat (1912–1999) çifti oğullarına Türkiye Türkçesinde toplum karşısında konuşan kimse, bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak düşüncesini anlatmada, duygusunu aşılamada yetenekli kimse anlamına gelen “hatip”, yani Hatıyp adını koyarak, ileride üniversite kürsüsünden ders vererek düzgün konuşması ile öğrencilerini etkileyeceğini düşünmemişlerdir elbet. Ancak Hatıyp, anne babasının verdiği adın anlamını tam olarak yerine getirmiştir dersek yanlış olmaz. Miñnegulov’un çocukluk yılları İkinci Dünya Savaşı ve sonrasına denk gelmiştir. Savaş başlar başlamaz Hatıyp’ın babası Yusuf askere alınmış ve 1944 yılında savaşta hayatını kaybetmiştir. Gaynelhayat Hanım 4 çocuğu ile yapayalnız kalmıştır. Açlık, yoksulluk hüküm süren o zor yıllarda 4 çocuğunu hayatta tutabilmek için olağanüstü emek ve çaba harcayan annesini Hatıyp Miñnegulov yıllar sonra büyük bir saygı ile anarak şunları yazmıştır:

“Annem bizim için sıradan bir Ana değildi, o hem baba, hem cumhurbaşkanı, hem “politik büro”, hem savcıydı. Onun her sözü, her bakışı bizim için kesin bir kanundu. O bizi çok zor yıllarda yedirdi, giydirdi, büyüttü, eğitim almamızı sağladı, terbiye verdi, adil olmayı, kendi emeğimizle geçinmeyi, insanları rencide etmemeyi, akrabaların değerini bilmeyi öğretti.”  (Miñnegulov 2010:297).

Hatıyp Miñnegulov, ilkokul eğitimini (1946–1950) kendi köyünde tamamladıktan sonra ortaokul eğitimine komşu Pider (Fedorovka) köyünde devam etmiştir. 7 yıllık ortaokul eğitimini tamamladıktan sonra maddi imkânsızlıklardan dolayı eğitimine 1 yıl kadar ara vermek zorunda kalmıştır. Bu süreç içerisinde Hatıyp Miñnegulov kolhozda çobanlık yapmış ve çeşitli işlerde çalışmıştır. Yetimliğin getirdiği yükün altında ezilen genç Hatıyp hayallerini kendine kanat yapmıştır. Bir yıl aradan sonra Hatıyp Miñnegulov, köylerinden 25 kilometre uzaklıkta olan Sarman ili Eski Keşér Lisesi’nin yolunu tutmuştur. Bir ailenin yanında kirada kalan Hatıyp’ın bazen yiyecek bir dilim ekmeği olmasa da okuma isteğinden asla vazgeçmemiş, yarı aç yarı tok halde 1954 yılında başladığı lise eğitimini 1957 yılında derece ile bitirmiştir. Hatıyp Miñnegulov liseyi tamamladıktan sonra 1 yıl kadar Tacikistan’ın Leninabat bölgesinde yaşamış, orada fabrikada çalışmış, pamuk, sebze, meyve toplamıştır. Annesi hastalanınca köyüne dönmek zorunda kalan Miñnegulov, kolhozda çalışmış, köyün Kültür evinde müdürlük yapmıştır. 

