Birgün gelir, çok sevdiğin biri karşına çıkıverir. Kısa sürede onsuz yaşayamayacağını anlarsın. Evlenmeye karar verirsiniz. Ve hayatlarınız birleşir. Eşiniz vardır artık… Çok güzel günler geçirirsiniz. Çok geçmeden mutlu bir haber alırsınız. Mutluluğunuza, mutluluk katacak bir aile ferdi dünyaya gelecektir… 

Zaman işler, doğum günü gelir… Maddi imkânlar çerçevesinde en güvenebileceğiniz, sorun yaşamayacağınızı düşündüğünüz hastaneye yatarsınız. Hemen sezeryan önerilir. Sebep odur budur dense de genelde maddidir…

Çocuğunuz dünyaya gelir. Çok şükür sağlıklıdır. Anne’nin de durumu çok iyidir. Çocuğunuzu o ilk kucağınıza alışınızın hazzı anlatılamaz. Minik, buruşuk ayaklarına bakmaya, öpüp öpüp koklamaya doyamazsın… 

Eve dönülür. O ilk günler pek anlayamazsın henüz bebek bezlerinin, takviye mamaların ve daha bir çok gerecin ne de pahalı olduklarını… Düzenli yapılacak aşı ve muayenelerin aslında bedeli olduğunu… Baktın olmayacak… Özel sağlık sigortası ya da tamamlayıcı sigorta maliyeti ile tanışıverirsin. İlk etapta olmasa da kısa süre içinde “ne oluyor?” diye irkildiğin mutlaka olur… 

Ama bitmez…

Özellikle şehir hayatında, sadece babanın çalışması yetmez annede düzenli bir işte çalışmalı… Bir süre sonra okul öncesi “yuva” arama faaliyetleri başlar. Durumu kısmen biraz daha iyi olanlar bakıcı bakmaya başlar…

Derken ilkokul yılları… Yine eğer büyükşehirdeysen maalesef sistem genelde özel okullara yönlendirir. Bu arada okullarda pek ucuz sayılmaz. 

Mevcut eğitim sistemin ile tanışılmış olunur… O güne kadar pek dikkat etmediğin bu konunun ne denli sorunlu olduğuna tanıklık edilir… Çocuğuna iyi bir gelecek isteyen veliler başlar özel okul araştırmaya… Çoğu kredi kullanır, borçlanır ama çocuğundan daha önemli değildir. Onun ve üzerinde yaşadığı toprakların, vatanın geleceğidir çocuğu… 

Kitabı için ayrı, yemeği için ayrı, servisi için de ayrıca ödeme çıkar. Lâkin bir bakar ki bunlarda yetmez!.. Özel derste alması tavsiye edilir… Ardından ortaokul, lise derken üniversite hazırlıkları ve en nihayetinde üniversite de aynı sorunlar ile yüzleşir veliler… 

Gün gelir binbir zahmetle okuttuğu çocuğu yüzünün akıyla mezun olur… Madden ve manen kolay geçmemiştir ama en nihayette mezun olmuştur… Artık sıra çocuğun ülkeye borcunu ödeme vakti gelmiştir. O gencecik enerjisini doğup büyüdüğü topraklar için harcayacak, fayda sağlayacaktır… Oldukça heyecanlıdır da… 

Fakat o da ne?..

Bir türlü iş bulamaz… Çocuğunun, yıllarca ve zahmetlerle edindiği bu bilgileri kullanabileceği çalışma ortamı bulunamamaktadır…

İşsizlik rakamları açıklanır…

Genç nüfusta işsizlik oranı %24,5… Çalışan oranı ise %32,6’dır… Kalan %42,9 ne eğitimde, ne istihdamda ya da çalışma kütüğüne bile dahil olamamıştır…

Özenerek büyüttüğümüz evlatlarımız gibi, her yıl 1 milyona yakın gencimiz mezun oluyor… Yaklaşık 19 milyon genç nüfusumuz var. Bunun %32,6’sı yani 6,2 milyonu çalışıyor. 

%24,5’i yani 4,7 milyonu ise işsiz olarak kabul ediliyor… 

Asla kabul edilemeyecek bir durum… İşsiz gençler…

Bir evladın, doğduğu günden mezuniyetine kadar maddi dünyada yetişme maliyeti en iyimser hesap ile ortalama 3 milyon TL’dir… 

Demek ki; İşsiz kalmış ve eğitimlerinden, enerjilerinde, yaratıcılıklarından, yenilikçiliğinden fayda sağlayamadığımız gençlerimizin millete ve vatana olan maliyeti yaklaşık 2,5 trilyon dolar… Evet yanlış okumadınız “trilyon” dolar…

Toplam dış borcumuzun 5 katı tutarında bir yatırım, enerji boşa akıp gidiyor… 

Daha da kötüsü; Bu gençler yabancı ülkelere gidiyor. “Türkiye’de iş bulamıyoruz” diyor… Burada geleceğini ön göremiyor… 

Elbette bu gençler gittiği ülke için bulunmaz bir nimet… Yetişmiş ve hem de bedava… Yatırımı başkası yapmış kalifiye, genç insan gücü… Arasa bulamaz… 

Tabi ilk aklınıza gelen “Cefasını biz, sefasını eller sürüyor” olmuştur elbette… Eee haklısınız da, en kısa anlatım ile durum budur!..

Bu gençlerimizin ortalama yaşı 20… Yine ortalama olarak yaklaşık önlerinde 60 yıllık bir hayat var… Tahminen en az 40 yıl, belki 45 yıl boyunca üretecekler… Üzerinde yaşadığı topraklar için keşiflerde bulunacaklar, ekonomilerine, insanlarına fayda sağlayacaklar… Son dönemde yaklaşık 350 bin genç yurtdışına gitmiş. Ve 4,7 milyon iş bulamayan gençlerimizden de gitmek için müracat edenler var… Ve kimse onlara suç bulamaz. Boşta kalmayacakları, dolu dolu yaşayacakları bir planlama içinde olmaları en doğal hakları… 

Peki bu yurtdışına giden ve gidecek gençlerimizin, ortalama üretecekleri 40 yıl boyunca sağlayacakları fayda kaybımızı ölçmeye “trilyon” dolarlar yeter mi? Yetmez tabi ki… Nereden baksan zarar…

Unutmayalım ki!.. Ticari kâr ve zarar olduğu gibi “Sosyal Kâr ve Zarar” da hayatlarımızın bir parçası… 

Peki ya bu gitmek zorunda kalan çocukların, geride bıraktıkları arkadaş, akraba ve özellikle de ebeveynlerinin yalnızlaşması… Özlem ve hasret acısı… Bunun getireceği travma… 

İşte bu topraklardaki sosyal zararın da maddi etkilerini hesaba kattığımızda… Geleceğe dair çok büyük bir kayıp ve zarar ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkmaktadır…

Gençlerimiz bizim istikbalimiz…

Bugün istikbalimize verilebilecek zarar; katrilyonlara ulaşmadan, buna dur diyebilmeliyiz… Aksi halde bu maliyetin ardından istikbali ararız ama korkarım ki ulaşamayız… Artık kapsama alanı dışındadır…