Herkesin inancını özgürce yaşayıp,ibadetini inancının gereklerine göre yapabilmesi ve devletin bunu sağlaması gerekliliği ;

din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulmasıdır “LAİKLİK İLKESİ.”

Halkımıza yıllardır ikinci cümle anlatılıp;din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulmasıdır dendi.Velhasıl kimse LAİKLİK İLKESİNİN özünü anlamadı.

LAİKLİK İLKESİ ANAYASA İLE KORUMA ALTINA ALINMIŞ DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ VE BİREYLERİN İBADETİNİ ÖZGÜR İFA EDEBİLME HAKLARININ GARANTİSİDİR.

...

Özellikle ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜN EBEDİYETE GÖÇMESİNDEN sonra halk bu ilkenin anlamını hiç kavrayamadı.

Kavrayamadığı için DİNİ KENDİ SİYASİ,MADDİ ,MANEVİ EMELLERİ için kullanan bir çok tarikat lideri,şıh-şeyh,sahte hoca,yobaz sömürücü çıktı ortaya.

Halkın SAMİMİ İNANÇ ve DİNE,DİN ADAMI OLDUĞUNA inandıkları İNSANLARA SAYGI DUYGULARINI kullanmaya başladılar.

HALKIN DİNİ DUYGULARINI İSTİSMAR ETTİLER HEP AMAÇLARINA ULAŞMAK İÇİN.

Bu sahte-sözde yobaz din adamlarını da EMPERYALİZM,EMPERYALİZMİN YARATTIĞI TERÖR ÖRGÜTLERİ,SÖMÜRGECİ DEVLETLER,SOROS BENZERİ DÜŞÜNCELERİN DESTEKLEDİĞİ STK’LAR(sivil toplum kuruluşları)ve ŞERİAT-HİLAFET isteyen RADİLAL DİNCİ ÖRGÜTLER;DESTEKLEDİ-PALAZLANDIRDI.

Özellikle 1980 sonrası iyice palazlanan bu sahte,yobaz,gerici,vatan haini,sahtekarlar günümüzde içeride yaşanan güvenlik sıkıntılarının en önemli nedenlerindendir.Hepimizin bildiği FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ,ADNAN OKTAR SUÇ ÖRGÜTÜ vb.gibi,Bu ve benzeri sahtekarlar “din adamı”görüntüleri altında kendi maddi,manevi istekleri için şiddet,istismar,tecavüz suçlarını da işlemekte ve işletmekten çekinmemektedirler.

...

2010-2014 yılları arasında canımı beni ağlatacak kadar çok sıkan gelişmeler yaşandı.

VATAN HAİNİ -İNGİLİZ UŞAĞI ŞEYH SAİD’İN ismi DİYARBAKIR’da caddelere,meydanlara verildi.Hatta TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN en son BAŞBAKANI Sn.Binali YILDIRIM o’nun adını zikrederek DİYARBAKIR halkından OY istedi.

...

ŞEYH SAİT 13 ŞUBAT 1925 yılında İNGİLİZ ALTINI VE SİLAH DESTEĞİ İLE AYAKLANDI.

İŞE BAKIN Kİ,TÜRKİYE CUMHURİYETİ -İNGİLTERE HÜKÜMETİ arasında TÜRKMEN nüfusun yoğun olduğu “MUSUL-KERKÜK’ÜN misak-ı milli sınırları içerisinde olduğu görüşmeleri”başlamıştı.

...

13 ŞUBAT 1925 yılına gidelim:

