Toz, sadece toz. On dört gündür gece gündüz tozlu yollardaydı. Üstüne yapışan mübarek vatan toprağının yorgun tozlarını beyaz gömleğiyle temizledi. “Şu kasabaya sür çocuk” dedi.

Şoförüyle Turgutlu’yu şöyle bir turlayıp Armutlu’ya doğru yola koyuldu. Köyden dumanlar yükseliyordu. Güvenli bir sokakta otomobilden indi. Yanan ahşap evlerin çatırtısı ağustos böceklerinin sesleriyle karışmıştı. Tebdili kıyafet içindeydi…

Tüm köy ahalisi koşa koşa Mustafa Kemal’in yanına koştu. Zafer mutlaktı ama netice nihai değildi. Tekrar otomobile bindiler; “Şu tepeye sür çocuk” dedi. 9 Eylül 1922 öğle vaktiydi. Önce Fahrettin Paşa’nın İzmir’e girdiği haberi geldi, sonrasında da Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’da yer yer çatışmaların devam ettiği haberi.

Tekrar arabaya bindiler. Akşamüzeri Nif’e geldiler. Beyaz eşarplı Nif kadınları Mustafa Kemal’in ayağına kapandı. Hüngür hüngür ağlıyorlardı. Kurak Anadolu toprağı balkan göçmeni bu kadınların gözyaşlarıyla sulanıyordu. Beyleri dağdaydı, efeydi, düşman peşindeydi.

“Buradan İzmir’i görmenin imkânı var mıdır?” diye sordu. Dağdaki efelere haber uçuruldu; onların mahiyetinde akşamüzeri Belkahve’ye intikal olundu. Deniz’i gördükleri anda Yaveri Salih Bozok gözlerinden yaşlar süzüle süzüle: “Deniz! Deniz!” diye haykırmaya başladı.

Başarmışlardı. Mustafa Kemal önce yanan İzmir’e sonra Kadifekale’ye henüz çekilen al bayrağa uzun uzun baktı. Hiç konuşmadı… Sağır edici sessizliği şu sözler bozdu:

“Bilir misin çocuk dedi. 1905 yılının Şubat ayıydı. Ali ve Müfit ile beraber bizi Şam’a sürmüşlerdi. İstanbul’dan kalkan Nemse vapuruna binip Beyrut’a gitmek üzere yola çıkmıştık. Vapur yolcu almak üzere Punto’da (Alsancak – İzmir) mola verdi. Biz de vapurdan inip bir atlı araba tuttuk. İzmir’i ilk görüşüm o senedir. Arabayla şöyle sahil boyunca dolaştık. Hatta bir ara Pasaportta bir lokantaya oturmaya niyet ettik ancak vapuru kaçırırız diye cesaret edemedik. O zaman güzel İzmir’in en güzel yerleri hep yabancıların elindeydi. Ne mutluyum ki İzmir’i yeniden Türk kılmak bana nasip oldu. Kız kardeşi Selanik’i kaybettik ama İzmir bizim oldu.” Dr. Özgür Niflioğlu