10 ülkenin büyükelçilerinin açıklamaları sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 10 ülkenin büyükelçilerinin 'istenmeyen kişi' ilan edilmelerini istemesi ile birlikte oluşan diplomasi krizinin yankıları devam ediyor. Türkiye ile Batı arasında gergin havanın daha da körüklenmesine neden olan açıklamalar son 10 yılın en büyük diplomasi tartışmalarını tetikleyecek nitelikte. 

Siyasi boyutunun dışında oluşan krizin ekonomik ve sosyo kültürel ilişkilere de etkisinin muhtemel ağırlığını da hesap edersek bu krizin  ABD, Hollanda, Yeni Zelanda, Finlandiya, Danimarka ve Kanada Büyükelçilikleri, Osman Kavala ile ilgili yapılan açıklamayla ilişkili sorulara Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine ‘riayet etmeyi teyit ettiklerini’ belirtmesiyle ve Türkiye’nin olumlu karşılaması ile etkisinin azaldığını söyleyebiliriz.

Diplomasinin amacı orta yolu bulmak, hararetli konuların var olduğu dönemlerde yumuşak iletişimin devamlılığını sağlamaktır. Ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerin sürekliliği olduğu ülkeler ile “person non grata” istenmeyen kişi ilanı adımından önce diplomasi yollarında yapılacak birçok seçenek bulunmaktadır. En kolay yolu twitter üzerinden gelen iç işlerine ve hukuk sistemine müdahale yine aynı şekilde twitter üzerinden demokrasi ve özgürlük dersi veren ülkelere cevabı aynı yolla iletilebilirdi. Çünkü yapılan hadsiz müdahale ve söylemler hali hazırda ülkelerin iştirakinde bulunduğu uluslararası hukuk normlarına aykırı bir davranıştır.Diplomasinin sağladığı bu yolu diplomasi diliyle yanıtlamak soğuk duvar etkisi yapar ancak ilişkileri çıkmaza sürükleyecek kadar uç noktalara getirmezdi.

Diplomasi de geri dönülmeyen yollara girildiğinde telafisi zor olmakla birlikte kimi zaman eski hale dönmek yıllarca zaman alabilmektedir. Zaten istenmeyen kişi ilanı talebi her ne kadar Türkiye’nin hukuksal yargı sistemine karşı yapılan müdahale girişimine yönelik bir cevap olsa da son dönemlerde oluşan özellikle ABD ile ilişkilerin daha çıkmaz bir yola sokabileceği ihtimalini de görmemiz gerekiyor. Neden bu konu üzerinde çok duruyoruz? Çoğu zaman ABD ile olan ilişkilerin gidişatı üzerine yorumlar yapıldığında yorum sahibine ‘ABD yandaşı’ gibi fevri ve aymaz tepki verenlerle ne yazık ki karşılaşıyoruz. Bu sebeple kısaca özetlersek öncelikle şu soruyu sormamız gerekiyor; ‘Türkiye- Amerika ilişkilerinin kötüye gitmesinin kime , nasıl bir faydası olabilir?’. Cevabı hızlıca verdiğinizi düşünerek,  ABD ile karmaşık ilerleyen bir ilişki içinde olduğumuz zaman küresel siyasette başarımıza ket vurulması için girişimler ve projeler üretilecektir. Süper güç olarak kabul edilen ülkelerden biri olan ABD ile çıkmaza girecek olan ilişkiler ne Türkiye’ye ne  de ABD’ye bir fayda sağlayacaktır. Diplomasi bu sebeple asırlardır gücünü sürdürmektedir. 

Yine tahmin ediliyor ki büyükelçilerin Viyana Sözleşmesinin  41. Maddesine riayet diyoruz açıklaması diplomasi oyununda bizlere yine diplomasinin kazandığını göstermiştir.Tabiki bu adımın devamlılığını görebilmekte önemlidir.Bahsi geçen büyükelçilerin twitter üzerinden yapmış oldukları açıklamaları silmesi bu adımın gerçekçiliğinin en net göstergesi olarak karşımıza çıkacaktır. 

Peki yaşanan bu olayda  ‘persona non grata’ ilanı için gerekçeler ne derece doğruydu?

Öncelikle Persona Non Grata  ilanı çin herhangi bir gerekçe açıklamasına gerek yoktur.Bir devletin menfaatlerine aykırı davranışlarda bulunan veya işlediği suç sonrası diplomatik kurallar nedeniyle hukuksal yaptırıma tabi tutulamayan diplomatik görevliler hakkında bu ilan gerçekleşebilir.

Burada karşımıza çıkabilecek tek sorun misilleme ile (Diplomatik görevlisi başka bir ülkede Persona Non Grata ilan edilen devletin, bu ilana karşılık olarak o devlete ait olan diplomatik görevliyi de kendi ülkesinde Persona Non Grata ilan etmesi) cevap verilmesi olabilirdi.

Daha önce yaşanan  ‘person non grata ’ilanını örnek verecek olursam;

ABD’li siyasetçi Donald Trump’ın  ziyaret ettiği ülkelerde vermiş olduğu sert ve polemik yaratan demeçler sebebiyle  Meksika ve Panama tarafından Persona Non Grata ilan edilmişti.

 Misillemeye örnek ise ; Bulgaristan’ın bir Türk diplomatik görevlisini ‘din işleri’ ile yoğun şekilde ilgilenmesi sebebiyle Persona Non Grata ilan etmiş üzerine Türkiye devleti de Bulgaristan devletinin diplomatik görevlilerinden birini misilleme amacıyla Persona Non Grata ilan etmişti.

Bu örneklerde de görüldüğü gibi şu an ki yaşanan krizde misilleme ile karşılık verilmesi hali hazırda bulunan ilişkileri daha da çıkılmaz bir noktaya götürecek ve böylelikle güncel dış politika siyasetinde adımları zorlaştıran etkiler bırakacaktır. 

Sonuç olarak bu krizin devletlerin iç işlerine, yargısal sonuçlarına müdahale etmemeyi ve egemenlik haklarının eşitli ilkesine saygı gösteren  uluslararası sistemin devamlılığı açısında diplomasi yollarının doğru bir şekilde kullanılmaının önemini tekrar hatırlatmıştır. Kriz aşamasını geçtik ancak çözümü bekleyen sorunlar hala masada duruyor.Konunun yine büyükelçiler düzeyinde yani diplomasi yoluyla aşılması , uluslararası ilişkiler biliminin katkılarıyla çözüme ulaşması beklenilmelidir. 

Mutlu günler dilerim.