 Hatıyp Miñnegulov çocukluğundan itibaren dil ve edebiyat derslerini çok sevmiş, gençlik yıllarında şiirler, makaleler kaleme almıştır. Dil ve edebiyat sevgisi Miñnegulov’u 1959 yılında Kazan’a gelmesine ve Kazan Devlet Üniversitesi’nin Tatar Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girmesine neden olmuştur. Miñnegulov’un öğrencilik yılları Stalin sonrası değişimlerin yaşandığı Hruşçev (1894–1971) dönemine denk gelmiştir. O yıllarda üniversite öğrencilerinin hayatı heyecanlı ve oldukça hareketli olmuştur. Hatıyp Miñnegulov da bu hareketliliğin dışında kalmamış: makaleler yazmış, konuşmalar yapmış ve çeşitli toplantılar düzenlemiştir. Ancak üniversitede de rahatça okumak nasip olmamıştır Miñnegulov’a. Onun eğitim aldığı yıllarda Tatar dili öğretmeleri yetersizliğinden dolayı bir grup öğrenci eğitimlerini çalışarak devam etme koşuluyla çeşitli yerlere öğretmen olarak görevlendirilmiştir. Hatıyp Miñnegulov 1962–1964 yılları arasında Penza bölgesinin Kaçkaru Okulu’nda öğretmenlik yapmıştır. 1964 yılında üniversite eğitimini tamamlayan Miñnegulov Sarman iline görevli olarak gönderilmiştir. Önce Çukmarlı köyünde okul müdürlüğü yapan Hatıyp Miñnegulov, daha sonra Sovyetler Birliği Komünist Parti mıntıka komitesi kurulunun müdürü görevine getirilmiştir. Bu yıllarda Miñnegulov evlenmiş ve iki çocuk babası olmuştur. 

Hatıyp Miñnegulov, 1967 yılının kasım ayında Kazan’a taşınmış ve Kazan Devlet Üniversitesi’nin Tatar Edebiyatı Kürsüne asistan olarak atanmıştır. Asistan olarak göreve başladığı üniversitede basamakları yavaş yavaş çıkarak önce başöğretmen, daha sonra doçent, profesör, kürsü başkanı, 1984–1989 yılları arasında filoloji fakültesinin dekan yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Tatar Edebiyatı Kürsüsünde “Eski ve Orta Asır Edebiyatı” ve “Tatar Edebiyatı Eğitiminin Metotları” derslerini veren Hatıyp Miñnegulov, 1972 yılının 8 Haziran tarihinde “Seyf Sarai’nin Tercüme ve Orijinal Eserleri” başlıklı yüksek lisans tezini savunmuştur. Akademik alanda ilerlemek isteyen Miñnegulov, yüksek lisans tezi kabul edildikten hemen sonra doktora tezinin konusunu bulup çalışmalara başlamıştır. Amacı Altın Ordu dönemi edebiyatını inceleyip bir akademik eser ortaya çıkartmak olan Miñnegulov, Kazan Devlet Üniversitesi kütüphanesi dışında Leningrad, Moskova, Taşkent, Duşanbe, Ufa ve Bakü şehirleri kütüphanelerinde de araştırmalarda bulunmuş ve oldukça geniş kaynaklara ulaşmıştır. Bu araştırmaların sonucunda makale ve kitaplar ortaya çıkmıştır. Ancak Hatıyp Miñnegulov’un bu başarıları birtakım insanların hoşuna gitmemiştir. Miñnegulov’u Altın Ordu’yu idealleştirmekle suçlamışlardır. Onu, Altın Ordu Devleti’nin “gerici”, “müstevli”, Moskova “düşmanı” bir devlet olduğunu unuttuğunu söylemişler, sorguya çekmişlerdir. Bu baskıların sonucunda Hatıyp Miñnegulov Altın Ordu konusunu bırakmak zorunda kalarak tekstoloji konusuna geçiş yapmıştır. Bilindiği üzere genelde yüksek lisans ile doktora arası 5–10 yıldır. Hatıyp Miñnegulov’un yüksek lisans ile doktora arasındaki süreç, karşısına çıkan engellerden dolayı 30 yıla çıkmıştır. Miñnegulov 53 yaşındayken, 28 Kasım 1991 tarihinde “Tatar Edebiyatı ve Şark Klasiği (Şiir Sanatı ve Münasebeti Konuları) başlıklı doktora tezini başarıyla savunmuştur. Söz konusu tez 1993 yılında kitap olarak yayımlanmış, kitaba Tataristan Cumhuriyeti’nin Devlet Ödülü verilmiştir.