Şeyh Sait ve isyancılar 13 Şubat'ta Piran Köyü’nde bir jandarma teğmenini esir alıp bir eri şehit ettiler.Piran'dan Eğil bucağına geçip;bucak müdürüyle 10 jandarmayı esir aldılar. Daha sonra Genç hapishanesini ve jandarma dairesini bastılar, oradaki jandarmaları da esir aldılar. İsyancılar, 16 Şubat'ta Genç ilinin merkezi Darahini'ye saldırdılar. Burada üç gün üç gece kaldılar. Şehri yağmaladılar. Ziraat Bankası'na el koydular. Buradaki isyanı Ankara'ya bildiren öğretmen Mehmet Zeki'yi önce hapsettiler, sonra öldürdüler. Oradan Diyarbakır yolu üzerindeki Lice'ye hareket ettiler. Bu güzergah üzerindeki Hani bucağını ele geçirdiler. Lice-Hani, Çapakçur-Palu telgraf hattını kestiler. İsyancılar Çapakçur, Muş, Diyarbakır olmak üzere üç kola yarıldılar. Çapakçur Hükümet Konağı'na saldırıp orayı ele geçirdiler. İsyancılar, 20 Şubat'ta, üzerlerine gelen Türk Ordusu'yla çatışmaya başladılar. 21 Şubat'ta Yarbay Cemil komutasındaki bir süvari alayını pusuya düşürüp esir aldılar. Ellerinde yeşil bayrak ve Kuran'larla ilerleyen ve ŞERİAT-HİLAFET isteyen asilere halk da yardım etti. 2 Mart'ta isyancılar Elazığ'ı ele geçirip yağmaladılar. Diğer taraftan Şeyh Abdullah, Muş cephesini tutarak Varto'yu aldı ve Erzurum'a doğru ilerlemeye başladı. Şeyh Sait ve adamlarının asıl hedefleri Diyarbakır'dı. 7 Mart'ta kendilerine katılan aşiretlerle birlikte Diyarbakır'a saldırdılar. Kuzey cephesinde surlar dışında yapılan savunmayla geri püskürtüldüler. Güney cephesinde ise içeriden yardım alarak şehre girmeyi başardılar. Fakat General Mürsel Paşa'nın gönderdiği süvari kuvvetleri asileri geri püskürttü. Şeyh Sait ve eşkıyaları ilk kez 8 Mart'ta yenilerek geri çekildiler. Ordu birlikleri Varto, Elazığ ve Diyarbakır üzerinde temizlik harekatına başladı. Asiler dört bir yandan kuşatıldı. Nisan başında Silvan, Palu ve Piran asilerden geri alındı. Nisanın ikinci haftasında özellikle Tük Hava Kuvvetleri'nin operasyonlarıyla isyan bastırıldı. İsyanın elebaşlarından Şeyh Sait ve Seyit Abdülkadir yakalandı. Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, 23 Mayıs 1925'te Seyit Abdülkadir ve 5 arkadaşını, 28 Haziran 1925'te de Şeyh Sait ve 46 arkadaşını idamla cezalandırdı. (Uğur MUMCU -Kürt-İslam ayaklanması)

.../...

İsyan öncesi Şeyh Sait:

-“Hilafetsiz Müslümanlık olmaz!” 

-“Cumhuriyet dinsizliktir”

-“Cumhuriyeti ilan edenlerin katli vaciptir”

-Kürtlerin bulundukları yerleri Türklerin elinden alacağız. Topraklarımız verimlidir. Madenlerimiz çoktur. Bugünkü Türk Hükümeti İslamiyet'ten ayrılıyor”diyordu halka ulaşabildiği her şekilde.

Şeyh Sait savcılık sorgusunda, amacının “hükümete şeriat hükümlerini uygulatmak” olduğunu söylemiş;

Mahkemede de kullandığı tabir olan “Asker-i Rum nedir?”sorusuna :

“Biz Kürtler, Türk askerlerine Rum askeri deriz”diye cevap vermişti.

Yani Şeyh Sait,İslam dinini Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir “silah” olarak kullanıp VATANA İHANET SUÇUNU işledi  BEYLER-HANIMLAR!

1925'te Şeyh Sait’di dini kullanarak Cumhuriyeti yıkmaya çalışan;15 Temmuz 2016'da da FETÖ idi VATANA İHANETİN adı.HEPSİDE İNGİLİZ-ABD yani EMPERYALİZM altını ve silahlarını kullandı VATANIMIZA-BAYRAĞIMIZA karşı.Bugün ve gelecekte başka tarikatlar ve cemaatler gizli, açık şekilde Cumhuriyeti yıkmaya çalışıyorlar-çalışacaklar da eğer TÜRK MİLLETİ TARİHDEN DERS-İBRET almamakta ısrar ederse...

...

Evet dostlarım anlattığım gibi ,karanlık bir gün,geçmişte bugün 13 şubat 1925.

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ”

 YEDİ DÜVELLE BAŞEDEN ATALARIMIZ TARAFINDAN KURULMUŞ VE 1924’te MUSUL-KERKÜK sorunu konuşulmaya ve 

uluslararası arenaya taşımak için hazırlıklara başlanmıştı halbuki.

13 Şubat 1925 tarihinde,

İngiliz altını ile ruhunu şeytana,

kendisini emperyalist İngiliz’e satan;

Şeyh Said ayaklandı;

Ayaklanmanın bastırılması için çalışılırken

“Musul ve Kerkük” elimizden gitti.

Şeyh Said torunları ve onların 

işbirlikçileri de ,günümüz de topraklarımızın hainleri olarak emperyalizme hizmete devam ediyorlar.

Şeyh Said ve avenesi,vatan haini olarak yargılanıp idam edildiler 1925'de.

İnşallah içimizdeki vatan hainleride aynı akibete uğrayacaklardır.

Karikatürdeki gibi dini kullanan dinsizler-yobazlar-ruhlarını şeytana satan vatan hainleri süpürüleceklerdir;

Elbette ki Rabbimin izniyle...

Selametle kalınız...