Evet, Ermenistan’a gitmiş ve hemen her yerini gezmiş, kendi açısından görmek istediği hemen her şeyi görebilmiş ve bir belgesel hazırlamış, mezkûr belgeseli de Türkiye’deki okullarda gösterime sunacakmış veya sunmuş!... (6. sididen) müteşekkil bu doküman da bütün gerçekler mevcutmuş. Evet, sayın Yönetmen, İsmail Umaç Bey, basına öyle buyurmuşlar. Nitekim önceki yazımda bu konuya temas etmiştim. Şimdi ise tamamen ayrı bir yönü üstünde duracağım. Hem de üzerine basa, basa!... Bu uğursuz trajedinin muhatabı Ermenistan değil, Türkiye Ermenileridir. Yânî bizleriz! Ermenistan Devlet ve Hükûmeti ne düşünür, nasıl bir politika uygular, o onların bileceği iştir. Biz Türkiye Ermenilerini hiç mi hiç âlâkadar etmez. Çünkü bizler “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarıyız” yânî Türk’üz! İstense de, istenmese de bu böyledir ve de “Selçuklulardan beridir ki, bu böyle olmuş, ilelebet de böyle kalacaktır.” Şimdi gelelim asıl meseleye. Bu vaka ne Ermenistan’da ne bir başka ülkede doğrudan Osmanlı-Türkiyesi’nde zuhur etmiş ve muhatapları da değil doğrudan icraatçıları “İttihat ve Terakki Fırkası” mensupları olmuştur. Sakın ola: (Türk Milleti Cinayet işlemez!) gibi lâfazanlıklara yer verilmesin. Çünkü, Türk Milletini itham eden yoktur ve de aklı başında şuurlu ve bilgili hiçbir Türk Ermeni’si böylesine saçma bir iddiada bulunmaz. Çünkü nice Türk ailesi Ermeni kardeşlerini koruyabilmek için, onları bütün tehlikelere rağmen gizlemişler ve de gizlerken ölümü dahi göze almışlardır. Bütün bu olumlu vakalar, Ermenilerin de, Türklerin de gözlerinden uzak tutulabilmiştir hem de en alçakça metotlarla... Sultan II. Abd-ül-Hamid Hân’ın tahtından aşağı alınabilmesi için elele vererek işbirliği yapan: “İttihat ve Terakki Fırkası ile Hınçak Fırkası mensupları”nın iş birlikleri dahi gözlerden uzak tutulmak istenmiş ve de bu hususta muvaffak olunabilmiştir.... “Birinci Cihan Harbi” içinde zuhur eden olaylar bir bütün olarak ele alınmış ve savaş içinde Rus Çarlık Ordusu mensubu Kafkas Ermeni Çeteleri Ruslarla birlikte iğrenç cinayetler işlemişler ve bu icraatların tümünün faturası da biz, Osmanlı-Ermenilerine çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin asli vatandaşı olmamıza rağmen hâlâ azınlık yânî yabancı muamelesi görmekteyiz ve bu konuda bizlere bir tek sual dahi sorulmamakta ve bizler “dışlanmış bir toplum olarak” yaşamaya mecbur bırakılmaktayız!... Bizim hakkımızda hemen herkes konuşabilmekte ve fakat, bizler tek kelime sarf edememekteyiz. Çünkü: Bizleri dinlemek isteyenler yok gibi bir şeydir!... Sayın Yönetmen İsmail Umaç Bey, hiç benimle temas kurdunuz mu!... Bu konuda hiç benimle konuştunuz mu!... O pek övündüğünüz 6.sidilik belgenizden bana da postaladınız mı?... Hiç sanmıyorum. Zira, malûm meseleye bizlerin bakış açısı, sizler gibi “İttihatçı müdafileri”nin hiçbir zaman işine gelmemiş ve tabii olarak şimdi de gelmemesi normaldir. Çünkü bizler, sizin için sadece potansiyel düşmanız. Sizlerin bir türlü kabullenemedikleri, bizlerin de sizler gibi birer normal vatandaş olmamızdır. Yânî, bizim içimizden nasıl hain çıkarsa, sizin içinizden de hain çıkabilir ve zaten çıkmaktadır da. Zira bu normaldir. Çünkü; sizler de, bizler de nihayeti birer insanız!.. Tekrar ediyorum ve her zaman da edeceğim! “1915 trajedisine” doğrudan muhatap olan ve bu uğursuz vak’ayı bizzat yaşayan bizleriz. Yânî, Türkiye-Ermenileri. Ermenistan bu konuda sual