Hatıyp Miñnegulov, 1967 yılından beri yarım asırdan fazla bir süre hem üniversitede hocalık yapmış hem de akademik çalışmalarını sürdürmüştür. Bu zaman içerisinde Miñnegulov’un 10 monografi, V., IX. ve X. sınıflar için yazılmış 4 tane ders ve okuma kitabı olmak üzere toplam  34 kitabı yayımlanmıştır.  Ayrıca Tatar, Rus, Türk, İngiliz, Kazak, Özbek, Türkmen ve diğer dillerde yayımlanmış 700 civarında makalesi bulunmaktadır. Miñnegulov, 5 doktora, desteden fazla yüksek lisans tezinin danışmanlığını yapmış, 20’yı aşkın yüksek lisans tezini savunan öğrencinin opponentı, birçok bilimsel eserin editörü olmuştur. Hatıyp Miñnegulov’un uzmanlık alanı: Ekim Devrimine kadarki Tatar edebiyatı tarihi, edebî bağlantılar, tekstoloji, Gayaz İshakıy’ın eserleri ve yayıncılığı, yurtdışındaki Tatar edebiyatı gibi konulardan ibarettir. Miñnegulov bilhassa Eski ve Orta Asır ve XIX. yüzyıl Tatar edebiyatını araştırmış, Tatar edebiyatının, Şark edebiyatı (Arap, Fars, Türk) söz sanatı ile olan bağlantı ve etkilerini incelemiştir. Eski edebî eserleri günümüz Tatar Türkçesine uygun hale getirme bağlamında metin çalışmaları yapmıştır. Seyf Sarai ve onun döneminde yazan bazı yazarların eserleri, Şemseddin Zeki ve Saniye İffet şiirleri, Taceddin Yalçıgol’un “Risaleyi Gazize” kitabı bunlardan bazılarıdır. Hatıyp Miñnegulov, Kazan Tatar aydını yazar ve gazeteci Rizaeddin Fehreddin’in (1859–1936) eserlerini de incelemiş ve “Milletimizin Manevi Üstadı” (2009), “Rizaeddin Fehreddin’in Manevi Mirası Araştırma Alanındaki Çalışması” (2004) başlıklı makaleler yazmıştır. Tatar edebiyatının “altın devri” diye adlandırılan XX. yüzyıl başlarında yazan şair ve yazarlardan Gabdulla Tukay (1886–1913) ve Gayaz İshakıyların (1878–1954) eserleri üzerine de çalışmalar yapmıştır. Hatıyp Miñnegulov’un Tukay ile ilgili “Uzakta da Yakın Tukay” (2006), “Şairliğe Sadık Tukay”  (2008), “Şairin Eserlerindeki Janrlar” (2005, 2006), “G. Tukay’ın Bazı Eserlerine Dair” (2009) gibi makaleleri bulunmaktadır. Miñnegulov,  Kazan Tatarlarının “manevi babası” diye adlandırdığı Gayaz İshakıy’ın muhaceretteki hayatı ve eserlerini konu edinen 3 kitap ve 50 civarında makale yazmıştır. “İshakıy Muhacerette” (1999), “Gayaz İshakıy. İslam Memleketlerinde” (2003), “Gayaz İshakıy’ın Muhaceretteki Eserleri” (2004), “Yurtdışındaki Tatar Edebiyatı” (2007) bunlardan bazılarıdır. Hatıyp Miñnegulov’un ilim adına kazandığı birçok ödülü ve unvanı vardır. Miñnegulov, Rusya’nın ve Tataristan’ın Şerefli Bilim İnsanı, Kol Gali ve Gayaz İshakıy ödülü sahibi, Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesinin Fahri Profesörü, Uluslararası Yılın İnsanı (Cambridge, 1998), Kazan Üniversitenin Şerefli Profesörü (2009) unvanına layık görülmüş ve ödüllendirilmiştir. Bir de Hatıyp Miñnegulov “Kazan Utları” (Tataristan), “Bilge” (Türkiye), “Türkologiya” (Kazakistan) gibi dergilerinin yayın kurulu üyesi, Dünya Türkologlarının Uluslararası Birliği’nin Divan kurulu üyesidir. (Tatar Filologiyese hem Tarihı Fakultetı 1989: 21–22).   

