İtalya Başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için 'diktatör' diyerek diplomatik bir krizin tetikçiliğini yaptı.

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel birlikte Ankara’yı ziyaret eden AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen'in oturma düzeninde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında değil de ‘biraz da gecikerek’ Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile eşit oturmasından kriz üretmeye çalışan çevreler harekete geçti. Diktatörler ülkesi İtalya’nın Başbakanı Draghi’de “Von der Leyen'in maruz kaldığı aşağılamaya çok üzüldüm. Bunlar hakkında birisi açık konuşmalı. Ne iseler onu söyleyelim, diktatörler” diyerek iki ülke arasında krizin fitilini yaktı. Draghi’nin kendi ülkesinin yakın tarihine bile bakmadan söylediği sözlerin arkasına düşen Türk siyasetçiler ise adeta kara mizah örneği oldu.

Roma imparatorlarından Calligula’nın en büyük zevki düşmanlarını ölürken izlemekmiş. Nam-ı diğer Deli Neron’da zalimliğiyle ün salmış bir Roma imparatoru değil miydi? Ya son yüzyılın önde gelen diktatörü Benito Mussolini’yi o ülkenin Başbakanı nasıl unutabilir? İş başına geldiği 1922 yılından itibaren her icraatı terörize işler olan Mussolini müttefik olduğu Adolf Hitler ile 400 bin insanın canına kıymıştı. Roma İmparatorluğunu yeniden canlandıracağını hayaliyle yaşamış ve kurşuna dizilerek öldürülmüştü.

Bir de Draghi’nin peşinden sürüklenen bizim siyasetçiler var! Üstelik de yakın tarihe kadar AK Parti içinde siyaset yapıp bir dalga ile ayrılanların bu hezeyana kapıldıklarını görüyoruz.

**

MASUM TÜRKER  AVRUPA’NIN 

KARIN AĞRISINI ANLATTI

Başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasında sebepli-sebepsiz çıkan gerilimleri en iyi anlatan DSP Hükümetinin Ekonomi Bakanı Masum Türker oldu.

Türkiye’nin ciddi miktarda altınının geçmiş yıllarda ‘rezerv adı altında’ Avrupa ülkelerinde tutulduğunu ancak AK Parti Hükümetinin Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde sessiz sedasız biçimde bu altınları Londra üzerinden Türkiye’ye taşıdığını anlatan Türker son ekonomik gelişmelerin ‘bu altınlara karşılık Türkiye’ye saldırı’ olduğunu söyledi.

Berat Albayrak’ın ekonomiyi aslında çok iyi yönettiğini de söyleyen Türker “Trump ve papaz meselesini hatırlayın. Bizim Halkbank Genel Müdür Muavininin tutuklandığı dönemi hatırlayın. Onların nedeni, o altınların taşındığını fark etmeleriydi” diyerek yakın zamanda yaşanan krizin sebebini kendi zaviyesinden izah etti.

CHP'lilerin son günlerde diline doladığı “128 milyar dolar nerede?” sorusuna da değinen Türker, “Türkiye'nin 128 milyar dolar döviz rezervi yoktu. Türkiye'nin döviz rezervi kendi sahip olduğu rezervdir. 128 milyar dolar dediğimizde yurtdışından gelmiş borç para eklendiği zaman sanki o para bizim gibi rezerv olarak belirleniyor. Halbuki döviz rezervleri artık modern anlamda ikiye ayrılarak tanımlanması gerek. Birincisi öz kaynaklardan oluşan rezerv, ikincisi de yabancı kaynaklardan oluşan rezerv” diyerek konuyu ekonomi lisanında anlaşılır biçimde açıkladı.

Fakat hiç umutlanmayın, sağda ve solda müzmin hale gelen siyasi profiller gözlerini ve kulaklarını bu gerçeklere kapatarak belleklerindeki öğretileri dillendirmeye devam edecekler!

**

KARADENİZİ SAVAŞ ÜSSÜ

YAPMAYA ÇABALIYORLAR

Karadeniz Ukrayna üzerinden savaş üssü haline getirilmek isteniyor. Bir yandan NATO Ukrayna’yı ‘güya sahiplenme amacıyla bölgeye yerleşirken diğer yandan Amerika savaş gemilerini İstanbul boğazından geçirip Karadeniz’de yüzen üsler kurabilmenin planını uygulamaya çalışıyor. Yunanistan ile Türkiye arasında ‘yine kendi planlayıp çıkardıkları’ kriz ile aslında gerçek amaçlarının ne olduğunu, Türkiye’ye karşı besledikleri hasmane tutumları net biçimde ortaya koyan başta Amerika olmak üzere Batılı devletlerin burnumuzun dibinde konumlanmalarının başımıza açacağı belaları iyi okumamız gerekiyor.

Alt sınırımızda Suriye’yi yangın yerine çevirenler bir zamandır da denizin öte ucunda Ukrayna’da aynı projeyi canlandırmaya çabalıyor.  

Bu arada İran'daki Natanz Nükleer Tesisi'nde bir kaza meydana gelmişti. Ancak İranlı idareciler “Bunun bir kaza değil dev terör eylemi olduğunu” açıklayarak çıkarılmak istenen kaosa dikkat çektiler.

Suriye ve Irak’ın durumu belli; İran’da da benzer bir tablo oluştuğunda alt sınırımızda Amerikan varlığı daha da yoğunlaşacak. Karadeniz’e de gemileri soktukları vakit bu coğrafyada bir lahza bile huzur bırakmayacaklardır.

**

BİR KORONAVİRÜSLÜ

RAMAZAN’A DAHA GİRDİK

Geçen yıl hayatımızın tamamını tesiri altına alan Koronavirüs nedeniyle Ramazan ayını da kısıtlı biçimde geçirmiştik. Dünden bugüne bir değişim olmadı ve bir Ramazanı daha Koronovirüs ortamında karşılıyoruz.

Geçen yıl plazma konusunda bilgisine başvurduğumuz Malatya İnönü Üniversitesi Profesörlerinden M. Ali Erkurt ile geçen hafta sonu bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Hoca “Koronavirüsün üçüncü dalgası geçen yıldan çok daha güçlü bir şekilde geliyor” derken halkı tedbirlere uymaya çağırdı. 

Biliyoruz, başta 65 yaş üstü vatandaşlar olmak üzere herkes kısıtlamalardan çok sıkıldı. Fakat serbestlikleri artırmakla oluşacak tıbbi tablo konusunda ilim adamlarının öngörülerine de kulak vermek, önemsemek gerekiyor. Tedbir takdirin birinci kuralıdır. Ramazanımız muştular getirsin.