Özel bir andır doğum. Ruhlar aleminden fani dünyaya geçiştir. Dünyaya gözlerini açtığın an. İlk nefes, ilk acı, ilk tarif edilemeyen duygular, ilk ağlayış... Sınırlı bir ömrün ve ömrün boyunca vereceğin yaşam mücadelesinin başlangıcıdır.

Doğar doğmaz açlıkla sınanır insan. Yırtınırcasına ciyaklar, boş midesini doldurmak ister. Bitmeyen bir rutin olur artık bu tüm ömrün boyunca. İlk andan itibaren mikroplarla mücadele başlar. Göze görünmez ama başa bela mikroplar... Durmadan başka şekil ve formlarda karşımıza çıkar, doğumdan ölüme kadar bırakmaz peşimizi. Ta ki mezara kadar.. bir tek orada biter mücadelemiz, tamamı ile teslim oluruz moleküllerimize ayrışıp tekrar toprağa karışana kadar.

Büyüdükçe hayat çetrefilleşir, karmakarışık bir vaziyet alır. Çocukken bir nebze daha rahat geçen zaman, zaman geçtikçe geçmez olur. Hele ki buluğ çağları.. bir türlü 18 olamazsın. Sanırsın ki 18 olunca özgürsün, 18 olunca görürsün.

Gençlik apayrı bir dönemdir, adı üstünde deli kanlıdır insan. 

Güçlüdür, aktiftir, cesaretidir, hayal peresttir. İddialıdır, iddacıdır. İnattır. Herşeyi bilen gözüken fakat hayat hakkında henüz hiçbir şey bilmediğini bilmeyen bir ergendir. Çooook çabuk geçer bu ergen dönem. İnsanın ömründe mihenk taşıdır gençlik. Hatalara düştüğün an, geleceğine yön verdiğin andır. An diyorum çünkü o kadar kısadır. Gözünü bir kaparsın, bir açarsın bakmışsın ki ergenlikten çıkmış, ergin olmuşsun.

Ha şimdi oturdun mu tamın mereğine.. hayatın yükü omuzlarına biner arsızca. Yıkılır kalırsın altında uzun yıllarca. Yine geçmek bilmez zaman, yıllarca uğraş didin, hep boştur elin. Emekliliğimi alayım da bir rahat edeyim der, mutlu yarınlara kürek çekersin bitmez, tükenmez bir umutla.

Gün gelir emekli de olursun Allah kısmet ederse. Bu sefer de dişin kesmez, elin tutmaz, ayağın yürümez.. hastalıklar başlamış, şeker, tansiyon, kalp, böbrek.. elinde üç kuruş emekli aylığı, gel de yaşa hayatı...

Bu gün benim doğum günüm, en mutlu günüm aslında :)

İYİ Kİ DOĞDUM

Yalancı mıyım?