Hatıyp Miñnegulov, tek yönlü çalışan bir bilim insanı değildir. Asıl görevi hocalık olan bu bilim insanı, aynı zamanda bir araştırmacı, tekstolog, ansiklopedi yazarı, editör ve birçok kitap sahibidir. Onun çalışmaları ile ilgili Kazan Tatar medyasında 200’den fazla makale bulunmaktadır. R. Ganiyeva’nın “Tanınmış Âlim-Pedagog, Gerçek Bir Hatip” (2009), F. Salihov’un“Kendimizin Seçtiği Kader” (2009), R. Gataş’ın “Hakim de Sen, Hadim de” (2009), M. Nizamiyev’in “Bizim Belinski” (2009), R. Mirseyetova’nın “Asırların Sesini Dinleyip” (2009), G. Tacetdinov’un “İlime Adanmış Bir Hayat” (2009), R. Bedretdinov’un “Tatar Dünyasının Gururu” (2009), M. Mölekov’un “İlim Yolu – Mutluluk Yoludur” (2009) gibi çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan makalelerin başlığından da görüldüğü üzere Hatıyp Miñnegulov her kesim tarafından sevilen ve sayılan bir kişidir. Miñnegulov’a olan bu sevgi ve saygı sırf onun hoca olmasından ileri gelen bir durum değildir. Miñnegulov, insanlığı ile ön plana çıkan birisidir. Öğrencilere karşı olan tutumundaki sıcaklık ve samimiyet, öğrencileri ile birebir ilgilenmesi, üniversiteyi bitirdikten sonra da öğrencilerini unutmaması, onların başarılarına kendi başarısıymışçasına sevinmesi Hatıyp Miñnegulov’un nasıl bir insan olduğunun bir göstergesidir.