sormaya hiçbir hakka sahip değildir! Ha, ille de kendisi de söz sahibi olmak istiyorsa, tek bir konuda söz edebilir ki, o da: (İttihatçılarla iş birliği yapan “Hınçak-Taşnak Fırkalarının” suç durumlarını inceleyip, ona göre meseleye eğilmek!.. Biz ne yapıyoruz. Yânî Türkiye ne yapıyor: “Biz soykırımı yapmadık” vs. deyip duruyor ve böylece Ermenistan’ı bu açıdan muhatap alıyoruz?!.. O menhus vak’anın adı ister “Soykırım”, ister “1915-Tehciri” her ne olursa olsun, netice değişmez! Çünkü “İttihat ve Terakki Fırkası bu suçu işlemiştir.” Aksini savunmak ise doğrudan abesle iştigâl etmekten ileri gitmez. Kime karşı işlemiştir? Onu da arz edelim: “Kendi vatandaşına karşı” kendi tebaasına karşı. İttihatçıların bu suçunu külliyen reddedebilmek için: (Türk Milleti Cinayet İşlemez!) diye adeta haykırılmakta ve hemen hiçbir rahatsızlık duymadan Türk Milletinin şerefli adını da bu uğursuz vakaya katabilmek için elden gelen yapılmaktadır!... Halbuki, “1915 Tehciri” vakasının hesabını Osmanlı ziyadesiyle sormuş ve suçlular da cezalandırılmıştır. Bu tarihçe sabit iken hâlâ niçin bir nevi akıntıya karşı kürek çekilmeye çalışılıyor bilinmez?!... Şu an, Türkiye-Azerbaycan birlikte Federal Rusya’yı bu konuda elde etmeye çalışmaktaymış?... Bu ne dereceye kadar doğrudur bilmem, bilemem!.. Ancak doğru olan bir şey var ise o da şudur: Türkiye ile Azerbaycan olsun “Karabağ” ve olsun “1915 Tehciri” meseleleri mevzuunda Federal Rusya ile anlaşarak kendi lehlerine netice alsalar dahi, mezkûr mesele hiçbir zaman kapanmayacaktır. Çünkü bu, Batı Dünyası’nın Türkiye’ye karşı kullandığı gayet hassas bir siyasî kozdur ve de bu kozu hiçbir zaman kaybetmek istemez. Yânî bir şekilde Ermenistan’ı destekler ki, zaten öyle olmaktadır!... Federal-Rusya’ya gelince. Putin’in Rusya’sı. Bizim Kafkaslarda nasıl bir siyasî düşünceye sahip bulunduğumuzu, gayet rahat bilmektedir. Dahası şayet bizler Kafkaslarda arzumuza kavuşursak; Rusya’nın Kafkaslarda bütün hakimiyetini kaybetmekle beraber, Dünya Milletler Sosyetesinde de itibarını yitireceğini çok rahat bilmektedir!.. Bizim, yapabileceğimiz yânî “1915 Tehciri” meselesinde yapabileceğimiz, şu hiç umursamadığımız Türkiye-Ermeni’lerini normal vatandaş olarak değerlendirip, Parlamentomuzda temsilcileri olmasını sağlamamız ve “1915 Tehciri” meselesinde Türk-Ermeni’lerini söz sahibi kılarak, onları muhatap almamız olmalıdır. Bunun aksini düşünmek ise, daha evvel de bahsettiğim gibi: Akıntıya karşı kürek çekmekten ileri gitmeyecektir!.. Hayatımın (50 yılını) bu uğursuz meseleyi A’dan, Z’ye öğrenebilmeye adamış bir nâçiz kalemim ve de bu uğursuz meselenin ancak iki tarafın da samimi olarak meseleye eğilmesiyle çözülebileceğine inanıyorum. Aksi taktirde uzar gider. Tarafsızlık, demokratik haklar vs. bütün bunlar sadece safsata olmaktan ileri gitmeyen ve de siyaseten kullanılan terimlerdir ki, böylesi metotlarla hemen hiçbir noktaya varılamaz!.. Bir de şu noktayı hatırlatmak isterim: Ermenistan, parlamentosu bulunan bağımsız bir ülkedir. Yönetmen İsmail Umaç Bey’e kapularını açmış ve her ne görmek istemişse, rahatlıkla görebilmesini sağlamış olduğuna göre de, “Demokratik bir yapıya” sahip bulunduğundan asla şüphe edilemez. Demem odur ki, biraz daha olumlu olunabilirdi!... Saygıdeğer okuyucularım, inşallah yeni bir yazımda buluşmak üzere, hepinize mutlu tatiller dilerim efendim. Not: Bu makale, (26 Temmuz 2010 Pazartesi günü) yazılmıştır.