Hatıyp Miñnegulov, Kazan Devlet Üniversitesi’nde benim de hocamdı. Birinci sınıfta aldığımız Tatar Edebiyatı Tarihi dersini verdi bize. Üniversitede ilk yılımız ve ilk dersler, henüz hiçbir hocayı tanımıyorduk. Yazıyı kaleme almadan önce ders notlarıma tekrar bir baktım. Hocamızın ilk dersi 6 Ocak 1991 tarihinde gerçekleşmiş. Elinde oldukça büyük çantasıyla uzun boylu, zayıf, takım elbiseli bir hoca hızlı adımlarla sınıfa girdi, çantasını öğretmen masasına bırakıp selamlaştı yoklama aldı. Sonra dersi anlatmaya başladı. Tatar edebiyatı tarihinin Eski ve Orta Asır, XIX. yüzyıl, XX. yüzyıl başı ve Sovyet dönemi olmak üzere 4 kısımdan ibaret olduğunu ve her kısmın kendi içinde yüzyıllara bölündüğünü, derslerin de ona göre olacağını söyledi. Hocamızın en önemli özelliklerinden birisi ne bir not, ne de bir kitaba bakardı, masasında çantası dışında hiçbir şey olmazdı. İkinci özelliği ise dersi asla oturarak anlatmaz blok halinde gerçekleşen bir buçuk saat süren derste ayakta kalır, kâh sıralar arasında gezinerek, kâh masasına hafif yaslanarak anlatırdı. Etkili bir anlatım şekli vardı. Arada bir espri yaparak derse kulak vermemizi sağlardı. Derslerin birinde aşk hikâyelerinden ve efsane çiftlerden söz ederken, “genelde öğrenciler Leyla-Mecnun, Yusuf-Züleyha, Hüsrev-Şirin gibi aşk kahramanlarını sayarken Kelile-Dimne, diye ekleyiveriyorlar. Kelile ve Dimne aşk kahramanları değildir. Kelile ve Dimne bir Hindistan eseridir, eserin kahramanları Kelile ve Dimne de çakallardır” dediğinde hepimiz katıla katıla gülmüş ve hocamızın söylediklerini de bir daha unutmamak üzere aklımıza yazmıştık. Bir dönem aldığımız bu ders bize çok şey katmıştı. Hatıyp Miñnegulov hocamızdan bir tek bu dersi almıştım. İlerleyen yıllarda onun danışmanlığında ne dönem ödevi ne de tez çalışması yaptım. Tezi Tatar dili ya da edebiyatından yazmamız gerekiyordu, ben Tatar dilini seçmiştim. Birinci sınıf birinci dönem sonunda herhangi bir çalışmamız olmadığından sadece karşılaştığımızda selamlaşıyorduk. Buna rağmen hocam beni unutmamıştı. Bir defasında bizim köyden bir kız benim okudum bölümü kazanmış. Hatıyp Miñnegulov derslerinin birisinde laf lafı açmış kıza benden söz etmiş. “Sizin köyden Roza Zakirova adında bir kız vardı, kitabın hangi sayfasını çevirip sorarsan sor, anında yanıt verirdi” şeklinde bir cümle kurmuş. Açık söylemek gerekirse bunları duyunca çok şaşırmıştım. Bir sene içinde yüzlerce öğrenciye ders veren bir hocanın öğrencisinin adı soyadını unutmaması şaşırtıcıydı. Aradan uzun yıllar geçse de hocamız yalnız beni değil başka öğrencilerini de unutmadığını, her zaman iletişim içinde olduğunu öğrendim daha sonra.  Hatıyp Miñnegulov, mezuniyet törenimize de gelmiş, mezuniyet balosunu da o yönetmişti. Neredeyse herkese söz söyleme fırsatı vermiş, benim de Türkiye’ye gittiğimden söz etmiş, memleketi unutmamam gerektiğini tembihlemişti. Hocamızla 1996 yılındaki mezuniyetten sonra 2013 yılının 25–26 Nisan tarihlerinde Ankara’da Türk Tarih Kurumu Başkanlığı ve Tataristan Bilimler Akademisi Ş. Mercanî Tarih Enstitüsü’nce düzenlenen “Akdes Nimet Kurat’ın Hayatı ve Eserleri” sempozyumunda karşılaştık. Aslen Kazan Tatarı olan Akdes Nimet Kurat (1903–1971) adına düzenlenen sempozyuma Hatıyp Miñnegulov da gelmişti. Programda adını görünce heyecanlanmıştım. Sempozyuma gittiğimde usulca hocamın yanına vardım ve “hocam beni hatırladınız mı?” diye sordum, “hatırlamaz olur muyum” yanıtı geldi. Sempozyumda hocamız “Kazan’da Yurtdışındaki Tatarların Faaliyetlerinin Araştırılması: A. N. Kurat” başlıklı tebliğ sunmuştu. Oturumlar arasında konuşma fırsatı bulduk, o sırada 2010 yılında Kazan’da yayımlanan “Gasırlar Arasında Uylanular” (Asırlar Arasında Düşünceler) başlıklı kitabını hediye etti. Hocam kitabı imzalarken şu satırları yazmıştı: “Roza Hanım’a yazardan, hocasından bir hediye. 25.04.13 Ankara.” Yazılan satırlardan da hocamızın mütevazılıği gözlerden kaçmıyor, “Roza Hanım’a” demiş, oysa “öğrencim Roza’ya” diye de yazabilirdi. Hocamız okul yıllarında da bilhassa kız öğrencilere karşı çok daha nazik ve kibardı. Buradan da görüldüğü üzere aradan 20 yıla yakın bir süre geçse bile hocamızın tavrı değişmemişti. Hocamla karşılaştığıma çok mutlu olmuştum. Sempozyumun ardından hocamızın kitabını okuma fırsatım oldu. Hocamız kitabının içeriğini şu sözlerle özetlemiştir: 

“İki asır, iki yüzyıl arası – zaman akışının olay-durumlara, anlaşmazlık-karşılıklara, değişim-yeniliklere oldukça zengin bir dönemdi. Onlar belli ölçüde bizim yazıların konusunu, içeriğini, çeşitliliğini de belirlemiştir. Bu düşüncelerde, dün ve bugün de, millet ve insan kaderi de, edebiyat hem maarif de, felsefe ve siyaset de, medeniyetler ve halkların arasındaki ilişkiler de mevcuttur. Genel olarak bakıldığında, bu yazılar, sırf edebiyat ile sınırlı değildir, o veya bu ölçüde senkretik yankıya sahiptir.” (Miñnegulov 2010: 12)         

     

Açlık, yoksulluk gibi büyük engelleri aşarak bugünlere gelen bu yetim çocuk, azmin zaferi sonucunda ulaşması zor başarılar elde etmiştir. Hatıyp Miñnegulov, günümüzde saygın bir bilim insanı, vefalı bir dost ve öğrencilerine örnek bir hocadır. Hocamız bu sene 80 yaşını kutlamaktadır. İlerlermiş yaşına rağmen ders vermeye devam eden, akademik çalışmalarını sürdüren hocamız Hatıyp Miñnegulov Kazan Tatarlarının bugünkü durumundan duyduğu endişelerini her fırsatta dile getirmektedir. Hatıyp Miñnegulov’un endişelerini şair dostu Redif Gataş 2009 yılında kaleme aldığı yazısında şöyle açıklamıştır: 

“Dünya – karışık, dönem ağır, “milli komponent” diye ana dilimize keskenildiğinde, cana yakın haneler – “Bulgar”lar yıkıldığında, senin nasıl ateşlerde yandığını ben biliyorum. Birlikte yanıyoruz… Sonuna kadar birlikte! Millete ise, senin gibi Söz, Müracaat, Milli ideallere inandırma gücüne sahip Hatıyplar (Hatipler) - üstatlar son derece gereklidir.”  (Miñnegulov 2010: 307)   

Bu satırların yazılmasının ardından 10 yıl zaman geçti, dönem Kazan Tatarları açısından daha vahim bir hal aldı. Artık Tataristan’ın resmi dili olan Tatar dili derslerinin saati azaltılıp seçmeli hale getirilmesinin yanı sıra Rus dilinin “ana dil” olarak Kazan Tatarlarına dayatılması karşısında hocamız artık ateşlerde yanmanın ötesinde hayatın cehenneminde kavruluyor olsa gerek. Kazan Tatarları olarak zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde millet olarak ayakta kalmanın mücadelesi verilmektedir. Kazan Tatarları bugünlerde vatanında vatansız, dilsiz ve hukuksuzdur. Bu durumda tek tesellimiz vardır, o da Kazan Tatarları arasında Hatıyp Miñnegulov gibi bilinçli aydınlarımızın olmasıdır.

Kadim Tatar Edebiyatını arşivin tozlu raflarından indirerek milletimize medeni, edebi mirasımızı kazandıran, öğrencilerine ilk önce insan olmayı öğreten hocamız Hatıyp Miñnegulov şu günlerde 80 yaşını kutluyor. Ona ilk önce sağlık, huzur ve millî konulardaki çalışmalarında gayretkeşlik diliyorum. Güzel günleri görmek dileğiyle nice yıllara! 

        

Kaynakça:

Miñnegulov, Hatıyp, Gasırlar Arasında Uylanular (Asırlar Arasında Düşünceler), Kazan 2010.

Tatar Filologiyese hem Tarihı Fakultetı (Tatar Filolojisi ve Tarihi Fakültesi), Kazan 1989.

Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, 10.Baskı, Ankara 2005. 

 Metindeki tüm çevriler tarafımdan yapılmıştır.

 Opponent, tez savunana itiraz eden, tezin değerlendirmesini yapan anlamındadır.

 Gayaz İshakıy, Türkiye’de Ayaz İshaki şeklinde yazılmaktadır.

 Senkretizm, birbirinden ayrı düşünce, inanış veya öğütleri kaynaştırmaya çalışan felsefe sistemi. (Türkçe Sözlük 2005: 1730)

 2007 yılında Rusya Federasyonu Anayasası’nda “milli komponent (parça, kısım) kaldırılmıştır. 309 nolu bu kanun gereği millî okullar kapatılmış, lise mezuniyet ve üniversiteye giriş sınavları Rus dilinde yapılmaya başlamıştır.

 Kazan Tatarlarının ulusal bayrağı olan ünlü şair Gabdulla Tukay’ın (1886–1913) son yıllarını geçirdiği Bulgar misafirhanesi önce tarihi miras listesinden çıkarılmış, daha sonra Ramazan Bayramının ilk gününe denk gelen 30 Eylül 2008 tarihinde yıkılmıştır.